Alex'ten 'Kocaman' gönderme

Fenerbahçe’nin eski yıldızı Alex de Souza, impedimento.org isimli internet sitesine verdiği röportajda Sarı – Lacivertli ekipte oynadığı dönemde yıldızının barışmadığı teknik direktör Aykut Kocaman hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

- Türkiyeden ayrılış sürecinde, futbolu Aykut Kocaman’dan daha farklı şekilde algıladığını beyan ettin. Bu farklılık ne idi?

Futbol için çalışmayan bir teknik direktördü. Kafasında sadece çok koşan bir takım fikri ile geldi. Oyun başına 11-12 km koşmak fikri ile. Ben tamam dedim, ama çalışmamız gerekiyor ve sonrasında oyunun metodu kendiliğinden ortaya çıkar dedim. Dürüst olmak gerekirse, yaptırdığı idmanlar işe yaramıyordu ve bu konuda kendisi ile tartıştım. Çoğunlukla kabul etti ve benimle aynı fikirde olduğunu belirtti. Ama bu döngü boyunca aramızdaki ilişki içinden çıkılmaz bir hale geldi. Artık birlikte çalışamayacağımızı, kendisinin teknik direktör, benim ise yaptığı ve söylediklerine katılmayan, aynı fikirde olmayan, kulübün tarihindeki büyük bir isim olduğumu söyledi. Ve gerçekten katılmıyordum, onun sarı düşündüğünü ben yeşil düşünüyordum. Birgün, ‘sana artık güvenmiyorum’  dedi ve o gün  “harika, en azından şimdi ne düşündüğünü biliyorum; 3 senedir zaten bana güvenmedin, sadece benimle oynadın” diye düşündüm.

Benim teknik direktörüm olduğu süre boyunca, düşüncesi beni takımdan çıkarmakmış. Ama yapamamış, çünkü yıl biterken en iyi forvettim. Sonraki yıl asistler de birinciydim. Karar verme zamanı geldiğinde, bana güvenmemeyi tercih etti. Benim genç takıma teknik direktör olmamı istedi. Kabul etmedim çünkü yanlış hiçbir şey yapmamıştım, sadece onunla aynı fikirde değildim. Birlikte çalıştığımız süre boyunca aynı fikirde olmamı sağlayabilecek bir sürü yol vardı. Ama zaman kaybıydı, insanları aptal yerine koymayı istemem çünkü yaptığımız tam olarak buydu.

- Ama ne zaman ilişki artık devam ettirilemeyecek patlama noktasına geldi?

Romanya’da Şampiyonlar Ligi’nde maç yapmıştık. Sonuç 1-1′di ama çok kötü bir maçtı. Ben çok kötü oynadım, takıma uyamamıştım. Bir gün sonra, bir sorun olup olmadığını sordu. ‘Evet’ dedim, ‘Teknik Direktör olarak kulübe geldiğin ilk günden beri, beni yok etmeye çalıştığını hissediyorum’ dedim. Onayladı, başladığı ilk günden beri hedefi, Fenerbahçe’de bensiz bir takım oluşturmakmış.

- Ama Teknik Direktör olmadan önce birbirinizi tanıyordunuz değil mi?

Hayır.  Nasıl tanıştığımızı öğrenmek istiyor musun? 2008’den 2009’a kadar Luis Aragones teknik direktördü. 8 yılın en kötü sezonunu geçiriyorduk, 4. olarak bitirdik. Son maçımız deplasmandaydı ve Trabzonspor derbisiydi. Eğer kazanırsak 7 gün daha fazla tatil yapacağımız söylendi. Kabul etmek gerekir ki, tüm yılını yabancı bir ülkede geçirenler için artı 7 gün tatil harikadır. Maçı kazandık ve programımız 7 Temmuz başlangıç olarak açıklandı. Ama tatilin sonunda  Aragones kovuldu. 25 Haziran’da arayarak, programımızın 29 Haziran olarak değiştirildiği bilgisini ulaştırdılar. Ben plan yaptığımı gelemeyeceğimi belirttim, 11 ay boyunca ülke dışındayım ve Brezilya’da olmak için sadece 1 ayım var. Daha önce planlandığı gibi 7 Temmuz’da orada olacağımı belirttim. Yeni koçumuz Daum, 2004 yılında beni Türkiye’ye getiren kişiydi. Direk kendisi ile görüştüm ve büyük bir problem olmayacağını, 4 günlük çalışmanın fazla bir fark yaratmayacağını belirtti. Ama yeni teknik direktör durumu beğenmedi. Yeni direktör Aykut Kocaman’dı. Döndükten sonra odasındayken, onun gelişi ile bazı şeylerin değişeceğini ve yaptığım kabul edilemez davranışımdan ötürü artık kaptan olmadığımı söyledi. Kabul ettim ama nasıl çalıştığımı da ona söyledim, eğer ayın 16′sında tarafıma iletilseydi gelirdim aksi takdirde gelemeyeceğimi belirttim ve başkanın bana vermiş olduğu belgeyi gösterdim. El şıkışıp anlaştık. Ertesi gün yeni kaptanı seçmek istediler ancak takımdan hiç kimse kaptan olmak istemedi. Beni çağırdılar, kaptanları olarak kalacağımı ama her şeyin farklı olacağını söylediler.  Kabul ettim ama farklı bir şekilde davranmayacağımı da belirttim. Ben soyunma odasının ve oyuncuların kaptanıyım, direktörün kaptanı değil. Eğer bir kararda aynı fikirde değilsem, sorgularım. Ve işte böyle tanıştık, bir başka deyişle, yanlış başladı.

-Romanya’ya geri dönelim…

Kulüpten çıkmamı istediğini teyid ettiği zamandı. Ama bu bahsettiğim genel bir bakış.. Sert bir tartışma, saçma bir kavgaydı. Bana söyledikleri, benim ona söylediklerim… Yanlış başlayan bir  ilişkinin, 3 yılın sonunda tıkanmasıydı. Sonrasında, Moskova’da Spartak takımına karşı önemli bir maç oynamak üzereydik. Konuşma sırasında ‘Alex oynamadığı için kornerleri Cristian kullanacak’ dedi. Oynamayacağımı bu sırada öğrendim ama sesimi çıkartmadım. Soyunma odasına indiğimiz zaman, o takımı belirlerken bende telefonumu aldım ve duvardaki takım listesinin fotoğrafını çektim. Şaka gibiydi. Bana baktı ve ne yaptığımı sordu. Bende ileride kitap yazdığım zaman bu resmi koyacağımı çünkü bunun çok saçma olduğunu söyledim. Bundan sonra, 15 gün daha sürdü. En üst noktasına çıkması 15 Eylül’de heykeli diktikleri gün oldu. Bir Cumartesiydi, saat 15:00’te.. Sonra idmana gittiğimde artık şartların uygun olmadığını fark ettim. İnsanlar bana artık futbolcu gözüyle bakmıyorlardı. Aykut’un beni kovduğu zamanı çok iyi hatırlıyorum, çok kötüydüm, ama birisi bana dedi ki; “Aykut’un ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yok, bir oyuncu öldürdü ama bir efsane yarattı. İnsanların seni ne kadar sevdiği hakkında hiçbir fikri yok.”  Benimde yoktu.

Bu boyut senin için sürpriz mi oldu?

Hala öyle.. Kapımın önündeki 15 bin kişi, havaalanındaki o kalabalık.. Eşime her zaman, 2013 Mayıs ayında sözleşmem sona erdiği zaman buradan ayrılıyoruz dedim. O da bana “Alex, bu şekilde gidemezsin, sekiz yıldır olanları bu şekilde ölçemezsin” dedi.  Bence, ben sadece futbol oynadım. Futboldan başka birşey yoktu. Hala daha anlayamıyorum. Türk insanları hala beni takip ediyor, idman yaptığımız yere geliyorlar. Sezon ortasında Foz do Iguaçu’daki antremanlarda bir sürü kişi vardı, sürekli hediyeler  geliyor. Kızımın doğumgününde, ona bir sürü hediye geldi. Hala dışarıdan baktığımda, bu çılgınlığın boyutunu anlayamıyorum.