• BIST 9524.59
  • Altın 2490.448
  • Dolar 32.5467
  • Euro 34.722
  • Lefkoşa 17 °C
  • Mağusa 18 °C
  • Girne 19 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 18 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Taner Ulutaş'tan mesajınız var!

Taner Ulutaş'tan mesajınız var!
Taner Ulutaş'tan mesajınız var!

 

 

Sahibine Mesajlar

 

Sn. Serdar Denktaş,son günlerde size yönelik yapılan saldırılar sonrasında istifa kararı aldığınızı açıkladınız. Hükümete destek vermeye devam edeceğim derken, yalnız bakanlık görevinden istifa ettiğinizi belirttiniz. Ülkenin önünde,  engel olarak gösterilmeye çalışılıyorum. Ülkenin önünü tıkayan kişi olarak lanse ediliyorsam ülkenin önünü açmak adına bu kararı verdim dediniz. Sn. Denktaş, hukuktu, etikti gibi sözleri bir tarafa bırakıyorum ve sadede gelerek, size yapılan saldırıların, bir plan çerçevesinde olduğunu düşünenlerdenim. Bana gelen mesajlarda, Denktaş gitti, maaşlar bitti. Şimdi ne olacak. Koalisyon 3’lümü  yoksa dörtlümü diye soruluyor. Sizin koltuğa kim oturacak? Sizin gibi Ali’nin külahını, Veli’ye, Veli’ninkini de Ali’ye giydirebilecek mi deniyor. Sn. Denktaş, kimsenin çalıştırmaya cesaret edemediği istifa müessesini çalıştırdın. İşte seni sen yapan bu özelliğin. Seni güçlü yapan, tüm saldırılara sabrettiklerin. Ve seni sen yapan tüm saldırılara karşın destek vermekten vazgeçmediklerindir

**

Sn. Ersin Tatar,  Yeni Bakış gazetesi, dünkü yayınında, sizin Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın, oğluna üniversite kurması için Bakanlar Kurulu kararı olmadan kiraladığı arazi ile ilgili tepkinize atıfta bulunarak, başkanı olduğunuz UBP’nin de DP-UBP azınlık hükümeti döneminde, UBP’nin Onursal Başkanı Derviş Ertoğlu’nun kızı Resmiye Canaltay’a eski Kıbrıs Türk Hava Yolları yanındaki araziye “Tesettür” otel yapması için tahsis  etmek istediğinizi yazdı. UBP-DP azınlık  hükümeti döneminde de aynen bugün Serdar Denktaş’ın oğlu için yaptığı iddia edilen kıyağın benzer kıyağı da, partinizin, Derviş Eroğlu’nun kızı Resmiye Canaltay için yapmaya çalıştığını belirtti. Kısacası, biz bir birimize benzeriz çünkü ‘Osmanlı Bankasıyız’ imasında bulundu. Sn. Başkan, sizi tenzih ederek söylüyorum ama siyaset arenasında hep birileri ben farklıyım diyerek  ortalıkta gerk gerk ederek dolaşıyor. Farkını da birilerine salvo atışı yaparak göstertmeye çalışıyor. İnanın, durmadan ben farklıyım diyen bu insanları anlamakta güçlük çekiyorum. Vallahi bu siyasilere/insanlara, yahu sizin farkınız nedir? Yoksa sizi babanız mıdoğurdu demekten kendimi alamıyorum.

**

Sn. Sibel Siber, geçen hükümet döneminde, Rauf Denktaş Üniversitesine verilen arazi ile ilgili olarak yapılan kira sözleşmesine benzer yapılan kira sözleşmesi, Kudret Özersay tarafından sorgulanmamıştı. Şimdiki Kira Sözleşmesinin iptalini isterken, kendi partisine mensup birisi için hazırlanan kira sözleşmesini 10 yıldan 35 yıla çıkartmıştı. Ve o bakanlar kurulu kararında kendinin de imzası vardı dediniz. Bu nedenle bunun da onunda hukuka aykırılık yönünden bir fark olmadığına inanıyorum.  Tümü de Anayasa’ya , İTEM yasasına ve Kamu İhale yasası’na aykırıdır ifadesinde bulundunuz. Sn. Siber, kör eskiden de şimdi de hem tuttuğunu hemde kaçmaya çalışanı yakalayarak öpüyor. Elinden ne uçan nede kaçan kurtulabiliyor. Bir zamanlar bal parmak ile yenirken, şimdilerde parmak yerine kepçe kullanılıyor. Allah’tan, bu kepçeleri kırmasını istedim olmadı. Ama surat yapacak değilim. Çünkü suç bizde. Maalesef halk olarak, kolumuza takacak siyasetçinin/insanın çok. Ama ömrümüze ömür katacak siyasetçinin/insanın az olduğunu anlayamadık. 

**

Sn. Halil Hızal, Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Sekreteri olarak yaptığınız açıklamada, hükümet ile ilgili olarak dile getirilen bozuluyor, bozuldu söylemlerinin artık sıktığını ve artık bozulacaksa bozulsun dediniz. Doktorum, çocukluk çağımızda, innik minnik tatarinnik, İstavroza urum kızı, diyerek ya ondadır yada bunda oyunun bir başka versiyonu olan bozdum. Bozuyorum oyunu sizin de belirttiğiniz gibi sıktı ve gına getirdi. Yemekten sonra gelen tuz. Ve yemek masasından kalkarken gelen salata gibi keyfimize ekşi sıktı. Mavro yerimo bozdum, bozuyorum hikayesi ne menem şeymiş ki, uzayıp giden tren yolları gibi uzadıkça uzuyor. Sn. Hızal, bir kadına tekme atmak, kimsenin harcı değilse ve yalnızca karnındaki bebeğin hakkıysa, bir hükümeti oluşturan mozaiği balyoz ile al aşağı etmekte bir kişinin hakkı olmaması gerek.

**

Sn. Hakkı Celal Önen, çok güzel bir tesbitte bulunarak, 1974 sonrasında, bağımsız bir toplum veya devlet yaratacağımıza, gerek Federe Devletin gerekse KKTC’yi mevcut şartlar içinde kendi ayakları üstünde yaşatacağımıza bir başka devletin siyasi ve ekonomik hatta idari yönetimi altına soktuk. Asalak şekilde bir yaşam tarzını seçerken, parasını kullandığımız Türkiye bugün hapşırsa biz zatüre oluruz dediniz. Elimize geçen sanayi kuruluşlarını ve üretim araçlarını dumura uğrattık. Siyasi yöneticiler, kendi imkanlarımızı yaratmak yerine Ekonomimizi TC ekonomisine endekslediler. Rahmetli İnönü 09.03.1964 tarihinde Kıbrıs Türk Liderliğine yazdığı mektupta mümkün olan en kısa zamanda, peyderpey devlet teşkilatlarındaki vazifelerinin başına dönerek ortak olduğumuz devleti Kıbrıslı Rumlara teslim etmeyin dediğini ve şimdi de haklarımızı istiyoruz diye hayıflandığımızı ifade ettiniz. Sn. Önen, bir zamanlar deneyim ve bilgi sermayemizdi. Bir birimize yönelik sevgimiz silahımızdı. Zorluklara göğüs germek ve bu yöndeki sabır giysimizdi. O koşullarda yetinmek ise en üstün kazancımızdı. Köroğlu’nun dediğinden yola çıkarsak ve tüfek icat olundu mertlik bozuldu sözüne atıfta bulunarak, ganimet ve rant icat olundu, elde ettiğimiz tüm bu zenginlik buhar oldu dersek sanırım yalan olmaz.

**

Sn. Leyla Kıralp, sosyal medyadaki paylaşımınızda, 3 değil, isersen 5 dil bil. Barış dilini bilmedikten sonra bildiğin diğer diller ne işe yarar dediniz. Leyla hanım,  barış dili okullarda öğretilmez. Okullarda, Osmanlı’nın zapt ettiği yerler ile ilgili savaşlar, alınan kaleler, 1000 atlının o gün nasıl dev gibi bir orduyu yendiği savaş dili öğretilir. Malazgirt’ten başlayıp, Viyana önlerine geliş hikayelerini Mehter dili ile dile getirenlerin, bakın çocuklarının hiçbiri askerlik yapmadı. Kendileri de o zamanlar sıçan deliği için bin altın ödediklerinden ortalıkta pek yoktu. Sn. Kıralp, Barış dili çok zor bir dildir. Öğrenmesi zahmetlidir. Kolay olan ve içinde rant, ham hum şorolop olan Savaş Dili varken, neden barış dilini öğrenmeye kalksınlar ki? İnsan vardır zamanı kendi hesabına yontar, insan da vardır bir ömür boyu zaman onu yontar. Haaa insanda vardır, Savaş tamtamları çalarak ne varsa cebine yontar. Bakın, kanat vardır, barış dili sayesinde, Doğan’ı padişaha götürür. Kanat vardır savaş dili ile Kuzgunu Ieşe götürür.  

**

Sn. Erkut Yılmabaşar yapmış olduğunuz paylaşımda, millet İradesine sahip çıkacak. Bu kez işi YSK'ya bırakmayacak görünüyor. Analistler 1 Milyon fark olacağından bahsediyor. İstanbul, herşey güzel olacak dedin. Da,  Ebuvahap efendi, Kanuni Sultan Süleymanların asttığı astık. Kestiği kestik bir düzen yarattıkları ve Adalet ablaları öldürdükleri, Adil amcaları yoğun bakım müdavimleri yaptıkları Tanganika’da, fark isterse 2 Milyon olsun.  2 milyonun önünden 6 sıfır atılır, kalan 2 sizin aldığınız 2 milyon oy karşısında sadece alabildikleri 3 oyu geçemeyeceği için o seçim yine kaybedilir diyor. Sevgili Erkut, dünya, kendisini yeni güveyi gibi gösteren, gocagarıya ciIveIer eden, dişleri dökülmüş kokmuş bir kodamanlar diyarıdır. Bunlar yüzünden, önceden türlü türlü, ruh halimiz olmasına karşın son zamanlarda ne ruhumuz nede hali kaldı.

**

Sn. Yılmaz Öztürk, Diyalog Gazetesinde, senin FETÖ’cü olduğunu ve polisten ihraç edildiğini okuyunca, gülmekten az daha bir yerlerim yırtılıyordu. Biraz nostalji yaparak K.Kaymaklı’da benim antrenör senin de yönetici olduğun dönemi beynimden şerit gibi geçirdim. Yahu dedim, bizim Yılmaz Öztürk herhalde sivil polisti ve hafiyelik yaparken, gerçek kimliğini mi gizledi diye düşündüm. Polisliği bıraktım,hayatı boyunca devlet memuru olmamış ve hayatını Kadri Fellahoğlu ile birlikte Elektrik Mühendisliği ve Elektrik Malzemeleri Ticareti yaparak kazanan, bırak Gülen’i,komşu caminin İmamı, Seyfullah efendiyi bile tanımayan dostum/arkadaşım Yılmaz’a, yani sana FETÖ’nün müridi olduğunu bizden sakladığı için kırıldım ve gücendim. Sevgili Yılmaz şaka bir tarafa, hayat bir kitaptır. Henüz o kitabın okumadığımız binlerce sayfası var. Okumadığımız sayfalar arasında, böylesi ‘Eşek şakaları ‘da var. Seni tanıyan ne kadar mükemmel bir insan olduğunu bilir. Boş ver tırıs gitsin.

**

Sn. Erdal Güryay, bir ekonomist ve Prof. Olarak,döviz ateşinin bizi yeniden yakacağını söylediniz. Ve Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu’nun, İstanbul seçimlerinin tekrarına karar vermesi üzerine yaşanan siyasi çalkantının döviz kurlarını etkilediğini belirterek, bunun insanlarda tedirginliği artırdığını kaydettiniz. Buna paralel olarak da hayat standartının yine aşağılara çekileceğine işaret ederek, 10 gün sonra marketlerin fiyatlarının değişeceğine tanık olacağımızı ifade ettiniz. Hocam, kendimizi bağımsız, bağlantısız olarak nitelendirdiğimiz bir yerde etiket olduğumuzu görmezden gelerek etkiketlere fiyatı biz koyarız diyoruz. Tam bu çerçevede caga satarken, birileri bize otur be oturduğun yerde, benim fiyat koyduğu yerde, sen ancak etiket olursun deyince de bozuluyoruz. Erdal hocam, bugüne kadar ‘Yes Sir’cü siyasiler üzerine kurduğumuz hayaller, bugün kadar bize hep pahalıya patladı. Hayat, üç buçuk ile dört arasındadır derler. Onlar sağladıkları ile dört dörtlük yaşarken, dövizden dayak yiye yiye, başı gözü yarılan. Kırılmadık kemiği kalmayan TL sayesinde bir yerlerimiz hep uç buçuk atıyor. Ne diyelim?

**

Sn. Zübeyir Akkurt, Dipkarpaz’da Polat Paşa Mahallesi Muhtarı olarak, Önüne gelene, para karşılığı ikamet belgesi vermen başını belaya soktu. Polis, görevini kötüye kullandığın gerekçesiyle seni tutuklanarak, İskele’de Kaza Mahkemesi’ne çıkarttı. Muhtar hadde herşeyi anladık. Ama sorumluluğunda bulunan Ersin Paşa Mahallesi’nde ikamet eden 6 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşı ile köyde ikamet etmeyen 2 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşına ikamet belgesini vermek nereden aklına geldi. Bunun ortaya çıkacağını ve bu durumun görevi kötüye kullanmak ile eş anlam taşıdığını hiç düşünmedin mi? Bak toplamda aldığın 2 bin 945 Euro yarın sana dava esnasında yetmeyecek.hacı amca sana ait senin elindeki para hürriyetin aletidir. Fakat sırf rant için, hak olmadan kazanmak için kovalanan para, tam tersine kölelik aletidir. Hapiste demir parmaklıklar arkasında geçireceğin zaman da köleliğin ve esirliğin ta kendisidir diyor.

**

Sn. Erhan Bayandursun, din gibi Allah işlerinin yürütüldüğü bir yerde, Etnografik nitelikte olan eski eser kilise mallarını kanunsuz olarak iç ettiğin söyleniyor. Lefkoşa Selimiye Camisinde,geçici olarak temizlik görevi yaparken, sana yükte hafif, pahada ağır eski eserleri de temizle denilmedi. Bak camiyi temizlemene sana kimse birşey demedi. Hatta aferini bile bastılar. Ama eski eserleri temizlemeye kalkınca, Din İşleri sana hem hadde ‘Barra’ dedi hemde seni içeri sokturttu. Erhan gardaş, Hüsamettin amca, trip atmak kıza gönül almakta,erkeğe yakışır. Din işlerinde uğraşıp, ‘Allah’ diyenlere de çamura bulanmamış temiz el yaraşır dedi.

**                                                         

Sn. Seyhan Yıldırım Sosyal Medyadaki paylaşımını görünce eski günler hatırıma geldi. Senden aldığım bilgiler sonrasında, KKTC’de FETÖ’nün varlığı mevcuttur diye haber yapmıştım. Senin de belirttiğin gibi 2016 yılında Temmuz ayında, K.K.TC’deki FETÖ yapılanmasının içerisinde birçok polisin de yer aldığına vurgu yapmıştım. Daha sonra, Başbakanlıkta, eski Başbakan Hüseyin Özgürügün’ün, GKK’nı, Polis Genel Müdürü ve Elçilikten bazı kişiler ile FETÖ hakkında toplantı yaptığı bilgisini almış ve bu konuda fotoğrafta çekmiştim. FETÖ’nin yapıllandırılması günlerce kabul edilmemiş ve yalanlanmıştı. Ancak o zaman sadece ucu görünen ‘Buzdağının’ bugün ne kadar heybetli olduğu gözler önüne serildi. Sevgili Seyhan, yalan ve dolan ile dolu bu hayat sadece bir oyun. Ama olsun, o süslü yalanların grafikleri hoşuma gidiyor.

***

"Para nerede?"

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu.

 Seçtiği adam sağır ve dilsizdi.

Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz diye düşünüyordu.

Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular.

Tercüman işaretle sordu:

Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:

"Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum."

Tercüman tercüme etti:

"Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş."

Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:

"Şimdi sor bakalım, para nerede."

Tercüman işaretle sordu:

"Para nerede?"

Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:

"Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var."

"Ne söyledi?" dedi baba.

Tercüman yanıtladı:

"Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."

***

Günün Fotosu

gunun-fotosu-155.jpgGünün Sözü

gunun-sozu-065.jpgGünün İması

gunun-imasi.jpg

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler