Sn. Mustafa Akıncı, YÖDAK başkanı Prof. Dr. Akile Büke’ye arka çıkmanız ve destek vermenizle biliniyorsunuz. Akile hanım işin ehli ve bilgili olabilir ama 188 gün buralara uğramayan, ömrünü Türkiye’de geçiren birisinin dağarcığındaki bilgiyi, çıkartıp buralarda nasıl kullanacağı da tartışılır. Dayandığı duvarın sağlam ve yıkılmayacağını bilen YÖDAK başkanına, basında çıkan yazılar da vız gelip tırıs gidebilir. Ama ülkenin lokomotif sektörlerinden birisi konumundaki üniversitelerin ne vız nede tırısı kaldıracak durumu yoktur. Kendi görevlerine sahip çıkmayanların çekeceksiniz fişini bitireceksiniz işini.Haaa ben ne fiş çekerim nede işini bitiririm derseniz, sanırım sizi yıprata yıprata o sizin fişinizi çekip, işinizi bitirecek.
**
Sn. Kudret Özersay, işçinin yaşamına bir nebzecik rahatlık getirecek olan Yerel İş Gücü İstihdamının Desteklenmesi Tüzüğüne karşı çıktığınız gözlemleniyor. Ekonomik örgütlerle yaptığınız görüşmelerde, mevcut ekonomik koşullar içerisinde, tüzüğün uygulanabilir olmadığını söylediniz. Peki, o patronlar kulübü mensuplarına, iki dudağınız arasında olan işçinin iş hayatı veya ekmeği ile ilgili birşey söylediniz mi? Kamuda olan sendikalaşmanın bir benzerini sizde iş yerlerinizde uygulayın tavsiyesinde bulundunuz mu? Veyahut, iş yerleri KTTO ile Sanayi Odasına üye olup 1000 TL çivarında parayı oralara tornistan etmezse, sinek bile ithal edemeyeceğini onlara hatırlattınız mı? Otelciye, çifçiye, turizmciye verilen teşviklere karşı çıkmazken neden düşük ücretle çalışan işçinin üç kuruşuna karşı çıktıklarını da sordunuz mu? Sn. Özersay, fark farkı yaratandır. Sizde maşallah yarattığınız farklar ile farkınızı gösteriyorsunuz. Bakın Hatçe Teyze, hayat üç buçuk ile dört arasındadır. Seçtiklerimiz dört dörtlük yaşarken, yaptıkları ile bir yerlerimize üç buçuk attırıyor diyor. Ne dersiniz.
**
Sn. Fikri Ataoğlu, 9 Şubat tarihli sosyal medya paylaşımınızdan evlendiğinizi öğrendik. Öncelikle hayırlı ve uğurlu olsun. Uzun süreli bir evlilik olmasını dilerken, Allah bir yastıkta kocatsın diyoruz. Sn. Ataoğlu, çağımızın vebası, mutsuz insanlar, mutlu fotoğraflardır. İnşallah siz bunun aksini yaşayarak mutlu insanların oluşturduğu bir aile ile o ailenin mutluluğunu yansıtan fotoğrafları insanların önüne koyarsınız. Birkez daha hayırlı olsun.
**
Sn.Gülşah Sanver Manavoğlu, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığınız konuşmada ülkemizdeki Üniversitelerin Ekonomimiz İçin Önemili olduğunu ve sektörü sıkıntıya sokmamak adına dikkatli olunması gerektiğini belirttiniz. KKTC’de 19 üniversitenin faaliyet gösterdiğini, 17 üniversitenin faaliyete başlamak için, 3 üniversitenin de alt komitede izin beklediğini anlattınız. Ve esas sıkıntının 17 üniversitenin ne olacağı ile ilgili olduğunu sordunuz. Sn. Vekil daha önce, neredeyse bol kesedenön izin verilmesi sonrasında sanırım yakında Üniversite sektörüne de Tanrıdan rahmet dileteceğiz. Sn. Manavoğlu, intikam ve aşkta, nasıl kadın daha barbarsa, oy avcılığı ile popülizmde de sanırım siyasiler acımasızdır.
**
Sn. Hüseyin Cumaoğlu, sosyal medyadaki paylaşımınızda şaka değil. Kalecik, Çayırova arasında yol içerisinde 1 metre çapında birkaç yerde, büyük çukurlar oluştu. Lütfen dikkat edin diyorsun. Hüseyin hocam Kalecik-Çukurova arasını anladık. Peki diğer yollardaki 2 metrelik çukurlar ile çöken banketlerin arabalara ciddi tehlike yarattığına ne diyelim? Aliye teyze, Hüseyin ovlucuğuma selam söyleyin o çukurların bazılarına birer çam, bazılarına asma, bir kısmına da meyve ağacı fidanı eksin. En azından yollardan hayır görmedik, ağaçların meyvelerinden fayda görürüz dedi. Abuzittin amca, hayat bir bisiklete binmek gibidir. Dengenizi korumak için sürekli hareket etmelisiniz. Yoksa düşersiniz dedi. Biz bu nasihatı dikkate alarak su faturası, elektrik faturası, luggolar ile dolu yollar için road taks ücreti arasında koşuşturmamıza karşın burun ve kıç üstü düşmeden duramıyoruz.
**
Sn. Ziya Emir, günlerdir gazetende, YÖDAK BaşkanıAkile Büke’nin, YÖDAK’daki görevi yerine, bir yılda 188 gün yurtdışında özel iş yaptığını ve günlerdir ihbarlar yapılmasına karşın hükümetin kılını kıpırdatmadığını belirttin.Ayrıca bu kadar basit bir işte bile hesap soramayan, emrindeki memura hesap sormaktan aciz, meclis başkan yardımcısının harcadığı mazotu sorgulamayan bir hükümetten ne beklersiniz dedin. Sevgili Ziya beklemeyi çoktan geçtik. Yakında dolmuş muavini, kaptan ilk durakta inecekler var ikazını yapacak. Ebuzzittin amca,anamızı ağlatırken, geride play back yapanlar, mehter marşı ile gelmelerinin aksine ‘İzmir Marşı’ ile gidecekler. Ne playleri kalacak, nede back yani geri dönüşleri olacak diyor
**
Sn. Alihan Pehlivan, eski Müsteşarımız Gürkan Kara ile yaptığın, 2’nci tavla meydan muharebesinde, Napolyon’un, Belçika’nın Waterloo bölgesinde İngiliz Welington ile yaptığı Waterloo savaşında feci bozguna uğradığı gibi bozguna uğradığın söyleniyor. Kaybettiğin tavla maçı sonrasında gözyaşların durmadan akarken, Ayşaba’nın sana, Alihan ovlcuğum yenilginin yarattığını göz yaşların ile temizleyemezsin dediğini öğrendik. Alihan, benim sana verdiğim tavla kitabına bu yenilgi sonrasında iyi çalışmadığını anladım. Senin ile ilgili buz gibi hayallerimiz ile şekerden umutlarımıza yağmur yağdırdın be Alihan.
**
Sn. Özgür Kaçmaz sosyal medyadaki paylaşımınızda, Meclis Başkan Yardımcısı, Zorlu Töre’nin, partisinin düzenlemiş olduğu Dipkarpaz’daki etkinliğe makam aracı ile gittiğini yazdınız. Yıllarca sürdürdükleri ‘devlet malı deniz yemeyen domuz’ politikası sürdürülmeye devam ediliyor. Bir tarafta hükümetin bu konudaki tasarrufları, bir tarafta Zorlu beyin israf içinde tutumsuz harcamasıları tezat teşgil ediyor dediniz. Sn. Kaçmaz, Sn. Töre, bu güne kadar ma nedir be yaptığın. Vatansever ve milliyetçi zırhı ile donanmış olan sana bu durum yakışmıyor sözlerini duymadığı için işine ‘Ala pupa’ yelken devam ediyor. Hacı amca, Töre adı altında her türlü işi yapmalarını mübah sananlar bir gün devlet malının deniz, yemeyenin keriz olmadığını anlayacaklar dedi. Özgür bey, geldikleri nokta nedeniyle, hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar. Ancak akıntının, onları birgün nehir ağzında toplanan alüvyon veya çöp yığınlarına bırakacağından habersizdirler.
**
Sn. Mehmet Harmancı, sosyal medyadaki paylaşımınızda, siz zannediyormusun ki esas mesele çalışana verilecek olan ek katkı miktarıdır.Esas konu çalışanların bundan sonra tercih edeceği işyerlerinde veya mevcut işyerlerinde sendikalaşma konusunun gündem yapılmasından korkuluyor. İlk kez özel sektör çalışanları için bir çalışma bakanı sevgili Zeki Çeler bir alternatif ortaya koyuyor, malum çevrelerden homurtular ve ne dediği belli olmayan gürültüler yükselmeye başlıyor. Özel sektör çalışanlarının köle düzeninde sömrülmesinin önüne geçilmeye çalışması belki de ülkede ki en önemli yaraya merhem olacak, biz sonuna kadar direneceğiz, bilin istedim dediniz. Başkan, hep bana hep bana zihniyetinin hakim olduğu, Kunta Kinte veya köle Isaura geleneğinin sürdüğü ülkede, Ağa babaları bu gelenek ve göreneği yıkmak istemez. Ayşaba, dipsiz kuyuya dönüşen patronların ceplerinin yanısıra, bazılarının kefenlerine de cep diktiğini ve dünyalıklarını diğer tarafa da taşımak istedikleriini söyledi. Sevgili Mehmet ne diyelim? Herkesin derdi farklı. İşçinin hem ekmeği ufak, hemde bayat. Ama bazı efendilerin de yüzüklerindeki pırlanta taşı ufak. Sanırım onu büyültmek istiyorlar.
**
Sn. Şener Elcil, özel sektörde sendikalaşmayı hedefleyen adımlara karşı çıkan ve tepki koyan kesimleri eleştirerek, ganimet ve teşviklerden beslenen sermaye ve kendini sol diye tanımlayan sermayedarların iş birlikçilerinin, özelde sendikalaşmayı hedefleyen ve özel sektörde çalışanların mali olarak desteklenmesi gibi küçük bir adıma dahi tahammüleri olmadığını kaydettiniz. Bu kesimlerin devlet teşvikleri, Vakıf malları, rant ve ucuz emek sömürüsü peşinde olduğunu, Ankara’dan dayatılan sömürgeleşme paketlerine onay vererek, Kıbrıslı Türklerin göç etmesine çanak tutanlar olduğunu savundunuz.Vallahi bu sözlerin altına yazacak sözü bana bırakmadınız. Hocam, KKTC Bol Kepe Lokantasında deveyi havurdu ile götürenlerden, devenin kuyruğunu bir başkasına bırakmalarını beklemek sanırım anamızdan öpücük beklemek ile eş değer taşır. Ah be Şener hocam, beyni hep şeytanlığa çalışan insanlara, doğruyu anlatmak suyun üstünde yürümek kadar zordur.
**
Sn. Ertan Namıkkemaloğlu Güneyde sendikasız çalışmak kesinlikle yasak. Kişi başı 800 euro ceza var...tarlada çalışanlar bile sendikalı sigortalı. Lakin bizim iş adamlarımız buna uymaktan aciz korkak. Zeki Çeler’in yapmak istediği de mantıklı uygun dediniz. Ertan gardaş, Siyasetçi ile siyasetçi arasında olduğu gibi devlet ile devletçikler arasında da fark var. Siyasetçi var cebini ve patronların cebini, Devlet var içinde var olan üstün kesimin cebini ve dünyalığını düşünür. Ancak devlet var, garson devlet olmanın yarattığı sorumluluk ile tüm vatandaşının yaşam kalitesini yükseltmeyi düşünür. Fark işte o farkın yaratılmasıdır.Ertan Namıkemaloğlu, babam eskiden aşklar farklıydı. Önce sevgi istenirdi. Şimdi farklı şeyler isteniyor. Ne günlere kaldık diyor. Da, annem de eskiden ülke insanını düşünen, insanını cebinden öte tutan liderler ve siyasetçiler vardı. Şimdi damda gezer takyanoz vur beline kazmayı alakaya maydanoz olanlar var diyor. Ne diyeyim?
**
Sn. Ahmet Varol, Sn. İlter Koyuncuoğlu, Kıdermli Başsavcı basamağından bir basamak yukarı çıkarak “Başsavcı Yardımcısı Muavini” mevkiine atanmanız öncelikle vatana hayırlı ve uğurlu olsun. 1 Mart tarihi itibarı ile görevinize başlayacağınız açıklandı. Sn. Varol eskiden beri yakınen tanıdığım ve takdir ettiğim bir hukukçu olarak o koltuğu ikinizin de layıkı ile dolduracağınızı düşünenlerdenim. Hacı amca Ne Mutlu Türküm diyenlere karşın, Ne mutlu böylesi hukukçularımız var diyor.
**
Günün sözü
**
Günün fotosu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.