• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • Lefkoşa 24 °C
  • Mağusa 21 °C
  • Girne 24 °C
  • Güzelyurt 24 °C
  • İskele 21 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 21 °C

Yeterince Çok ve Yeterince Çeşitli Aşı Üretemiyoruz; Çünkü Firmalar Kâr Edemeyecekleri Aşıları Üretmiyorlar!

Yeterince Çok ve Yeterince Çeşitli Aşı Üretemiyoruz; Çünkü Firmalar Kâr Edemeyecekleri Aşıları Üretmiyorlar!
Yeterince Çok ve Yeterince Çeşitli Aşı Üretemiyoruz; Çünkü Firmalar Kâr Edemeyecekleri Aşıları Üretmiyorlar!

 Aşılar, modern tıbbın en büyük zaferlerinden ve hastalıklarla mücadele yönündeki alet çantamızın en önemli parçalarından birisidir. Buna yönelik en ufak bir şüphe kırıntısı dâhi bulunmuyor. Ancak gerçekten de aşılarla ilgili bir sorunumuz var: Aşıları yeterince hızlı ve çeşitli üretemiyoruz.

Aşı karşıtlarının hatası şurada: Aşıların işlevsiz olduğuna veya insanları bilerek hasta etmeye yönelik üretildiğine inanan (daha doğrusu bu tarz bir inanca "iman eden") aşı karşıtları, bu sözde "işlevsiz" ve "zararlı" aşıları üreten firmaların insanları önce bu aşılarla hasta edip, sonra tedavi ederek kâr maksimizasyonu sağladıklarını iddia ediyorlar. Bu tamamen uyduruk bir komplo teorisinden ibaret; geçerli hiçbir tarafı bulunmuyor.

Gerçekte olan ise şu: Aşılar tamamen faydalı ve insan hastalıklarını önleme gücüne sahip; buna şüphe olmadığını söylemiştik. Ancak bu aşılar arasından sadece en fazla kâr elde edilebilenler yaygın olarak üretiliyor, onlara yönelik araştırmalar fonlanıyor ve halk sağlığını geliştirme potansiyeli olan sayısız aşıya yeterli kaynak ayrılmıyor. İşte halk sağlığını tehdit eden nokta da bu: Aşıların kendisi tehdit unsuru değil; az ve sınırlı çeşitte üretiliyor olması tehdit unsuru!

Yani evet, aşılar, kâr amacı/maksimizasyonu güden firmalarca üretiliyor (modern ekonomide bir "firma"nın tanımı zaten budur). Aşılara yönelik bilimsel çalışmalar saf meraktan veya insanlığı/bilimi ilerletmek için yapılsa da, bu araştırmaların öncelikle düzgün bir şekilde fonlanması gerekiyor, sonrasındaysa geliştirilen yeni aşıların milyonlarca üretilmesi ve Dünya'nın dört bir yanına ulaştırılması gerekiyor. Aşı dediğimiz şey en nihayetinde her şey gibi kimyasal bir madde olduğundan, belli bir raf ömrüne sahip oluyor. Dolayısıyla bu aşıların düzenli olarak üretilmesi, yeni evrimsel değişimler sonrası yeniden elden geçirilmesi ve sil baştan üretilmesi gerekiyor. Sonra tekrar dağıtılması gerekiyor ve bu döngü durmaksızın devam ediyor.

Her bir virüs için. Her bir ülke için. Her yıl, durmaksızın...

Bu, tek amacı kârlarını arttırmak olan firmaların yapmayı tercih ettikleri bir yatırım değil. 2019-nCoV salgınında hazırlıksız yakalanmamızın nedenlerinden birisi de bu: SARS ve Ebola gibi salgınlarda aşıların önemini tekrar hatırladık; ancak bu salgınları kontrol altına aldığımız anda, bu alandaki önlem-amaçlı aşı üretim araştırmalarını unutuverdik. Çünkü risk algımız son derece çarpık: Sadece "o anda" tehlikeli olan şeylere odaklanıyoruz. "Gelecekteki potansiyel tehditleri" umursamak konusunda kitlesel olarak bir atalete sahibiz.

Virüsler Her Yerde!

Memeli hayvanlara bulaştığı bilinen en az 320.000 farklı virüs tipi bulunuyor ve bunların bazıları (200'den fazlası) memeli bir hayvan türü olan insana halihazırda bulaşıyor, geri kalan yüz binlercesi de evrimsel süreç dolayısıyla insana bulaşabilir hale gelmeye aday olan virüsler. HIV bize maymunlardan bulaştı, SARS misk kedilerinden, MERS tek hörgüçlü develerden... Zoonotik bulaşma, insan-harici bir hayvan türünden insana bulaşma anlamına geliyor ve yeni hastalıkların evriminde büyük bir risk teşkil ediyor. Tabii diğer hayvanlara gerek olmadan, insandan insana bulaşabilen yüzlerce farklı virüs bulunuyor. Dahası virüslerin bakterileriden yüzlerce kat daha fazla sayıya sahip olduğu düşünülüyor.

Bu virüsleri bulaştıkları zaman tedavi etmek için antiviral ilaçlar kullanabiliyoruz. Genel olarak viral hastalıklar iki şekilde tedavi edilebiliyor: Virüslerin üremekte kullandığı proteinlerine engel olan moleküller kullanmak veya antijenler kullanarak virüsleri yok etmek. Bu yöntemlerden ilki, eğer çalışırsa, tedavi açısından çok etkili olsa da, ne yazık ki bu amaçla üretilmeye çalışılan ilaçların %99'u başarısız oluyor. Bu nedenle araştırmalar, antijen üretimine odaklanıyor. Sağlıklı bir insanın doğal yollarla antijen üretmesi 2 haftayı bulabiliyor. Bu süreçte antijen içeren ilaçlarla tedaviler, savunma sistemine süre tanıyor ve kişilerin iyileşmesini sağlayabiliyor. Yaygın olarak etkili olduğu ispatlanan bir tedavi üretilene kadar, hastalığın kendisinden ziyade, hastalığın semptomları tedavi edilerek, bağışıklık sistemine yardımcı olunmaya çalışılıyor.

Dolayısıyla virüsleri bulaştıktan sonra tedavi etmek oldukça zorlu ve masraflı bir iş. Üstelik virüslerin çoğu durumda aşırı hızlı bir şekilde evrimsel değişim geçirmeleri de büyük bir problem. Tıpkı bakterilerin antibiyotik direnci kazanması gibi, virüsler de antiviral direnci kazanabiliyorlar.

Ön Hazırlık, Milyonlarca Hayatı Kurtarabilir!

Yeni bir hastalığa yönelik aşı geliştirmek için, elbette o hastalığa neden olan virüsü tespit etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla aşıları kitlesel olarak üretsek bile belli bir zaman alması kaçınılmaz olacak. Ancak yeni aşıların üretilmesi için gereken süreler aşırı yüksek ve kabul edilebilir düzeylerde değiller. Örneğin 2014 yılındaki Batı Afrika Ebola salgını için üretilen Ervebo isimli aşı, tarihte en hızlı üretilen aşılardan birisiydi. Ancak buna rağmen geçerli bir tedavi olarak onaylanması 5 yıl sürdü!

Bu o kadar uzun bir süre ki, aşı resmi olarak onaylanana kadar, 2018 yılında Kongo'da yeni bir ebola salgını başladı. Ancak henüz resmi onaylar alınmamışsa bile Ervebo, Kongo'da kullanıldı ve salgının kontrol altında tutulmasında büyük bir rol oynadı. Yani bir hastalığın türevlerine karşı hazırlıklı olduğumuz müddetçe, yeni bir evrimsel varyant karşımıza çıktığında çok daha hızlı tepki verebiliyoruz. Öyle ki, 2019-nCoV salgını sırasında "çözüm" olmaya en büyük aday olan ilaç etken maddelerinden ikisi, halihazırda tanıdığımız diğer hastalıklara (örneğin oto-immün hastalıklara) karşı kullandığımız ilaçlardı.

Yani ön-hazırlık her şeydir! Eğer 1976 yılında tanımlanan Ebola virüsüne karşı önlemimizi alsaydık, Batı Afrika Ebola Salgını sırasında 28.464 vakadan 11.323'ünü (tüm vakaların yaklaşık %40'ını) kaybetmeyebilirdik!

Çözüm Ne?

Bu hayati soruna sosyolojik, ekonomik ve politik birçok çözüm önerisi ileri sürülebilir. Ancak British Medical Journal için yazan Seth Berkley şöyle diyor:

Yenilikçi bir şekilde uyarlanabilir deneme tasarımları geliştirebilirsek, yeni aşıların denenme hızını artırabiliriz. Bu, aşının işe yarayıp yaramadığına dair bir cevap alma hızımızı artıracaktır, ancak yine de önemli ölçüde zaman gerektirir. Kullanılabilirliği hızlandırmanın daha iyi bir yolu, önceden deneme yapmaktır. Aşı platform teknolojileri bunu daha modüler bir yaklaşımla yapma potansiyeline sahiptir. Bunlar, belirli bir hastalık sınıfı için bir dizi farklı antijen taşıyabilen tek bir ortak moleküler platforma sahip olmayı içerir. Güvenlik denemelerinin çoğunu bu platformda ihtiyaç duyulmadan önce gerçekleştirip (yani bir araca binmeden önce lastiklerini tekmeleme yoluyla kontrol edip), daha sonra bir salgın meydana geldiğinde bu platforma yeni bir antijen eklersek, acil bir durumda yeni aşı üretim hızını dikkate değer miktarda arttırabiliriz.

Bunu aslında yapıyoruz: Sezonluk influenza (grip) aşısını düşünün. Bu virüs aşırı hızlı evrimleşiyor ve çok sayıda alt türü bulunuyor; dolayısıyla Dünya'nın en etkili aşılarını üretmek imkansıza yakın. Böylesine zorlu bir rakibe rağmen grip aşısı her yıl on binlerce insanın hayatını kurtaracak kadar etkilidir. Bu gücü ona veren şey, yeni sezonda en aktif olan grip virüslerini tespit edip, onlara yönelik aşılarının üretiminin önceden yapılmasıdır.

İşte kritik nokta da bu: Bunu yapabiliyoruz; çünkü grip virüslerini artık çok iyi tanıyoruz. Fakat diğer binlerce virüs türüne yönelik aynı önemi vermiyoruz. Bu nedenle bir noktada bunlardan birisi evrim geçiriyor ve ölümcül bir salgına sebep oluyor. Biz de hazırlıksız yakalanıyoruz; çünkü ne spesifik olarak o virüse hazırız ne de onun yakın akrabalarına yönelik hazır aşılarımız ve ilaçlarımız var.

Bunu çözmek için küresel bir çaba sarf etmek şart; çünkü güncel ekonomi-politik, anlık veya en azından kısa vadeli kâr ihtimalleri olmaksızın yatırımdan uzak duruyor. Bunu önlemek adına Batı Afrika Ebola Salgını sonrasında Epidemik Hazırlık ve İnovasyon Koalisyonu (CEPI) kuruldu. Zaten 2019-nCoV için üretilen aşılardan birinin destekçilerinden birisi de CEPI. Fakat tekil koalisyonlar, sayısız potansiyel viral enfeksiyona karşı önlem almak için yeterli olmayabilir.

Sonuç

Sonuç olarak, salgınlara artık daha fazla önem vermemiz gerektiği aşikar. Aşı karşıtlığı gibi antik düşüncelere platformlar sağlayarak, halk sağlığını doğrudan tehlikeye atıyoruz. Daha da fenası, aşıların üretilme süreçlerine gerekli miktarda fon ayırmayarak ve halk olarak daha fazla aşı talep etmeyerek bu tarz salgınların önünü kendi ellerimizle açmış oluyoruz. Eğer 2019-nCoV gibi küresel krizlerin önüne geçmek istiyorsak, daha fazla eğitime, bilime ve teknolojiye ihtiyacımız var. Veya Seth Berkley'in sözleriyle:

Aşıların üretimi çok yavaş değil. Bizler, aşılara yönelik ihtiyacı anlamak ve gerekli çabaları sarf etmek konusunda çok yavaşız.

,Kaynak:Evrim Ağacı

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler