Türkiye, 16 Nisan'da yapılacak anayasa değişikliği referandumuna özellikle Batı ile ilişkilerinin sıkıntılı olduğu bir dönemde gidiyor.
Avrupa Birliği (AB), özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesi ve OHAL'in iki kez uzatılması, 100'e yakın gazetecinin hapiste olması ve aralarında binlerce akademisyenin de olduğu çok sayıda kamu görevlisinin ihraç edilmesinden dolayı Türkiye'ye yönelik sert eleştirilerde bulunuyor.
İki taraf arasındaki gerilim son olarak Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerin Türk bakanların referandum kampanyalarını yasaklaması ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu ülkelere yönelik "Nazi" benzetmeleriyle daha da derinleşti.
ABD ile ilişkiler konusunda ise Ankara'dan Donald Trump yönetimiyle birlikte daha iyi bir sürece girileceği yönündeki beklentilerin işaretleri gelirken, özellikle Suriye'deki iç savaş ve Kürt grupların ülkede üstlendiği rol, ileriye dönük sıkıntı yaratabilecek konuların başında geliyor.
Uzmanlar, referanduma sunulacak olan ve parlamenter sistemin yerine "Cumhurbaşkanlığı sisteminin" getirilmesini öngören anayasa değişikliğinin, dış dünyada Türkiye'nin giderek "demokrasiden uzaklaştığı" algısını güçlendireceği ve çıkacak her iki sonucun da bazı olumsuzlukları beraberinde getirebileceği uyarısı yapıyor.
Bununla birlikte uzmanlara göre, referandumundan çıkacak sonuçtan bağımsız olarak, başta ABD olmak üzere, Batı dünyası Türkiye ile işbirliğini sürdürmeye devam etmesi gerektiğinin de farkında.
'Türkiye'yi hiç bu kadar izole görmemiştim'
Orta Asya-Kafkasya Enstitüsü İpek Yolu Çalışmaları Programı'nın Türkiye uzmanı Gareth Jenkins, 1990'lardan bu yana İstanbul'da yaşadığını ve ülkeyi dünyada daha önce hiç bu kadar izole edilmiş görmediğini söylüyor.
Jenkins, "1990'lara kıyasla en önemli fark, Türk hükümetinin kendisine yönelik eleştirilere tepki göstermesine karşın Batı ile iyi ilişkilere sahip olmasının öneminin farkındaydı. Ancak şimdiki hükümet artık bunun öneminin farkında değil, bunu unutmuş gibi görünüyor" diyor.
'Yurtdışındaki algı ile Türkiye'deki farklı'
Başta AB olmak üzere Batı'dan Türkiye'de insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün durumunun kötüleştiği yönünde eleştiriler geliyor. Ankara ise bazı Avrupa ülkelerini halk oylaması sürecine müdahale etmekle ve anayasa değişikliklerinin reddedilmesi için çalışmakla suçluyor.
Carnegie Vakfı Türkiye uzmanı Sinan Ülgen de Türkiye'de anayasa değişikliğine yönelik söylemle, yurtdışında bu konudaki algı arasında bir fark oluştuğuna ve bunun yansımalarının da dış ilişkilerde görüldüğüne dikkat çekiyor.
Sinan Ülgen, "Yurtdışındaki algı ve yapılan analizlerde, bu anayasa değişikliğinin Türkiye'nin de ait olduğu Avrupa Konseyi'nin ortak hukuk normlarını yansıtmadığını ve özellikle kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi konularda bu standartların gerisinde kaldığına dair bir kanaat var" diyor.
Ülgen ayrıca, başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkeleriyle daha önce yaşanan sorunların da bu süreçte su yüzüne çıktığına dikkat çekiyor.
Bu sorunlar arasında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Almanya'nın Türkiye'de aranan bazı kişilerin iltica talebini kabul etmesi ve Türkiye'nin de Alman Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel'i "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla tutuklaması yer alıyor.
Almanya, Yücel'in tutuklanmasını "iki ülke ilişkilerinde son dönemin en büyük sorunlarından biri" olarak nitelendirmiş ve serbest bırakılması çağrısı yapmıştı. Erdoğan ise Yücel'i "ajan-provokatör" olarak nitelendirmiş ve Almanya'yı da "teröre destek vermekle" suçlamıştı.
Yorumlar 0
Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.