• BIST 9548.09
  • Altın 2491.876
  • Dolar 32.5027
  • Euro 34.5485
  • Lefkoşa 15 °C
  • Mağusa 16 °C
  • Girne 16 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 16 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 16 °C

BM, garanti anlaşmalarını yeniden düzenlemek istiyor

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin, “Kıbrıs”, Türkiye ve Yunanistan arasında Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın yeniden düzenlenmesi hedefiyle tarafların nabzını yoklamakta olduğu haber verildi.
BM, garanti anlaşmalarını yeniden düzenlemek istiyor

Politis; “Güvenlik İçin Yeni Formül… Ankara ve Atina İle Görüşerek” başlıklı manşet haberinde, BM’nin Güvenlik ve Garantiler konusunda Türkiye, Yunanistan, İngiltere, AB ve Ada’daki iki müzakere heyetiyle tam işbirliği içerisinde bir formül üzerinde çalıştığını, Eide’nin Ankara ve Atina ziyaretlerinin de aslen bu istikamette olduğunu yazdı.

Üzerinde çalışılmakta olan formülde “yeni bir ittifak antlaşması”, “yeni bir geçiş kurallarının uygulanması antlaşması” ve “çok uluslu bir gücün belili süreliğine Ada’da kalmasıyla ilgili antlaşma” imzalanmasının öngörüldüğünü kaydeden gazete, özetle şu detayları aktardı:

“1- 1960’ta olduğu gibi, Kıbrıs Federasyonu, Yunanistan, Türkiye ve dış tehditler, asimetrik tehditler ve Doğu Akdeniz bölgesinde arama ve kurtarma konularında işbirliği hedefiyle belki diğer ülkelerle Yeni İttifak Antlaşması imzalanabilir. 1960’ta Kıbrıs’ta bütün bu çabaları koordine eden üçlü bir karargah bulunuyordu.

2-Garanti Antlaşmaları’nın yerine geçecek ve bitiş süresi olacak bir “geçiş kurallarının uygulanmasını (monitoring treaty) garanti edecek antlaşmanın” yine üç ülke tarafından imzalanmasına çalışılacak. Antlaşmanın ana konusu, Kıbrıs sorununda varılacak nihai antlaşmadan ortaya çıkacak bütün uzlaşıların uygulanmasına nezaret olacak. Örneğin, yabancı askerlerin Kıbrıs’tan çekilme takvimine uyulup uyulmadığına veya Kıbrıs Rum idaresi altında geri dönüş takvimine uyulup uyulmadığı, şekillenmekte olan dönüşümlü başkanlık anlaşması tahtında yetkideki dönüşümün doğru yapılıp yapılmadığına v.b. nezaret edilecek.

3- Kıbrıs Rum önerisinde olduğu gibi, belirlenecek bir süreliğine Kıbrıs’ın iç güvenliğini garanti etmek hedefiyle Kıbrıs’ta çok uluslu bir jandarma gücünün bulunması. Bu güce Yunan ve Türk polislerinin ve elbette Avrupalı ve diğer polislerin de katılımı kabul edilir.

Diplomatik bir kaynağa göre bu formülde bir uzlaşı sağlanırsa bu gökten inme olmayacak çünkü bütün ilgili tarafların ciddi karşılıklı anlayışı söz konusu. Toprakların iadesi konusunda, toprakların teslim edilme takviminin iki aşamada olacağı, birinci aşamada bölgelerin kolluk denetiminin, yer değiştirmek isteyecek Kıbrıslı Türklere yardımcı olmak için Kıbrıs Türk polisinde olacağı; ikinci aşamada da bölgeler, Kıbrıs Rum idaresi altında yaşamaya devam etmek isteyecek Kıbrıslı Türklerin ve geri dönmek isteyecek Rumların güvenliğini sağlamak üzere Rum polisine verileceği üzerinde anlaşmaya varıldı.  Bu noktada belirlenmeyi bekleyen şey; Türk askerinin çekilme takvimidir. Türkiye’de, antlaşmanın hemen ardından;  Rum tarafının istediği gibi yüzde 75 oranında değil, daha da fazla asker çekme niyeti var. Şimdilik anlaşmazlık en son askerin ne zaman ayrılacağı noktasındadır. Kıbrıs Rum tarafı en son Türk askerinin 18 ay içerisinde ayrılmasını, Türkiye ise 10 yıla dayanan daha uzun bir takvim olmasını istiyor.”

ÜÇÜNCÜ TARAFLARDAN PERDE GERİSİNDE GÜVENLİK, TOPRAK VE YÖNETİM ÇALIŞMALARI...

Öte yandan Fileleftheros, şu anda üçüncü tarafların perde gerisinde, başrol oyuncularının İsviçre’ye gitmesinden önce ana meselelerde uzlaşı sağlanması hedefiyle çalışma yaptığına dikkat çekti, özetle şunları yazdı:

“Güvenlik: Kıbrıs sorununda antlaşmaya varıldıktan sonra işgal askerinin kalacağı dönemle ilgili altın kesit (uzlaşı noktası) aranıyor. Güvenilir bilgilerimize göre BM Rum tarafının; geçiş döneminin 5 yıl olması tezini az, Türk tarafının 12 olması tezini de fazla buluyor. Dolayısıyla geçiş dönemi bu iki öneri arasında, muhtemelen 10 yıl olarak belirlenmeli.

İyi bilgili kaynaklara göre Amerikalılar ve İngilizler ilk aşamada anlaşmanın uygulanmasını daha sonra da Kıbrıslı Türklerin ‘güvenliğini’ sağlamak amacıyla Türkiye’den küçük bir birliğin Kıbrıs’ta kalması fikrini ileri götürüyor. Bu fikir Türklerin, Ada’da bir üs kurulması önerisiyle örtüşüyor. Türkler 2 bin, Amerikalılar ise 650 askerden söz ediyor. Ortak paydaları ise bu askeri kontenjanın asla ayrılmayacak olmasıdır. Ordunun kalması ‘şekillendirilmekte olan garanti sistemiyle’ de alakalıdır. Türkiye garantiler konusunda geri adım atmıyor, bu nedenle arabulucular, geçiş dönemi uzun olursa  ‘uzlaşı’ bulunabileceğine inanıyor.

Lefkoşa, sona eriş tarihi ‘yemi’ne karşılık bir garanti formülünü kabul etmesi için baskı görüyor. Lefkoşa’ya, iç cepheden, Garantiler başlığını küçümseyen unsurlardan bile baskı yapıldığı yolunda bilgiler var.

Oyunun bu partisini belirleyecek oyuncu Atina’dır. Yunan hükümeti, askıda konular varken uluslararası konferansa katılmasının tuzak olacağını, kapsamlı bir al-ver’de tehlikeler bulunduğunu söylüyor. ‘yeniden gözden geçirilmesi şartı’ ile az sayıda da olsa asker kalmasını da kabul etmiyor, böyle bir düzenlemenin Kıbrıslı Türklerin sahip olacağı veto ışığı altında korkunç olacağına vurgu yapıyor.

Toprak: Kıbrıs Rum tarafının, beşli konferansın toplanmasından bir gün önce haritaların sunulmasını kabul etmesi, konferansta konuşulması için bu konuyu açık bırakıyor. Türk tarafı görüşmelere çok konu bırakıyor ve çoğu sözünü de tutmuyor.  Ancak anahtar yüzde 28,7 oranı ve 85 bin kişinin geri dönmesindedir ancak hiçbir şey kesin değil, Omorfo meselesi de kesin değil. 
Yönetim: Görüşmeler iki konuda yoğunlaşacak. Kıbrıs Rum tarafının konferansa kadar elinde tutmak ve takas etmek istediği dönüşümlü başkanlık konusu, sona kalacak. Türk tarafının ısrarla istediği küçüklerin vetosu konusu da sona kalacak.”

MÜZAKERE SİLAHLARI…

Politis; “Tarafların Cenevre’deki Müzakere Silahları Neler?” başlıklı haberinde, tarafların İsviçre’de birbirinden farklı müzakere taktikleriyle, kırmızı çizgilerle ve faydalarını en üst seviyeye çıkarma gayesiyle buluşacağına dikkat çekerek, Rum tarafı ve Yunanistan’ın müzakere taktikleri hakkında özetle şu noktaları ortaya koydu:

“Lefkoşa’nın müzakere taktiği iki etkin savunma hattı üzerine odaklanıyor: a) kapsamlı antlaşmaya varılmazsa hiçbir şeyde anlaşılmış sayılmayacak ve b) Cenevre prosedürü tam olarak koptuğu yerden başlayacak. Dolayısıyla çoklu konferansın devamını harita sunulması ve Omorfo’nun (Güzelyurt) verilmesi belirleyecek.

Kıbrıs Rum tarafı böylece, Anastasiadis’in halka seslenişinde de söylediği; hiçbir hakemlik olmamasını güvence altına almış olacak. Dolayısıyla Toprak ile Garantiler arasında bağlantı askıya alınabilir. Dahası Lefkoşa’nın müzakere silahlığında iki kozu daha var: dönüşümlü başkanlık ve elbette çapraz oy.  Müzakere savaşına bu iki silahı atarak garantilerde iyileştirmeler elde edebilir. Garantilerde,  garantilerin askeri ayağında halen Kıbrıslı Türklere sağlanan oluşturucu devletçiklerine kolluk hizmetine katılımları Ankara’yı tatmin ediyor. Lefkoşa, zaman kaybetmemek ve Atina’nın tavrını muhtemel sertleştirmesinde gerilememek zorundadır. Kıbrıs sorunu Türk-Yunan ikili sorunu değildir ve dahası Yunanistan’ın çoklu konferansa katılımı, ülkenin bütünlüklü siyasi iradesini belirleyecektir. Yine, Brüksel’in Kıbrıslı Türk lidere vereceği mesajlar ve Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ifade edecekleri Yunanistan’ın silahlığında katalizör rol oynayacak.
Çoklu konferansa katılım konusunda Atina’nın tavrını büyük ölçüde Anastasiadis-Çipras görüşmesi belirleyecek. Açıkça anlaşılan odur ki Yunanistan garantilerin tamamen tasfiyesinde ısrar ediyor ve bunu müzakere taktiği olarak ortaya koyarak Ankara’ya karşı tavrını sertleştiriyor. Lefkoşa,  Dışişleri Bakanı Nikos Kocas’ın 24 Kasım tarihli non-paper’inde ifade ettiği ‘Kıbrıs sorunu ikili değil uluslararası sorundur’ teziyle ilgili ideolojik-politik çerçevenin ötesinde bu tavrı da deşifre etmek zorundadır. Dahası, bilgili bir kaynak gazetemize ‘İkili düzeydeki görüşmeler başladığında Erdoğan bazı yakıcı konuları Atina’nın önüne koyabilir. Yunanistan bu tavrı ile  bu diyaloğa müzakere çatlaklarıyla girmek istiyor mu? vurgusunu yaptı. Atina’nın uluslararası diplomatik baskılarla ilgili olanakları kısıtlı olduğundan böyle bir gelişme siyasi risk teşkil edebilir.  Atina’nın Toprak’ta  bir breakthrough kesinken çoklu konferansa katılmayı reddetmesi, etkileri tahmin edilemeyecek siyasi fırtınalar koparacak. Lefkoşa’ya kalan; son müzakere taktiği: Başkan Nikos Anastasiadis’in ve Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’nın - gerçek bir liderlik göstererek - mutlak birlikte ilerlemesidir.”

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler