• BIST 8889.43
  • Altın 2240.943
  • Dolar 32.3403
  • Euro 35.1219
  • Lefkoşa 20 °C
  • Mağusa 21 °C
  • Girne 21 °C
  • Güzelyurt 19 °C
  • İskele 21 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 12 °C

Son akşam yemeği muhabbeti…

Ediz TUNCEL

Anastasiadis: Önce şu toprak meselesini bitirelim, sonra diğer başlıklara geçelim.

Akıncı: Tabi ki, dediğin gibi yapalım, ama önce sen pazarlık yaptığın tarafın seninle eşit siyasi güce sahip olduğunu, yani Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini bir tamam tanıdığını dünyaya açıkla, iki eşit tarafın masada görüşme yaptığını kabul et, sonra gereğini yapalım. Herhalde senin için bir sakıncası yok, zaten 11 Şubat 2014 belgesinde okeylediydin bu meseleyi!

Anastasiadis: Tamam, kabul, ama sakın benden Türkiye’nin garantörlüğünü kabul etmemi filan isteme! Hale bak, onların kendi devletlerinin bile garantisi yok, ne halt ettikleri belli değil, istememmm!!!!

Akıncı: Tabi ki, haklısın, zaten o Garantörlük maskaralığı Kıbrıslı Rumlarla Türkleri korumak için değil, esasında Rusya’nın Makarios’u kullanarak sıcak denizlere inmesini engellemek ve NATO çıkarlarını Doğu Akdeniz’de korumak içindi…74’deki Türkiye müdahalesi da Yunanistan’da Rusya ile fingirdeşen ve NATO çıkarlarına ters düşen albaylar cuntasının Kıbrıs’ı ele geçirdikten sonra Rusya’ya Kıbrıs üzerinden Doğu Akdeniz yolunu açmasını engellemek içindi, Kıbrıslı Türkleri katliamdan kurtarmak işi işin bahanesiydi… Anlayacağın 74 müdahalesi da yine sizin aymazlığınız yüzünden oldu, Amerika’nın Kıbrıs’ı size ve Rusya’ya yem etmeyeceğini bir türlü anlamadınız…Hem garantörlük istemem diye tutturdun ama,  sen gene da  kalkıp sadece Rum tarafının çıkarları doğrultusunda İsrail ile, Rusya ile, Yunanistan ile ikili askeri anlaşmalar yapıyorsun, dayanışmalara giriyorsun, adaya dünya kadar silah yığıyorsun, silahlanmaya ve askeri harcamalara dünya kadar para harcıyorsun, kimseye de sormuyorsun! Madem öyle, Garantörlük sistemini iptal edelim, biz de Kıbrıslı Türkler olarak kendi çıkarlarımız doğrultusunda kendi  askeri ve güvenlik anlaşmalarımızı yapalım! Herhalde senin İsrail ile, Rusya ile yaptığın askeri anlaşmaların bir benzerini de biz Türkiye ile yaparsak sorun olmaz, değil mi ama! Bak, sen İtalya’dan Aspides füzelerini aldın getirdin, Rusya’dan S300 füzelerini aldın, gerçi S300leri getiremedin, ama olsun, aldın işte! Bunlar da yetmedi, küçük çaplı MLRS ve CLRS füze rampalarıyla ortalığı doldurdun. Fransa’dan Gazelle saldırı helikopterlerini aldın, yüzbinden fazla milisin var, insanların evlerinde her türlü silahı Türklere karşı bulunduruyor, daha sayayım mı!!! Bu Türkiye ve Garantörlük meselesi sende biraz paranoya yarattı galiba, ama dediğin gibi yapalım, Garantörlük kalksın, ama biz de bildiğimiz gibi kendimizi garantiye alalım, hem ikili güvenlik anlaşması yapalım, hem de kendi askeri gücümüzü oluşturalım, yüz bin değil ama beş-on bin yeter mesela,  polis gücümüzü da artıralım,  sen da kendi işine bak, aynısını yap!

Anastasiadis: Tamam, tamam, anladık! Nerden nere geldin da bizi suçlu çıkardın gene! İkide bir yüzüme vurma geçmişin hatalarını…Ama şu Türk vatandaşlarına dört özgürlük hikayesini kesinlikle kabul etmem, öyle birşey olamaz, haberin olsun!

Akıncı: Tamam, ısrar etmeyceğim o konuda, ama sen de eşit şartlarda dönüşümlü başkanlığı kabul ettiğini açıkla hemen… Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında kurulacak devletin organlarının temsiliyetinde de eşit temsiliyeti kabul edeceksin, öyle Kıbrıslı Türkler azınlıktır filan o yüzden nüfusa göre temsiliyet hikayesi uydurmayacaksın! Yoksa, milleti motora taktırırım, herkese acele en az beşer çocuk yapın, tüm masrafları devlettendir, çocuk başına elli bin dolar teşvik var,  sayımızı Rumlarla eşitleyelim derim, kumarhaneleri vergiye boğarım, çocuklara vereceğim teşviğin ceremesini çatır çatır onlara ödetir ve bedavaya getiririm,  görüşmeleri da beş sene daha sallarım, beş sene sonra Kıbrıslı Türk nüfusu olur bir milyon filan, bu sefer azınlıkta kalan taraf da sen olursun…Nüfus artınca da değil sana toprak vermek, daha senden toprak da isterim, ona göre!...Hem bak, aklını başına topla, bu şimdiki hükümet var ya bizim, vatandaşlık verme meselesini çok ciddiye aldı, cevizcinin çuvalından habüre vatandaş yapar, sen biraz daha sallanır ve ayak sürürsen, zaten benim milleti motora taktırmama filan da gerek kalmayacak, birkaç ay sonra haftada otuz, kırk, elli değil, yüz, beşyüz, bin kişi filan vatandaş yapmaya başlayacaklar, tekrar seçilmeyi garanti altına alma ve nüfus dengesini de değiştirme derdine düştüler, sen o zaman gör manzarayı, onun için şimdiden aklını başına topla!

Anastasiadis: Tamam, onu da anladık, bu gidişle askeri istila değil ama nüfus istilasına uğrayacağız. Peki ama tazminatlar meselesi ne olacak, biraz toprak vereceksiniz, ama geri kalan tazminatlar ne olacak? Biraz toprak için sana neçin bu kadar taviz vereyim, biz zaten atı alıp Üsküdarı geçtik…

Akıncı: Kıbrıs karasularından çıkacak olan enerji kaynaklarından payımıza düşenden bir fon oluştururuz, ordan alırsınız…Üsküdarı geçtiniz ama ayaklarınız hala ıslak, bir anlaşma olmazsa Kıbrıs zatüresi peşinizi bırakmaz…Kur fonu, al milyar dolarlık tazminatını!

Anastasiadis: Dünyada olmaz, Türkiye ödesin! Hem o Babaros Hayreddin Paşa mıdır, nedir, o takayı da çekin sularımızdan…

Akıncı: Eh, tamam, git Türkiye’den iste o zaman, nah öder ama, çok istersen git iste, ne haliniz varsa görün, zaten elli senedir gündüz kavga eder, gece hırsızlığa beraber çıkarsınız! Şu anda Türkiye sayesinde Avrupa Birliği’ndesiniz ya, hem Türkiye’nin imzaladığı, bizi isyancı statüsüne sokan ama  sizi resmi devlet olarak kabul eden 4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı BM kararı da nasılsa gabak gibi halen ortada duruyor,   eminim yine anlaşırsınız! Başka derdin var mı, varsa söyle! Barbaros takasına gelince, boşver onları, Mehter Marşı’ynan balık avlarlar, onlar vurur davula, balıklar da bayılır ayılır, başlarında fes, ellerinde tef göbek atarlar, zil takıp oynarlar… Ne var yani! Balık da mı avlamak yasak…

Anastasiadis: Yok, tamam tamam! Dur bir düşüneyim bakayım…Galiba sen bu oyunu oynamayı öğrenmeye başladın!

Akıncı: Düşün bakayım, düşün düşün bilmem nedir işin! Bu arada bir da Digomo’ya gadar uzan…

Anastasiadis: Nere gadar uzanayım?

Akıncı: Cenevre’ya gadar yolun var diyecektim, dilim sürçtü, Digomo dedim, bardon!

Anastasiadis: Ben da zanneddim şey dedin…

Akıncı: Boşver şimdi şeyi meyi…

Anastasiadis: Ama dur, daha bitmedi, biz Enosis’i kutlayalım dedik, sen masadan kaçtın, art niyetli olduğun ortada!!! O zaman sen da 20 Temmuz’u kutlama, TMT’nin kuruluş yıldönümü olan 1 Ağustos’u kutlama, o Beşparmağın üzerindeki ucube bayrağı da ortadan kaldır…

Akıncı: Git o işleri Denktaş’ınan, Özgürgün’ünan hallet…Ne bu be! Herşeyi da ben mi yapacam! Git o ikisine da söyle biraz, belki eş, dost, ahbap, çavuş, çoluk, çocuk takımına peşkeş çekmeyi, onun bunun ayak işlerinin peşinde koşturmayı bırakırlar da biraz da seninle uğraşırlar! Ama hiç merak etme, yakında o bayrağın yerini da birilerine peşkeş çekerler, işin içinde peşkeş ve rant olunca, vatan-millet-sakarya meselesi olur hamma humma meselesi, KKTC bayrağı da olur lahana tarlası!

Anastasiadis: Ne Denktaş’ı be genem! Bubasından çektik, şimdi bir da oğlundan mı çekeceyik! Hem ne beklen da alman gendilerini görevden!

Akıncı: Allah bin türlünü vermesin, sen zanneddin KKTC Kıbrıs Cumhuriyeti’dir da alacam gendilerini görevden, yoksa Türkiye’deki OHAL mohal burda da var da ben da Tayyip Erdoğan’ım zanneden! Nasıl alayım gendilerini görevden be!….Aklın varsa otur anlaşalım, burası da guguk değil hukuk devleti olsun, o zaman bak gör sen olacakları, yedikleri bütün haltlar fitil fitil burunlarından gelecek! Bir tarafta sen ayak sürün, diğer taraftan Türkiye ne halt ettiğini bilmez, öteki taraftan bunlar arkadan hem benim ayağımın altına sabun atarlar, hem da memleketin darma duman ederler…Bubasından çektin dedin ama bu gidişinan hem oğlundan çekecen, hem da torunundan…Ne beklen yani! Yoksa bu gidişle nah anlaşma filan olur! Zannetme ki ben sıkıdayım diye sen rahattasın, ayvayı yersak anca beraber ganca beraber yerik! Hem soğra, illa da zorla güzellik olacak değil ya, isterseniz yeniden birleşirik, yok da istemezsanız, mahkemeye bile gitmeye gerek yok, zaten ayrıyık, siz yolunuza gidersiniz, biz da yolumuza…

Anastasiadis: Galibam doğru söylen bu sefer!

Akıncı: E madem öyle, geriye anlaşmadık birşey galmadı, beş daggada Beşiktaş’a geldik, boşver Üsküdar’ı geçmeyi,  hepsi biddi işde, ne gereği vardı bu gadar garagözlüğün…Hade galk,  yürü gidelim Cenevre’ye…

Anastasiadis: Hade be, yürü…

Akıncı: Yok bu sefer da deyesin lastik patladı, şöför atladı, uçak galkmadı da gelmeyesin ha!

Anastasiadis: Ne!!! Yörrü be işine,  hade yörü da gidelim!

THE END…

.................

Doğrusu güzel bir rüyaydı :)

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları