Sn. Serdar Denktaş yaptığınız açıklamada, Bertan Zaroğlu'nun vatandaşlığı iptal edilemez, bu mümkün değildir diyorsunuz. Ayrıca, İçişler Bakanı’nın da böyle bir beyanı olmadığını, Bakanın sadece “usulsüzlük varsa, kimse milletvekilliği zırhının arkasına saklanamaz” dediğini ve bunun Bertan Zaroğlu’na verilen vatandaşlığın geri alınacağı anlamına gelmediğini ve bir ceza muhakemesi yapılacaksa vatandaşlığı verenle ilgili yapılması lazım, alanla ilgili değil vurgusunu yaptınız. Maliye ve İçişleri vallahi damda gezer takyanoz vur beline kazmayı durumu oldu. Siyasiler halk nezdimizde biten pilleri nedeni ile gönüllerdeki kapsama alanı dışında kalıyor. Bu nedenle aranıldığı zaman kapsama alanı dışındadır tekrar arayın deniyor.
**
Sn. Ayşemden Akın sosyal medyadaki paylaşımında, Suriye savaşına oturduğu yerden bomba fırlatan Bertan Zaroğlu çürük raporu ile askerden muaf tutulmuş. Vatandaş yapıldıktan üç ay sonra askerlik sorunu da ortadan kaldırılmış. Bir de Türkiyeliler eziliyor edebiyatı yapmaz mı? Kayıt dışı Bertan, Çürük Bertan diyorsun. Ah be Ayşemden, hayat üç buçuk ile dört arasındadır. Bizim geçim derdi. İş güç diye bir yerlerimiz üç buçuk atarken, birileri yalanlarla, dolanlarla dört dörtlük yaşamayı beceriyor.
**
Sn. Tolga Atakan, bütçenin geçmesi ile birlikte 2018 yılı içinde ülke genelinde, her türlü kaynağı hazır 28 yol projesi bulunduğunu, bunlardan birinin Boğaz kavşağının da düzenleneceği, Lefkoşa - Girne Anayolunun Yenilenmesi Projesi olduğunu kaydettiniz Güzel de bu sözleri 2’nci Kemal Dürüst döneminde de duymuştuk. Yollar perişanlığı, bizlerde hüsranları yaşamıştık. Sn. Atakan, Ben bir söze bakarım sözmü diye.Birde söyleyene bakarım sözünü tutabilecek insanmı diye. Ne yalan söyleyeyim tanıdığım Atakan’ı sözünü tutabilecekler sınıfına koydum. İnşallah yanılmayız.
**
Sn. Orhun Karagözlü, sosyal medyadaki paylaşımında Avustralya’dan bir geri zekalı bakan Zeki Çeler’in bakanlığa şortla gittiğini yazdı diyorsun. Ve paylaşımın devamında sen Kıbrıs’tan, Avustralya’ya don atletle gittin. İstavroza yenik düştün. Vergini Türk’e değil ecnebiye verdin. Burnun bir karış havada geziyorsun. Senin havan benim arabanın lastiğini doldurmaya yetmez. Uzaktan gazel okuyorsun ifadesinde bulunuyorsun. Sevgili Orhun, hamamda şarkı söyleyen herkes, kendini İbrahim Tatlıses gibi görür. Yeğen, milyonlarca ses tonu vardır ama sadece bunları duyduğunda aptallaşırsın. Bunca boş konuşan insanın arasında dilsiz olmak engel değil; devrimdir unutma..
**
Sn. Bertan Zaroğlu, herkesin sana neden bu kadar saldırdığını anlamakta zorlanıyorum. Sen ilk başta attığın zarlar sonrasında düşeşi gördün. Kapı gibi Çürük raporunu da kaptın. Attığın zara göre Tabiki öğrencilik yıllarında vatandaşlık hakkın olacak. Tabiki bu düşeşin getirdiği faydalar arasında 10 sene Sigorta yatırımı yapılmayacak. Tabiki, mecliste kağıt fırlatma, küfür hakkı sana verilecek. Ve Tabiki çürük nedeni ile askerlik yapmayacaksın. Ve yapmadığın askerlik için büyük Milliyetçilere verilen top mermisi plaket olarak sana verilecek. En önemlisi sana sevdanın yolları bize de hüsranları kalacak.Askerliğini yapmayanlara plaket niyetine isminin yazıldığı top mermisi, bu ülkede 6 sene 10 sene askerliğini yapanlara da orta parmak nasip kılınacak.
**
Sn. Ulus Irkad Ben iki defa askerlik yaptım. Bir 1974 yılında, mevzide esir düştüm. Bir sene esirlik yaptım. Sonra gene Öğretmen kollejini bitirdikten sonra da en tehlikeli yerlerde Luricina'da askerlik yaptım.Bu arada solcuyum diye müdür olduğumda müdürlükten atıldım. Bir yalan iddia ile beş yıl mahkemelerde devleti bir TL dolandırma suçundan 15 yıl hapis talebiyle mahkemelerde süründürüldüm. 37 yıl öğretmenlikten sonra normal öğretmenlilikten emekliye ayrıldım diyorsun. Da, muhalif olmakla halt ettin diyorum. Ulus gardaş, alacaktın bir çift ‘Zar’ ve atacaktın düşeşi. Ne askerlik, ne vergi ne mahkeme, nede öğretmenlikten atılma derdini yaşamayacaktın. Yeri geldi grasoyu, yeri gelince de Blue Bandı sürecektin iş tamam olacaktı.Sen grasoyu sürdükçe senin tellerine, hangi notadan vuruyorlarsa, sende o makamdan çalıp söylecektin. Sıkıntı olmayacaktı. Ulus gardaş birilerini örnek alsan kadı günah yazmazdı.
**
Sn. Mahmut Özçınar, hocam bizim Emine Teyze sizde şeytan tüyü olduğunu söylüyor. Araştırma şirketlerince yapılan araştırmalarda başkanı olduğunuz belediyenin en iyiler arasında olduğu ve halk arasında kabul gördüğünün söylendiğini dile getiriyor. Ümit kardeşimiz ise Mahmut Hoca, full çeken bataryası ile bölge halkının gönüllerinin en müstesna yerindeki kapsama alanından hiç çıkmıyor diyor. Abdülaziz yıldız falına baktığında bu başkanı kimse aşağıya indiremeyecek diye beyanda bulunuyor. Mahmut hocam Tanrı belki erkeği çok, “adamı” az ama yetenekli ve iş yapan başkanları da özene bezene yarattı. Bilmem anlatabildim mi?
**
Sn. Ferda Ekinci, CTP dönemini hatırlayalım. 2007’de Yüksek İdare Mahkemesi, 2002-2003 döneminde Bakanlar Kurulu'nun verdiği vatandaşlıklarda usulsüzlük yapıldığını hükme bağlamıştı ve ATO Başkanı Sinan Aygün ile işadamı JakKamhi'nin de aralarında bulunduğu 156 kişi KKTC vatandaşlığından çıkartılmıştı. O günlerde bu haber Türkiye medyasına "KKTC'nin vatandaşlık ayıbı" olarak manşetlere geçmişti. Bugüne gelelim. Usulsüzce hakkı olmadan yapılan yüzlerce vatandaşlıkların iptali için ne bekleniyor? Diye soruyorsun. Ferda hanımcığım, yontma taş devri. Cilalı Taş Devri, Tunç devri, Punç devri, graso ve yağlama devri derken, en son Blue Band devrine girdiğimizi galiba unuttun. Ederinden fazla değer soytarıyı kral, sonrasında da o kral, krallığı rezil eder.
**
Sn. Zorlu Töreinsan alışkanlıklarının esiridir. Cenazelere gitme alışkanlıklarınız sürüyor. Ancak eskide cenazelere özel araban ile giderken, galiba şimdi durum değişti. Ve artık cenazelere Makam arabası ile gitmeye başlamışsın. Geçtiğimiz gün seni makam arabası ile cenazeye gittiğini görenler, hani makam arabasını özel işlerde kullanmayacaklardı demeye başladı. Sn. Töre vallahi sende haklısın. Ne yapalım bizde gördüklerimize gülümsüyoruz işte. Kimine yalandan. Kimine inattan. Kimine de faullerinden.
**
Sn. İsmet Akim, bu ülkede yan gelip yatmak makbuldür. Bu ülkede iş yapanlar değil iş yaparmış gibi görünüp de yan gelip yatanlar kabul görür. İş yapan çamur ile bulanmaya çalışılırken, çamur atmaya çalışanlar ellerinde ve elbiselerinde bir miktar çamur kalacağının hesabını yapmıyor. Kıb-Tek’i yontma taş devrinden bilgisayar çağına taşımanızı birileri çekemiyor. Bir sana, iki bana oyununu sürekli olarak oynamayı sürdürmek isteyenler, Guspo, Kürek ile altınızı oymaya çalışıyorlar. Bunlar aslında Elektrik Dairesinin altını oyduklarının farkında değiller. Bol Kepçe lokantası aşçıları, ham hum şorolop kitabı yazarları sizin oralara gitmenizi istemiyor. Başbakanın sizi tekrar Kıb-Tek yönetim kurulunun başına getirmeye çalışması bana göre en doğru bir hareket olur. Sn. Erhürman, bal yiyenin arısından gocunmayacağını, Gül koklayanın ise dikeninden çekinmeyeceğini çok iyi bilir. Boş ver tırıs gitsin.
**
Sn. Mebrure Tahir Altuğ, sosyal medyadaki paylaşımınızda Kıbrıs’ı bilmeyen, sunuculara görev verilerek tanıtılmalarının istendiği ve bu sunucuların da çuvalladığı imasında bulundunuz. Bandabuliyayı hiç bilmeyen ve sürekli soran bu sunucuya Kıbrıs’ı tanıtma işini BRT gibi devletin kanalında kim veriyor? Kızcağız çok zorlandı diyorsun. Sn. Altuğ siyasilerin yasasına göre işe göre adam değil, adama göre iş prensibi vardır. Bilmek, tanımak, yetenekli olmak zorunluluğu kaldırıldı. Şimdilerde karnına vurulunca ah arkam derseniz, Partinin ilçe başkanının veya ileri gelenlerinin yakın akrabasıysanız ve oy potansiyeliniz yüksekse kabul görürsünüz. Mebrure hanım, inanın bu kadar tesadüf olamaz. Ne zaman nerde bir “hıyar” görsem aklıma hemen bu tipler geliyor.
**
Sn. Mehmet Salih, paylaşımınızda, Serdar Denktas çürük kahramanın vatandaşlığı iptal edilemez diyor. nedenedilemezmis? Halbuki izlenecek prosedüracık ve net. Meclis içtüzüğüne göre, bir milletvekilinin, dokunulmazlığının kaldırılması işlemleri, başsavcılığın, meclis başkanlığına bu konuda yapacağı yazılı bir istemle başlatılabilir. Meclis içtüzüğüne göre, Dokunulmazlığın kaldırılması istemi, meclis tarafından oluşturulacak bir özel komite tarafından, en geç 45 gün içerisinde sonuçlandırılmalıdır dediniz. Mehmet Salih bey, her iş niyete dayanır. Kitap gibi kadınları, imlâsı bozuk adamların okuyamadığı gibi, seve seve bitiremediklerimizi, gün gelir söve söve içimizden uğurlamasını da biliriz.
Günün Fıkrası:
Kadıköy – Beşiktaş vapuru
İstanbul’da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.
Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak, yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak. Eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim. Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş.
Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış. Bir kaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş.
Kaptan,
"Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru".
Günün Sözü:
Günün Fotosu:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.