Durduran, hem Kıbrıs sorunu hem de denizlerdeki haklar üzerindeki tutumların “büyük sarsıntılar yaratmaya açık” olduğunu kaydederek, iki tarafın da bundan dolayı fazla tepki çekmeden Kıbrıs’ta durumu idare etmek istediğinin görüldüğünü ifade etti.
Rum tarafındaki seçim etkisinin görüşmelerde Türkiye’ye kolaylıklar vaat eder gibi olduğunu savunan Durduran, Rum meclisinin ENOSİS kararından sonra uygulama için eğitim bakanlığını belirlemesinin anayasaya uygunluğunu konu etmesi ve Anayasa mahkemesinden konuyu incelemesini istemesi Anastasiadis’in seçime yönelik manevrası olarak görülmesinin bunun işareti olabileceğini ifade etti.
İki toplumu birbirine karşı kışkırtmak için yapılanlara göz yumulmasının sürüp gittiğini, tek değişikliğin ses tonu olduğunu savunan Durduran, “Daha dün ses tonuna ek iki liderin iyi niyetine saygı sözleri de vardı; artık yok” ifadelerini kullandı.
Ortak noktanın, iki tarafın da BM temsilcisini ihanetle suçlamaları olduğunu iddia eden Durduran, “Hâl böyle iken Akıncı görüşmeleri neden kesti, neden başlattı diye düşünürsek yine görüşmelerin suçlama oyunu yapmak için sürdürüldüğü iddiamızın doğrulandığı ne yazık ki açıktır” dedi. Durduran şunları kaydetti:
“Halkımız anlaşma istiyorsa geç kalmamalıdır. Sesini çıkarmalı ve partileri Kıbrıs’ı düşünmeye zorlamalıdır. Unutmayalım ki liderlerden medet umanlar değil onları denetleyebilenler kazanır. Demokratik hukuk devleti yalnız liderleri ve partilerini denetleyebilme olanağı versin diye yaratılmıştır. Denetleyemezsek, onların halkı denetlemesine izin verirsek popülizmin veya otoriterliğin kurbanı oluruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.