• BIST 9524.59
  • Altın 2503.102
  • Dolar 32.5844
  • Euro 34.5241
  • Lefkoşa 15 °C
  • Mağusa 15 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 11 °C
  • İskele 15 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 10 °C

Konuştukça şahinleşiyor... "Yeni bir müzakere sürecini desteklemeyeceğim"

DW Yunanca Servisi’ne konuşan Dışişleri Bakanı Özersay, yeni bir müzakere sürecinin yine bir hayal kırıklığı meydana getireceğini savunarak, desteklemeyeceğini söyledi.
Konuştukça şahinleşiyor...  "Yeni bir müzakere sürecini desteklemeyeceğim"

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Almanya’nın 30 farklı dilde radyo, televizyon ve internet üzerinden yayın yapan medya kuruluşu Deutsche Welle’nin (DW) Yunanca Servisi’ne mülakat  verdi.

Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin yeni fikirlerden neyi kastettiği sorusuna Özersay, “Benim önerdiğim, farklı türden bir işbirliğidir. Federasyon da bir tür işbirliğidir ama bu tek işbirliği modeli değildir. Başka modeller de vardır.” yanıtını verdi.

“50 yılın ardından birbirimize karşı dürüst olalım ve başka bir iş birliği çeşidini müzakere edelim”

Federasyonun, yetkinin ve zenginliklerin paylaşımına dayandığını vurgulayan Özersay, “Kıbrıs Rum kesimini suçlamıyorum fakat var olan koşullar ve durumlara bağlı olarak, Kıbrıslı Rumlar için yetkiyi ve zenginlikleri Kıbrıslı Türklerle paylaşmak kolay değildir. Çünkü Kıbrıslı Rumlar için işler yolundadır. Tanınmış bir devletleri var, AB’nin tam üyesidirler aynı zamanda hidrokarbonlarla ilgili araştırma yapabiliyorlar çünkü herkes bunu yapmalarına ilişkin yasal hakkı kendilerine tanıyor. Bu şartlar altında, Kıbrıslı Rumların federal bir işbirliğinde, yetkiyi Kıbrıslı Türklerle paylaşmasını beklemiyorum.” ifadesini kullandı.

Özersay, “Dolayısıyla iki alternatifimiz var . Birinci alternatif durumları ve koşulları değiştirmektir. Kıbrıs Rum tarafının uluslararası toplumdan edindiği statünün değişebileceğinden emin değilim, ayrıca Avrupa Birliği’nin de Kıbrıs Rum liderliğine verdiği statü de değişemez. Dolayısıyla şartları değiştiremiyorsak, 50 yılın ardından birbirimize karşı dürüst olalım ve başka bir iş birliği çeşidini müzakere edelim.” dedi.

“Mevcut müzakere şekliyle güven inşa etmek yerine yok ediyoruz”

Özersay, Konfederasyonu mu kastettiği sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bu ön yargıdır. Bu dünyada gerçekte konfederasyon olan federasyonlar var. Gerçekte federasyon olan konfederasyonlar da var ve belirli bir adı olmayan bilinmeyen modeller de var. Başlangıçta söylediğim şeye geri dönüyorum. Bu koşullar altında yetki ve zenginliğin paylaşımı uygulanabilir bir hedef değildir. Üzgünüm. Hakikat budur. Ben tam paylaşım önermiyorum. Zenginliğin ve yetkinin paylaşılmasına değil, iş birliğine dayanacak olan başka bir iş birliği türü şekillendirilmesi konusunda çabalamamızı öneriyorum. Avrupa Birliği’nin kömür ve çelikle yaptığı gibi, bazı belirli konularda iş birliğine başlayalım. İki toplum arasında asgari düzeyde bir iş birliğinin başlayabileceğine inanıyorum. Bu yapabileceğimiz en iyi şeydir. Çünkü bugüne kadar –ve özellikle de müzakerelerin yapıldığı şekilde- güven inşa etmek yerine bunu yok ediyoruz. Müzakere çerçevesi,  istesek de istemesek de işe yaramadı.”

“Müzakerelerin bir kısmı, kayıp babamın naaşını birkaç yıl önce bana gösterdikleri salonda yapıldı”

“Hayatımın üçte biri Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakerelerde geçti” diyen Özersay, müzakerelerle ilgili görüşmelerin bir bölümünün, kayıp babasının naaşını ilk kez gördüğü  salonda yapıldığını da açıkladı. Özersay, “Bunu ilk kez söylüyorum. Kayıp babamın naaşını birkaç yıl önce bana gösterdikleri aynı salonda, Kıbrıs’ta barış için müzakere ediyorduk. Bu çok acı vericidir. Bununla birlikte, müzakerelerin hiçbir yere gitmediğini tespit etmek daha acı vericidir. 50 yıllık müzakerenin ardından, bütün enerjimizi tükettik. Nice eğitimli insanlardan oluşan birçok nesil, hiçbir sonuç olmadan aynı müzakere salonundan geçiyor. Kendi kendimize neden diye sormalıyız. Ben Kendi kendime sorduğum zaman buna verdiğim yanıt, bu şartlar altında bu çözümün mümkün olmadığıdır. Bu, yaratıcı bir şekilde düşünmemiz gerektiği anlamına gelmektedir. Gerçeklikle yüzleşmemiz, tartışmaları bırakmamız ve belirli konularda gerçekten işbirliğinde bulunmamız gerektiğine inanıyorum” dedi.

“Kıbrıs referandumla değil, iş birliğiyle birleşebilir”

Kudret Özersay sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biliyor musunuz, Kıbrıslı Türk ve Rum uzmanlardan oluşan bir grup tarafından, babamın ve diğer yakınlarımızın naaşlarının bulunduğu tarlaya gittiğim zaman, çok değerli bir şey hissettim. Hiçbir şey, iki toplumun da yararına olan bir iş birliğiyle kıyaslanamaz. O tarlada, benim için hakikat oradaydı. Bu yüzden, sıradan insanlarla, onların arzularıyla ve gerçek anlamda hayatlarıyla meşgul olmamız gerektiğini söylüyorum. İhtiyacımız olan şey iki toplumun iş birliğidir. Kıbrıs referandumların ardından birdenbire birleşemez, ancak aşamalı bir yaklaşımla, adım adım ve pratik bir şekilde birleşebilir.”

Kıbrıslı Rum siyasi liderlerinin bu yöntemi benimsemeyeceğinin öne sürülmesi üzerine Özersay, “Kıbrıs Rum kesiminde güya federasyon çözümünü destekleyen politikacılar var. Birlikte federasyon çözümünden konuştuğumuz zaman, yetkinin paylaşılmasıyla ilgili olarak aynı şeyi anlamıyoruz. Siyasi eşitliği idrak etme yolumuz aynı değil. Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 yılında kuruldu ve hemen akabinde tek bir taraf tarafından yönetilen bir devlete dönüştürüldü. Rum kesimi tek başına yönetmeye alıştı. Bu suçlama değil, hakikattir. Bunca yıllık anlaşmazlığın ardından, siyasi eşitliği nasıl kabul edecekler? Söylemek istediğim şey, bazı Kıbrıslı Rum politikacılar federasyon istediklerini söylüyor ama hepsi aynı şeyi kastetmiyor” yanıtını verdi.

“Yeni bir hayal kırıklığı ihtiyacımız olan en son şeydir”

Özersay’a “Eğer Nikos Anastasiadis ile Mustafa Akıncı süreci yeniden başlatmayı başarırlarsa, onları destekleyecek misiniz?” sorusu da soruldu.  Özersay, “Bu büyük bir başarısızlıkla sonuçlanabilir. Böyle bir süreci desteklemeyeceğim çünkü yeni bir hayal kırıklığı meydana getirecek ve bu ihtiyacımız olan son şeydir. Hem 2004, hem de sonrasında bir dizi hayal kırıklığına zaten sahibiz” yanıtını verdi.

Anketlere bakıldığında herkesin çözüm istediğini ancak günden güne çözüm olacağına inanların sayısının azaldığına işaret eden Özersay, “Eğer, tek sayfalık bir belge olan Guterres çerçevesi temelinde bir süreç başlarsa, yeni bir başarısızlık yaşanacağını size garanti ederim” şeklinde konuştu.

“Mevcut koşullarda federal çözümün çalışmayacağını görüyorum”

Federal bir çözüm konusunda anlaşmaya varılması halinde tutumunun ne olacağının sorulması üzerine Özersay, “İçeriğine bağlı olur. Belirli bir çözüm şeklini kesin bir dille reddetmiyorum ancak gerçekçiyim ve mevcut koşullarda federal bir çözümün çalışmayacağını görüyorum. Kalıcı olmayacak” dedi.

“Kıbrıslı Rum siyasilerin federal bir çözümden farklı bir şeyi müzakere etmeye hazır olduklarına inanmanız ne kadar gerçekçi” sorusuna ise Özersay, “Bunun başarılı olamayacağını gördükleri halde federasyondan yana tavır alan siyasi partiler aslında statükoyu isteyen partilerdir. Tekrar söylemek isterim ki, siyasilerin basın yayın organlarında kamuoyuna söylediklerini görmek başka şeydir, farklı ortamlarda söylediklerini görmek başka şeydir. Bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum” yanıtını verdi.

“Kapalı Maraş’la ilgili karar verilen ve tartışılan şeyler var”

Özersay, Kapalı Maraş’a ilişkin soruları da yanıtladı.  “Karara bağlanmış şeyler ve henüz tartışılmakta olan şeyler var” diyen Özersay, karar verilenin, nelerin olabileceğini görebilmek için en kısa sürede taşınmazların envanterinin çıkarılması olduğunu belirtti. “Bunca yıldan sonra nelerin yapılabileceğini ancak önümüzde veriler olursa anlayabiliriz” diyen Özersay,  “Karara bağlanmayan şey ise, Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılıp açılmayacağı ve her taşınmaz için kimin ne yapacağıdır. Karara bağlamadığımız bu konuda dahi, uygulayacağımızı duyurduğumuz bir ilke vardır. Bu ilke ise, ne ‘eski mal sahiplerinin’ ne de Evkaf’ın mülkiyet haklarına dokunulacağıdır” İfadesini kullandı.

Özersay, “Her ikisinin de korunması nasıl mümkün olacak?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Mümkündür. Mülkiyet hakkının korunması için sunulacak pek çok çözüm vardır. Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan olduğu gibi, 1974’ten önceki “eski sakinlerin” haklarına saygı duyacağımızı ancak aynı zamanda da, kullanıcıların da haklarına saygı göstereceğimizi netleştirmiştik. Denge vardır ve Komite tarafından tazminat, iade veya alternatif bir taşınmazla takas gibi çeşitli çözümler sunulmaktadır. Ya “eski sakinlere” iade edilecektir ya da Evkaf tazmin edilecektir. Buna karar verilecek.”

Özersay, mülkiyet konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) karar vermeyeceğini, ancak AİHM anlayışının (içtihat) göz önüne alınacağını kaydetti. Özersay, “Artık bu konularda kararları alan ve AİHM tarafından da tanınan Taşınmaz Mal Komisyonu vardır. Bu anlayışın – Komisyon’un ve AİHM’nin – çerçevesinde, insan haklarına saygı gösteren bir sistem geliştirilecektir” dedi.

“Maraş’a ilişkin BM kararı tavsiye niteliğinde”

Maraş’a ililkin BM kararlarının hatırlatılması üzerine Özersay, “BM iki çeşit karar üretiyor. Bağlayıcı olanlar ve tavsiye nitelikli olanlar. Maraş konusunda, kullanılan ifadeler göz önüne alındığında, altıncı başlık altında yer aldıkları ve tavsiye niteliği taşıdıkları görülmektedir. Biz, kapalı bölge Maraş konusunda, oradaki mülkiyet haklarını çiğnemeyecek şekilde hareket edeceğiz. Bu hakların korunabilmesi için bölgenin BM iadesine verilmesinin gerektiğini düşünmüyoruz” yanıtını verdi.

“Maraş konusunda ilgili taraf eski sakinler, ama Rum liderliği değil”

“Bizim için, Maraş konusunda ilgili tarafın “eski sakinler” olduğunu,  Kıbrıs Rum liderliği olmadığını yüzlerce kez açıkladım” diyen Özersay, Kıbrıs Rum basınında sadece ikinci kısım yer aldığına vurgu yaptı.

Özersay, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçmişte Kıbrıs Rum liderliğiyle, gerek müzakerelerde gerekse Güven Yaratıcı Önlemler çerçevesinde Maraş’ı görüştük. Çeşitli aşamalarda görüştük ve başarısız olduk. Şimdi, müzakerelerin olmadığı, herhangi bir anlaşmaya yakın olmadığımız ve Güven Yaratıcı Önlemlerin olmadığı bu yeni ortamda, Kıbrıs Rum tarafı ilgili taraf değildir. Bana bu soru sorulduğunda adil bir soruya yanıt veriyorum: Doğal gaz söz konusu olduğunda Kıbrıs Rum tarafı, ilgili tarafın Kıbrıs Türk liderliğinin değil Kıbrıslı Türklerin ilgili taraf olduğunu söylüyor. Kıbrıs Rum tarafı, bu konunun egemenlik konusu olduğunu söyleyerek hidrokarbon konusunda Kıbrıs Türk liderliğiyle müzakere etmek istemiyor ancak Kıbrıslı Türkler bu kaynakların ortağıdır ve bundan faydalanabilirler. Biz bunu Maraş konusunda da söylüyoruz. Paydaş, Kıbrıs Rum liderliği değil, eski sakinlerdir.”

Önümüzdeki süreçte Kapalı Maraş’ın eski sakinleriyle de görüşmeye çalışacaklarını, bunu önemli bulduklarını aktaran Özersay, “Onlara tavsiyede bulunacağız. Onlara Taşınmaz Mal Komisyonu’nu küçümsememelerini (hor görmemelerini) söyleyeceğim. 2005 yılında bu Komisyon kurulduğu zaman Kıbrıs Rum liderliği bunu yasa dışı olarak addetmişti. Hala daha yasa dışı olarak addediyor ancak bu, bazı Kıbrıslı Rumların Komisyon’a gitmesine ve başvuruda bulunmasına engel olmadı” dedi.

Maraş’taki kayıpların ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin orada kazı yapmak istemesinin hatırlatılması üzerine Özersay, “Kayıpların bulunması amacıyla kapalı askeri bölgelerdeki kazılar için birçok talepte bulunuldu. Ara ara izinler verildi ve askeri bölgelerde birçok kazılar yapıldı. Niye buna daha farklı yaklaşmıyorsunuz? Eğer süreç, Maraş’ın vatandaşlar için açılmasına yönelik kademeli olarak gelişirse, bu konu da dahil olmak üzere birçok şeyin yapılması mümkündür” şeklinde konuştu.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler