• BIST 9524.59
  • Altın 2497.855
  • Dolar 32.5859
  • Euro 34.6982
  • Lefkoşa 14 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 12 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

 Eski Bayramlar

Hatice İNTAÇ

“Sensiz gelen beşinci Temmuz, beşinci bayram Salih/ İki bin on Temmuz’una kadarmış senin tüm mevsimlerin ve bayramların/ Biliyorum; ne gelecek bayrama gelirsin artık, ne de yeni bir Sonbahar evveline./ Ne başka bir bayram, ne başka bir mevsim getirir seni sevdiklerine/ Sen artık başka bir aleme aitsin./ Dilerim şimdi özgür ve mutlu bir meleksin./ Serin mi gittiğin diyarlar Salih?/ Bilirim sıcağı hiç sevmezsin./ Dayanamadı kalbin Temmuz’un alevine, bırakıp  gittin bizi o gün gerçek evine./ Zaman ilaç olmuyor, acın her gün biraz daha büyüyor./   Elinde olsaydı bilirim ki gitmezdin, bu dinmez acıyı bize reva görmezdin./  Bugün bayram Salih!. Gel seninle o  eski bayramlara gidelim./ Baf’ın “Aşağı Bahçeler” mahallesine!. Ölümü henüz bilmediğimiz çocuk günlerimize..”                           Ramazan geldi mi evimizin havası değişirdi. Telaşlı bir sevinç kaplardı içimizi. Hele akşamüstleri; coşkuya dönüşürdü bu sevinç. Çünkü top atılacak, iftar edilecekti. Minarelerdeki kandiller topun patlamasını müteakip yanınca, sevinçli çığlıklar atardık mahalledeki diğer çocuklarla. Annem de babam da oruç tutarlardı. Annem bahçe işlerinden artan zamanı yemek yapmakla geçirirdi öğleden sonraları. İftar sofraları bile daha farklıydı o zamanlar. Mesela babam hoşafsız bir iftar sofrasına katlanamazdı. Mutlaka hoşaf da olacaktı masada. Sahurda da kıymalı yumurta muhakkak olmalıydı. Babamın olmazsa olmazlarıydı bunlar. Her zamankinden daha zengin olurdu iftar sofraları. Altı kardeştik. Kolay değildi o zamanlar kalabalık bir aileyi geçindirmek.  Bu yüzden bütün gün babam da annem de bahçede çalışırlardı. Büyük kardeşler de okul olmadığı zamanlarda onlarlarla birlikte çalışırlardı. Salih abimle ben biraz daha şanslıydık. Evin küçükleri olduğumuz için bize biraz torpil geçilirdi, ama her zaman yapabileceğimiz işler verilirdi bize de.   İftardan sonra babam camiye giderdi. Dönüşünü dört gözle beklerdik çünkü mutlaka bir sürü yemiş ve lokumla dönerdi eve. Derken bayram telaşı başlardı. Evde esaslı bir temizliğe girişilirdi. Her taraf tepeden tırnağa elden geçirilirdi. Hepimiz hevesle katılırdık bu faaliyete. Daha bir heyecanlanırdık bayram arifelerinde çünkü yeni giysiler, ayakkabılar alınacaktı bize. Şimdiki gibi öyle her fırsatta kıyafet ve ayakkabı alınmazdı o zamanlar. Bu yüzden bayramlar bizim için çok özeldi. Bayrama birkaç gün kala babam bizi çarşıya çıkarırdı. Bütçesinin elverdiği kadar bir şeyler alırdı her birimize. Ayakkabıların o zamanlar nedendi bilmem ama çok daha özel bir önemi vardı bizim için. Arife gecesi heyecan dorukta olurdu, sabahı iple çekerdik adeta. Bayramlık giysilerimiz ve ayakkabılarımız başucumuzda zor dalardık uykuya.   Bayram sabahına başucumuzdaki  yeni giysilerin ve ayakkabılarının kokusu ile uyanmak ne güzeldi!. Elimizi yüzümüzü yıkayıp hemen bayramlıklarımızı giyerdik. Annem toprak avluyu ıslatıp süpürmüş olurdu o zamana kadar. Taze toprak kokusu ile yeni pişmiş kadayıfın kokusu birbirine karışırdı. O günler hayatımızın en güzel, en kaygısız günleriymiş meğer. Babam, bayram namazına, camiye giderdi erkenden.  Kahvaltı için onun dönüşünü beklerdik. Evdekilerle bayramlaştıktan sonra annemle babam bizi önce yaşlı hısım- akrabanın elini öpmeye götürürdü. Sıkılırdık bu merasimden ama aldığımız bayram harçlıkları yüzümüzü güldürmeye yeterdi. Yaşlı ve akraba ziyaretlerinden sonra özgürdük. Mahalle çocuklarıyla birlikte konu komşuya el öpmeye ve bayramlık almaya koşardık. Ev sahipleri çeşitli şekerlemelerle karşılarlardı bizi ama yine de para vermeleri daha çok hoşumuza giderdi. Her aldığımız bayramlıkla yeniden sayardık paramızı.   Şimdilerde bayramlar genelde tatil anlamı taşır oldu. Eski bayramları yaşatan kaç kişi kaldı bilmiyorum ama ne o coşku ne de bayramların gerçek anlamı kaldı. Eskiden nerede olursak olalım, bayramlarda ailelerimizin,  yakınlarımızın yanında olmak için şartlarımızı zorlardık. Bu dünyadan göçmüş yakınlarımızı ziyaret ederdik kabirlerinde. Yaşlıların ellerini öper, dualarını alırdık. Bugünse bayramlarda nereye gideceğimizin, nerede tatil yapacağımızın plânlarını yapar olduk. Çocuklarımıza bayramların önemini anlatacak kaç kişi kaldı bilmiyorum ama, değişenin aslında bayramlar değil, bizler olduğunu biliyorum.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları