ABD Kongresi'nde "Gezi" oturumu

WASHINGTON ABD'deki, Gezi Parkı odaklı gelişmeler ve bunun Türkiye'ye etkilerinin değerlendirildiği toplantı, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Avrupa ve Avrasya Alt Komitesi tarafından, Kongre'nin çalışma binalarından Rayburn'de yapıldı. Komite Başkanı Dana Rohrabacher, toplantının açılış konuşmasında, bu oturumun Türkiye'yi "hırpalama" amaçlı bir oturum olmadığını, olaylara ve Türkiye'nin gidişatına dair bazı kaygılarının bulunması nedeniyle bu toplantıyı düzenlediklerini kaydetti.  Türkiye'yi "değişen dünyada ılımlı İslam örneği, ilerleme, barış ve istikrarı desteklemede güvenilir bir ortak" olarak gördüğünü ifade eden Rohrabacher, ancak son dönemdeki gelişmelerle kafalarında bazı ciddi sorunların uyandığını söyledi. Rohrabacher, "yerel konularla alakalı kitlesel protestoların Erdoğan hükümetini salladığını ve hükümetin muhaliflere karşı sert tedbirlere başvurmasının toplumsal öfkenin yayılmasına katkı sağladığını" savundu. Türklerin yanımızda olmasına ihtiyacımız var Rohrabacher, İstanbul Boğazı'nı yüzerek geçme hikayesini anlatırken, yüzmeye karar verdiğinde bir Türk'ün yanına gelip kendisini uyardığını ama kararlı olduğunu görünce, "Biz de botla seni takip edelim o zaman" dediğini söyledi.  Suya girip biraz ilerleyince akıntı ve suyun soğukluğu karşısında paniklediğini ama Türklerin botla onu takip etmesinden cesaret aldığını ve boğazı yüzerek geçmeyi başardığını dile getiren Rohrabacher, şöyle devam etti: "Kendi deneyimimden ve ABD için Soğuk Savaş döneminden hatırlarsak, yanımızda bir güçlü Türk dost olmasından daha iyi bir durum olamazdı. Geleceğe de bu şekilde bakmalıyız. Bir dost olarak Türklerin yanımızda olmasına ihtiyacımız var. Dostlar birbirine tavsiyeler verir ve bizim şu andaki tavsiyemiz, bu olayların gün yüzüne çıkardığı aranızdaki mevcut farklılıklar arasında uzlaşılar yaratmaya çalışmanız ve bu olayları, hasımlara saldırmak değil, işleri daha iyi hale getirmek için bir araç olarak kullanmanız yönünde." Kaygı yarattı  Washington Institute'den ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey de, yaptığı konuşmada, "protestoların ve hükümetin onlara verdiği karşılığın, Türkiye'nin giderek artan biçimde, birbirinden oldukça farklı iki siyasi gruba ayrıldığını gösterdiğini" savunarak, "Bizlerde en fazla kaygı yaratan şey de bu" dedi.   Aslında her hükümetin düzeni yeniden sağlama hakkı bulunduğunu, "göstericilerin en azından bazılarının, radikal, şiddet yanlısı köklere sahip olduğunu ve dünyanın en büyük kentlerinden birindeki ana trafik merkezini haftalarca tıkamaya herhangi bir hükümetin sınırsız izin vermeyeceğini" belirten Jeffrey, şöyle konuştu: "Ancak hem gözlemcileri hem de ben ve ABD hükümetini rahatsız eden şey, bazı anlarda barışçıl protestolara görünürde ayrım gözetmeden güç kullanılması. Belki daha da rahatsız edici olan yönü, hükümet liderlerinden tümü değil ama bazılarının tavırları.  Başbakan Erdoğan'ın protestocu heyetle görüşmesi ve park meselesine çözüm bulmada akla yatkın bir poziyon benimsemesine rağmen, Erdoğan da dahil olmak üzere bu liderler, genel anlamda protestocuların tamamını kötü gösterdiler." Türkiye'nin demokratik bir ülke olduğunu dile getiren Jeffrey, "Protestolar, Erdoğan hükümetinin düşmesine yol açmaz, 2015 seçimlerinden önce kesinlikle böyle birşey olmaz. Bence hükümet hala çoğunluk desteğe sahip" değrlendirmesinde bulundu.