Bir gezinin ardından !.

Taner ULUTAŞ

Tatil her insanın ihtiyacıdır. Beyin yoğunluktan SOS verince bizde geçtiğimiz Pazartesi günü 5 günlüğüne tur ile Toros gezisine gittik. Blue Line Turizm Şirketi ile gittiğimiz gezide gerçekten muhteşem yerleri görme keyfine eriştik. Bir defa eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Türkiye’nin her köşesi cennetten bir parçadır. Coşku ile akan nehirlerin, oluşturduğu şelaleler, o suyun oluşturduğu kanyonların yarattığı güzellik yeme de yanında yat dediğimiz cinstendi. Hesapta olmayan bazı yaşanmış olaylar dışında, bence çok güzel bir tur oldu. Görülmesi gereken her yere gittik ve orada ayak izimizi bıraktık. Gördüğümüz güzellikler, keyfimize keyif kattı. Toroslarda kaldığımız Esamet Hanımın konakları da insanları da muhteşemdi. Turizm’de, İnanç Turizmi, Doğa Turizmi, Kumar Turizmi ve Alış Veriş Turizmi bence ayrıştırılmalıdır. Bizim katıldığımız doğa turizminde, bölgenin önde gelen tarihi eserlerini de görme olanağı bulduk. Tur operatörlerimiz bizlere doğa turizmin yansıra inanç turizminden de örnekler sundu. Ancak binlerce yıl önce yapılan antik kiliselerin, bakımsız, harabeye dönmesinin yanısıra insan pislikleri içerisinde yüzmesi, Türkiye’nin İnanç Turizmi dalında sınıfta kaldığını gösterir. Doğa Turizminde de o güzelliklerin insanlar tarafından taçlandırılmaması ayrıca düşündürücüdür. Bizde bir piknik sonrasında görülenlerin benzerlerini, o güzelim cennetten parçalarda da gördük. Saklı Cennetten tutun da bir kasası 10 TL’ye satılan şeftali ağaçlarının süslediği yamaçlara kadar görsel güzellikler tavan yaptı. Türkiye yetkililerinin, bence o bölgelere sıklıkla eğilmesi, insanları turizm dalında eğitmesi o bölgenin Antalya ve Kadagopya gibi patlamasına neden olur. İnanç Turizmi ile ilgili olarak o binlerce yıl önce yapılan tarihi yerlere el atılmasınınyanısıra muhteşem güzellikteki mağaraların görsel güzelliği bölgeyi yalnız çatlatmaz patlatır da. Birde sağlık konuları var. Türkiye’den geldikten sonra başına bir olay geleni seve seve kabul eden ve tedavisini yapan hastanelerimize karşın, Türkiye’deki hastaneler bunun tam aksini yapıyor. Hastanede insana verilen değer sıfır. Hastane hastane gezen ancak hiçbir hastane tarafından kabul görmeyen bir vatandaşımızın 5’nci hastanede hatır için kabul edilmesi son derece düşündürücüdür. Bir iğnenin bile yoktur denilerek verilmemesi Türkiye’yi ziyaret eden insanlara verilen değerin de bir göstergesidir. Türkiye’de bir ara uçak hızına yetişen sağlığın lastiğinin patladığını ve sağlık tomofilininyampuriyampuri gittiğine tanık olmanın keyifsizliğini yaşadım. Her bölgesi cennetten bir parça olan Türkiye’nin görsel güzelliğine bu durumların sanırım zarar verdiğini söylemekte bir sakınca olmaz. Pahalılığın başını alıp gittiği Türkiye, sanırım ucuzluk cazibesini de yitirmiş durumda. Ucuzluğun yanısıra yabancıyı hafifte olsa kazıklama hastalığının sürmesi de cennetin güzelliğine gölge düşürüyor. Evkafın su meselesine dönersek Blue Line ile gittiğimiz tatilde, tur düzenleyicilerinin bizleri muhteşem yerlere götürmesi, cennetten parçaları göstertmesi keyfimize keyif kattı. Gözlerimizdeki pas silindi, keyfimizin dudaklarına parmak ile değil, kepçe ile bal sürüldü.