• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • Lefkoşa 24 °C
  • Mağusa 22 °C
  • Girne 25 °C
  • Güzelyurt 24 °C
  • İskele 22 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 21 °C

UKÜ’de Eğitimde Güdülenme Konferansı

UKÜ’de Eğitimde Güdülenme Konferansı

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ)’nde “Eğitimde Güdülenme” konulu konferans düzenlendi.

UKÜ Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü tarafından düzenlenen konferansta Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş’ün konuşmacı olarak yer aldı.

UKÜ Çevik Uraz Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte katılımcılar ‘güdülenme psikolojisi’ hakkında bilinçlendirildi.

Öğrenen kişinin ‘içsel ve dışsal güdülenme’ ile hem yüksek performansı hem de memnuniyeti aynı anda hissedebileceğini savunan yaklaşımların irdelendiği konferansta Prof. Dr. Öğülmüş “Güdülenme psikolojisi, insanı davranışa sevk eden içsel ve dışsal güçleri inceler. Bu güçler arasında ihtiyaçlar, dürtüler, duygular, beklentiler, amaçlar, değerler, yeterlik inançları gibi içsel güçler olduğu gibi, her türlü ödül ve ceza da yer almaktadır.” şeklinde konuştu.

Öğülmüş açıklamasına şu şekilde devam etti:

“İçsel güdülenme ve dışsal güdülenme olmak üzere iki tür güdülenme vardır. Dışsal güdülenme durumunda bireyler bir ödül elde etmek ya da cezadan kaçınmak için harekete geçerler. İçsel güdülenme durumunda ise bir davranışı yapmış olmanın verdiği haz dışında herhangi bir ödül ya da ceza söz konusu değildir. Güdülenme bir süreçtir. Bu sürecin nasıl işlediğinin bilinmesi ve bireyi güdülemeye yönelik müdahalelerin bu inceleme sonuçlarına göre belirlenmesi gerekir. Güdülenme sürecinin nasıl işlediğini bilmeden bir takım güdüleme yöntemlerine başvurulması halinde beklenmedik sonuçlarla karşılaşılabilir. Örneğin belli koşullarda ödül içsel güdülenmeye zarar verebilmektedir.”

“Ödül, beklendiği gibi her koşulda davranışın yapılma olasılığını artırmaz.”

Ödülün bir davranışın tekrarlanma olasılığını artırdığı, cezanın ise azalttığı yönündeki görüşleri desteklemeyen araştırmaların söz konusu olduğunun altını çizen Selahiddin Öğülmüş,  “Örneğin küçük çocuklarını okuldan geç alan annelere ceza verildiğinde, beklenenin aksine çocuklarını okuldan geç alan annelerin sayısında artış olmuştur. Öte yandan, kan bağışı yapmaları için para (ödül) teklif edilen kişilerin daha az bağış yaptıkları bulunmuştur. Yani ödül, beklendiği gibi her koşulda davranışın yapılma olasılığını artırmamaktadır. Yaratıcılık gerektirmeyen, tekdüze (rutin) işler için ödül kısmen işe yarasa da, karmaşık ve yaratıcılık gerektiren görevlerde ödül işe yaramamaktadır.” dedi.

“Güdüleme bireyin mevcut kapasitesinin olabildiğince çoğunu kullanmasını sağlayacak yöntemlere başvurmaktır.”

Öğrencilerin ve öğretim görevlilerinin yoğun ilgili gösterdiği konferansta Öğülmüş sözlerine “Bireyin belli bir görevdeki performans düzeyi, bireyin mevcut kapasitesine bağlıdır. Birey kapasitesinin ne kadar çoğunu kullanırsa performansı da o kadar yüksek olur. Burada sorun, bireyin mevcut kapasitesinin çoğunu kullanmasını sağlayabilmektir. Bu anlamda güdüleme, öncelikle bireyi mevcut kapasitesini kullanmaktan alıkoyan faktörleri ortadan kaldırmak, daha sonra da mevcut kapasitesinin olabildiğince çoğunu kullanmasını sağlayacak yöntemlere başvurmaktır.” şeklinde devam etti.

“Bireyleri mevcut kapasitelerini kullanmaktan alıkoyan en önemli faktör, korku duygusudur” diyen Prof. Dr. Öğülmüş “Eğer bir insanda korku duygusu uyarılırsa, normal koşullarda başarıyla yapabileceği pek çok görevi yapmak için girişimde bile bulunmaz, bu da çoğu zaman bir güdülenme sorunu olarak tanımlanır.” dedi.

“Bireyin belli bir görevde başarılı olabilmek için canla-başla çaba harcaması, yani üst düzeyde güdülenmesi, söz konusu görevin zorluk derecesi ile bireyin o konuda kendini yeterli hissetmesi arasındaki dengeye bağlıdır.” diyen Öğülmüş açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Ortada az sayıda kişinin yapabileceği zor bir görev varsa ve birey de kendini o görevi başarıyla yapabilecek az sayıdaki kişilerden biri olarak algılıyorsa, bu durumda o görevi yaparken ‘akış’ hali yaşar; güdülenmenin en üst düzeyini temsil eden ‘akış’ halinde bireyler yaptıkları göreve o kadar odaklanırlar ki hiçbir şey onların dikkatini dağıtamaz. Bu durumda genellikle zamanın nasıl geçtiğini bile fark edemezler. Sonuçta o görevi tamamladıklarında da tatlı bir yorgunluk hissederler.

Öğrencilerimizi ödül ve ceza ile mekanik olarak güdülemeye çalışmak yerine, zorluk düzeyi onların yetenek ve becerine uygun olan görevler vererek öğrencileri güdüleyebiliriz. Bu durum onların daha fazla ‘akış deneyimi’ yaşamalarını sağlayacak, hem yüksek performans hem de memnuniyet hissedeceklerdir.”

Etiketler: ,
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler