BDP heyeti Kandil mesajını taşıyacak

Yeniden başlayan "İmralı süreci"nde gözler Abdullah Öcalan'la görüşmek için adaya gidecek olan ikinci BDP heyetine çevrildi.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın BDP ve DTK eşbaşkanlarını "vetosu" nedeniyle yaşanan "isim krizi" Öcalan'ın devreye girip, hükümetin talepleri doğrultusunda bizzat kendisini ziyaret edecek isimleri belirlemesi ile aşılmış görünüyor.

BDP heyeti, her ne kadar "düşük profilli" isimlerden seçilmiş olsa da, Abdullah Öcalan'ın çözüm için sunacağı "yol haritasını" taşıma gibi önemli bir misyonu üstlenmiş olacaklar.

Öcalan, "BDP üzerinden", yol haritasını Kandil'e ve Avrupa kanadına ulaştıracak ve süreç BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın söylediği gibi işlerse de ilk kez resmen kamuoyuyla paylaşılacak.

BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'dan oluşan BDP heyeti, parti yönetimi ile yapılan üstüste toplantılar sonrası İmralı hazırlığını tamamladı.

Ocak ayı başında DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ve BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın gerçekleştirdiği ilk ziyarette, Öcalan, daha çok çözüm için "ana çerçeveyi" çizmiş, örgütün ve BDP'nin duruşuna dönük görüşlerini aktarmış ve "çözümde kararlılığını" vurgulamıştı.

Bu çerçevede bakıldığında çözüm sürecinin ilk somut adımı yarın yapılacak görüşmede atılacak denilebilir.

Çünkü, Öcalan MİT yetkilileri aracılığıyla hükümete sunduğu Kürt sorununun çözümüne dönük "yol haritası"nı ilk kez BDP aracılığıyla, doğrudan PKK'ye iletecek.

Ve aynı zamanda bu yol haritası ilk kez "aleniyet" de kazanmış olacak.

Heyetin açıklanmasından sonra görüştüğümüz BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, heyetin getireceği mesajın ve varsa "yol haritası"nı Kandil'e iletmenin yanısıra kamuoyuyla da paylaşacaklarını ve bundan sonra sürecin kendileri açısından "şeffaf yürüyeceği" mesajı verdi.

BDP'de beklenti düşük

İlk heyetin ziyaretinin ardından, "Eşbaşkanlar adaya gelmeli" diye mesaj gönderen Abdullah Öcalan'ın talebine rağmen, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın vetosunu aşamayan BDP Genel Başkanı Demirtaş, her ne kadar "bu kişisel bir sorun değil" dese de, heyette yer alamamanın sıkıntısını yaşıyor.

Demirtaş'ın önemsediği BDP ve DTK'nin "kurumsal kimliğiyle" sürecin içinde yer alması.

"Adaya gidecek arkadaşlarımız da BDP'ye dün girmiş isimler değil, bunlar BDP'li arkadaşlarımız' diyen Demirtaş, ancak hükümetin yeni İmralı sürecinde kendisini doğrudan "muhatap almamasına" tepkisini de şöyle dile getiriyor:

"Biz BDP olarak 'ille de İmralı'ya gitmek istiyoruz' demedik. Hükümet Oslo-İmralı sürecinde şöyle bir yol izledi: Devlet adına görüşme yapan heyet İmralı'ya gidiyordu, oradan aldıklarını Oslo'ya ve Kandil'e kendileri götürüyordu. Yani mekanizmayı devletin kendisi kurmuştu. Bu defa bizden rica ettiler. Biz de başlangıç aşaması itibariyle katkı veririz dedik. Hem bizden yardım isteyen, hem de önümüzü tıkayan kendileri."

Heyetin düşük profilli seçilmesi ve "doğrudan muhatap alınmama" ve Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorununun çözümü"nden çok PKK'ye "silah bıraktırma" söylemini ön plana çıkarması nedeniyle BDP kanadında "Kürtlerin taleplerinin yaşama geçirilmesine" dönük taleplerinin karşılanması konusundaki beklentilerin de düşük tutulmasına yol açıyor.

Nitekim, Öcalan'ın mesajı doğrultusunda yeni isimlerin belirlendiği kapalı BDP grup toplantısında bazı milletvekilleri, "Hükümet bize burada rol vermek istemiyor, bu oyunu biz kurduk ve yöneticisi de biz olacağız' yaklaşımında.

BDP'ye sadece "postacılık" rolü veriliyor. O halde bu görüşmeler daha teknik düzeyde yürüsün" serzenişi de bu rahatsızlığı ortaya koyuyor.

Bu kapsamda BDP'de, temel talepler olarak nitelendirilen "Anadilde eğitim, Anayasal yurttaşlık, demokratik özerklik, KCK tutuklularının serbest bırakılması" konusundaki taleplerin çok azının karşılanacağı beklentisi hakim.

Talepler revize edilebilir

BDP yönetimi, Abdullah Öcalan'ın sunacağı yol haritasına kendilerinin yanı sıra PKK'nin mutlak uyacağı konusundan son derece emin.

BDP Genel Başkanı Demirtaş, Kandil ile Öcalan'ın varacağı mutabakatın kendilerini de bağlayacağını belirtirken, Öcalan'ın yol haritasından kendilerine aykırı bir öneri çıkmayacağını savunuyor.

Kulislere yayılan Öcalan'ın "demokratik özerklikten vazgeçtiği" bilgisi, BDP yönetimince "spekülasyon" olarak nitelendirilse de, taleplerin "revize edilebileceği" açıklamaları partinin en tepe noktasında da ifade edilmeye başlandı.

Nitekim Demirtaş'ın, "Ne Öcalan ne başkası Kürtlerle ilgili statü, dil, kültür ve benzeri taleplerden vazgeçer. Ama bunlar gerçekleşebilir, hayata geçirilebilir hale getirilebilir, revize edilebilir" açıklaması; daha önce "olmazsa olmazımız" diye ifade ettikleri taleplerin, İmralı'da yürüyecek pazarlığa göre esnek hale geleceğinin göstergesi niteliğinde.

AKP: Riski aldım başarıyı paylaşmam

Olayın hükümet cephesine bakıldığında ise kamuoyunda AKP'nin yeniden görüşmeleri başlatması "risk" olarak nitelendiriliyor.

Her ne kadar kamuoyunda İmralı görüşmelerinin başlamasının AKP anketlerine göre yüzde 65 oranında desteklendiği havası yaratılmaya çalışılsa da, "barış sürecini anlatma" gerekçesiyle Karadeniz illerinde geziye çıkan BDP heyetine dönük Sinop'taki saldırı, oluşan "iyimser" havayı gölgelemiş durumda.

Her ne kadar hükümet kanadı ve BDP, "saldırı halktan değil, organize edilmiş gruplardan" dese de Samsun'da da benzer gerilimin yaşanması ve BDP'nin geziyi iptal etmek zorunda kalması, "Halk görüşmeleri onaylıyor" sonucu çıkan anketleri desteklemiyor.


Haberin Kaynağı: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/02/130222_bdp_imrali_sayin.shtml