FR: Esad Suriye'deki savaşı kazanmış sayılır

Alman gazetelerinde Almanya Savunma Bakanlığının Suriye’deki savaşla ilgili planlamaları ve İsveç seçimlerinin sonuçları öne çıkan yorum konuları.

Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda Suriye'de iş işten geçtiği ve kazanan tarafın belli olduğu dile getiriliyor:

"Almanya Savunma Bakanlığı Suriye'de binlerce kişi öldürüldüğü ve kimyasal silahlar kullanıldığı takdirde nasıl karşılık verilebileceğinin planlamasını yapmış. Bu tür askeri planlamalara denecek birşey yok. Çeşitli senaryolara göre acilen karşılık verebilmek için hazırlık yapmak askerin görevi. Masa başında yapılan hazırlıkların savaşa katılmaya dönüşmesi ise sorun çıkarır. Ancak Suriye'de misilleme yapmanın artık anlamı kalmadı. ABD Başkanı Donald Trump iki kez savaş uçakları ve füzelerle Şam rejimini cezalandırmayı denedi. Ama bu operasyonlar Suriye'de kan dökülmesini önleyemedi. Almanya katılsa da katılmasa da sınırlı hava harekâtları sembolik anlam taşıyor. Esad, Rusya ve İran'ın yardımıyla Suriye'deki savaşı kazanmış sayılır.”

Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumunda Suriye'deki savaşa müdahale etme imkânlarının sınırlı olduğuna dikkat çekiliyor:

"Kimyasal silaha başvurduğu takdirde Şam rejimini Almanya'nın da katılımıyla cezalandırmak ahlaki bakımdan cazip gelebilir. Ama bakalım bu siyasi bakımdan akıllıca, hukuki bakımdan da sakıncasız olabilir mi? Almanya'nın Birleşmiş Milletler'in onayı olmadan NATO müttefiklerinin Suriye'deki ortak operasyonlarına katılması sorun çıkarır. Esad'ın hamisi Rusya, Güvenlik Konseyi'nde buna zaten izin vermez. Buna karşılık dünya devletlerinin Suriye'deki bütün kimyasal silahların yasaklanması için Birleşmiş Milletler'den karar çıkartma girişimi pekâlâ desteklenebilir. Almanya uluslararası alanda daha fazla sorumluluk alıp ABD'ye bağımlılığını azaltmaya çalışırken, sütten çıkmış ak kaşık gibi kalamaz.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung İsveç'teki genel seçim sonuçlarını değerlendirdiği yorumunda sağın Avrupa'daki yükselişinin ortak iltica politikasıyla önlenebileceğini yazıyor:

"Batı Avrupa'da milliyetçi popülistlerin başarılı oldukları bir seçim daha geride kaldı. İtalya'dan sonra İsveç'te de İsveç Demokratları oylarını artırdı. İtalya'nın aksine İsveç'in sağcı partisi doğrudan iktidar ortağı olamayacak ama ülkenin siyasi ajandasının belirlenmesinde rol oynayacak. Fransa seçimlerinden sonra popülizm ve milliyetçiliğin zayıfladığını sananlar yanıldı. Göç şüpheciliği ve sosyal güvenlik kaybına uğrama korkusu bertaraf edilmedikçe seçmen geleneksel sosyal demokrat ve Hristiyan Demokrat partilerden uzaklaşacaktır. Avrupa Birliği göç ve iltica politikalarında mutlaka ortak çözüm bulmalıdır. Bunca sabote eden varken bunu söylemek kolaydır. Uzlaşma sağlanamadığı takdirde ise önümüzdeki yıl yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri radikal akımların zaferiyle sonuçlanır.”

Süddeutsche Zeitung sağın yükselişi karşısında İsveç'i istikrarlı bir hükümete kavuşturmanın kolay olmayacağı görüşünü savunuyor:

"İsveç siyasi partileri, yüzde 18 oranında oy toplayan partiye nasıl davranacaklarını belirlemek zorundalar. İsveç Demokratlarını tecrit etmeye çalışmak kadar, sağ popülistlerin sloganlarını tekrarlamak da yarar sağlamaz. Parlamentoda temsil edilen diğer yedi partinin kendi programına yoğunlaşması bir başlangıç olabilir. Sağ popülistleri reddetmek dışındaki ortak yanlarını bulup örneğin konut sıkıntısının ve sağlık hizmetlerindeki problemlerin üzerine gidebilirler. Bunu başarabildikleri takdirde genel seçimin kazananı sağ popülistler olmayacaktır.”