• BIST 9664.29
  • Altın 2495.067
  • Dolar 32.5864
  • Euro 34.8484
  • Lefkoşa 24 °C
  • Mağusa 25 °C
  • Girne 23 °C
  • Güzelyurt 22 °C
  • İskele 25 °C
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 24 °C

SAFLAR BELLİ OLMALI ARTIK…

Ayşegül Garabli

Hani “At izi, it izine karışmış” diye bir değim var ya, tabiri caizse ülke aynen öyle.

Kimin sağcı, kimin solcu,

Kimin laik, kimin gerici,

Kimin çıkarcı, kimin gerçekçi,

Kimin yurtsever, kimin “hain” olduğu belli değil.

“En solcu Başbakan ” ülkede İlahiyat kolejinin açılışını yapıyor,

 Kendisine “Atatürkçü”, “laik” diyen “en Cumhuriyetçi öğretmen kökenli Milli Eğitim Bakanı” Gerici lisenin açılacağının müjdesini veriyor.

Yine partisinin tüzüğünde “sosyalist” yazan bir parti özelde sendikalaşmanın gerektiğini savunarak, emekten yana olduğunu söylüyor, bir üniversitede sendikalaşmak isteyen akademisyenleri işten atıyor.

“Bayrak”, “Millet” söyleminde kimseye birinciliği bırakmayan ve “KKTC” yi sonsuza kadar yaşatacağını söyleyen “En Cumhuriyetçi başbakan” dini vakıfların kurduğu kütüphanelerin açılışını yapıyor.

“Kendi kendimizi yönetmeliyiz” diyen bir “yurtsever başbakan” sendika başkanının “ TC’nin müdahalelerini” dile getiren konuşmasına katılmadığını söyleyip, vesayeti görmezden geliyor.

Dürüstlük ve şeffaflık üzerine politika kurup gençlerin hayalleri ile büyüyen bir parti başkanı “Üzerine gideceğiz” dediği yolsuzluğu yapanlarla ortaklık kuruyor.

Meclis işgal ediliyor ama o anda tepesine yabancı bayrak dikilen çatı altında vekiller ülkenin huzurunu koruyacağına, Cumhuriyeti koruyacağına yemin etmeye devam ediyor.

Her şey bir birine karışmış, güven ve inanç bitmiş, ama sanki her şey yolundaymış gibi bir yığın bürokrasi …

Vekiller seçiyoruz, bakanlar, müsteşarlar, müdürler, müdür yardımcıları, yardımcıların yardımcıları. V.s v.s atıyoruz.

Daha atananlar işi öğrenmeden hükümet bozuluyor ve yerlerine başka partilileri atıyoruz.

Üretimin olmadığı, idaresinin elimizde olmadığı bir ülkenin “önemli” mevkilerini idare ediyoruz (!)

Tam bir tiyatro ve kendini rolleriyle bütünleştirmiş oyuncular..

Tüm oyuncular, yaşıyormuşçasına oynuyorlar ezberletilen senaryoyu.

Aslında her tarafız kangren olmuş ama biz kabul etmiyoruz.

Oysa sorun kabul edilmeden tedavi mümkün değil.

O yüzden bu ülkede devletçilik, hükümetçilik, vekilcilik, bakancılık, particilik, başkancılık anlamını yitirmiş durumda.

Diller ayrı söylüyor, kafalar ayrı düşünüyor, kalp ise ne istediğini bilmiyor

“Filler tepişirken, çimenler eziliyor”

Yol bitti ve gemi karaya oturdu artık.

O yüzden saflar net olarak belli olmalı artık.

Kim özgürlük istiyor, kim ilhakı destekliyor açıkça ortaya koymalı.

Kim laiklikten yana kim şeriattan yana belli olmalı.

Örneğin, “Ha tenis kursu, ha kuran kursu” diyerek yayılan gerici zihniyeti görmezden gelen dönemin başbakanı Ferdi S. Soyer’de, İlahiyat kolejinin açılışını yapıp, “ihtiyaç duyduğumuz bir eğitim sistemi” diyerek ilahiyat eğitimine övgüler düzen Sn. Yorgancı oğlu’da hangi safta olduklarını net ortaya koymalı.

Hatta Türkiye’nin müdahalesi olduğu fikrine katılmayan Sn. Erhurman da.

CTP tam olarak safını belirleyip halka açıklamalı artık.

İlhak mı istiyor, çözüm mü?

Yine Türkiye’nin dayatmalarını sessizce reddeden Sn. Cemal Özyiğit de saffını belirlemeli.

Yani TDP’de cesurca tavrını ortaya koyup ilhaka karşı mücadele mi edecek yoksa sessizce kabullenecek mi? Karar vermeli.

Misal kendisini “milliyetçi, Cumhuriyetçi, laik, Atatürkçü” diye adlandıran UBP kararını vermeli, laiklikten yana mı tavır alacaklar yoksa ilhakı kabullenip, AKP Hükümetinin imzalattığı gerici sistemimi?

Peki ya HP?

Kıbrıs konusunda bir politikası var mı, yoksa tek istediği Cumhur başkanlığı sıfatı ile Kıbrıs’ın kuzeyinde AKP’nin  misyonlarını sürdürmek mi?

Tabi ki YDP’de ilhak istediğini açıkça ortaya koymalı. Öyle KKTC vekilliği yapıp, Kendini TC temsilcisi olarak görmekle olmaz bu iş?

En önemlisi halk saffını netleştirecek.

Ya kesin ilhak diyecek ya da çözüm mücadelesi saffında yer alacak.

Kabullenilmiş çaresizlikle ortada yalpalanmayacak.

Kısacası saflar netleşmeli.

Ya İlhak ya özgürlük mücadelesi.

Türkiye’nin, Rum kesiminin, ya da dünyanın neyi isteyip neyi istemediğinin arkasına sığınmadan, “biz ne istiyoruz” işte  o, mertçe ortaya koyulmalı.

Can çekişmeye gerek yok.

Ya ötenazi ya tedavi….

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları