Barçın Yinanç: "Seçim sonuçları Ankara’nın işine gelir, artık Rumlar düşünsün"

"Avrupa ile yumuşama arayışına hizmet eder"

   Barçın Yinanç    @barcinyinancbarcin.yinanc@gmail.com

AK Parti liderliği KKTC seçim sonuçlarını vakit geçirmeden kabul etti, zira gelmekte olanın geldiğini çok önceden görmüştü. Sanki seçimlere kendisi müdahale etmemiş gibi Kıbrıs Türk halkının tebrik edilmesi, basit bir kabullenme anlamına gelmiyor. Seçim sonuçları, aslında her durumdan kendine pay çıkarmakta çok ehil olan iktidarın da işine gelebilir

MHP Genel Başkanı KKTC’de muhalefetin seçim başarısını hazmedemeyerek sonuçların reddedilmesini isterken, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidarın önde gelen isimlerinin Türk toplumunun yeni liderini tebrik etmesinin iç siyaset açısından yorumunu uzmanlarına bırakıyorum.

MHP liderinin, gelecekte Türkiye’de yapılacak seçimlerde sonucu beğenmeyince benzer bir reflekste bulunmamasını ümit etmek gerek.

AK Parti liderliği vakit geçirmeden seçim sonuçlarını kabul etti, zira gelmekte olanın geldiğini çok önceden görmüştü.

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan futbolcu Mesut Özil’e adaya çıkarma yapsa da AK Partililerin çoğu Ersin Tatar’ın işinin zor olduğunu yakın çevrelerine söylemekten geri kalmamıştı.

Buna rağmen iktidarın Tatar kampanyası için akıttığı paralar için pişman olduğunu sanmam, yine birilerinin bu sayede cepleri doldu.

Bu paraların kaynağı ne? Türk Büyükelçiliği'nin Tatar’ın seçim ofisi olarak çalıştığı verisinden hareketle, Türk vergi verenleri mi yoksa başka kanallar mı? Türk vergi verenleri ise, vergilerimiz neden bu şekilde çarçur edildi, türünden sorular havada kalmaya mâhkum.

Avrupa ile yumuşama arayışına hizmet eder

Öte yandan AK Parti yetkililerinin, KKTC’nin yeni lideri Tufan Erhürman’ı tebrik ederken, Kıbrıs Türk halkını oldukça sıcak bir şekilde kutlaması, seçimlere müdahale eden kendisi değilmiş gibi “Tersi için çok uğraşıldı ama ama helal olsun” der gibi yapması, basit bir kabullenme durumunu yansıtmıyor.

Seçim sonuçları, aslında her durumdan kendine pay çıkarmakta çok ehil olan iktidarın da işine gelebilir. Önümüzdeki dönemde, ABD’den sonra Avrupa ile de ilişkileri ilerletme arayışında olan Ankara açısından Erhürman’ın Kıbrıs müzakerelerine yaklaşımı Avrupa ile aranan yumuşama ortamına hizmet edebilir.

Nedir bu yaklaşım? Bir kere Erhürman, koşulsuz olarak federasyonu görüşmek için masaya oturma yanlısı değil.

Bir önceki yazımda da vurguladığım gibi KKTC’de federasyon yanlısı muhalefet geçmişten ders çıkardı. Yıllarca adanın güneyinde aynı ideolojiyi paylaştıkları sol kesimin de çözüm istediğini sandılar. Ancak gördüler ki çözüme en yakın görünenlerle bile çözüme doğru yol yürümek mümkün olmuyor.

Müzakere masasına şartlı oturma

Erhürman müzakere masasına şartlı oturma yanlısı. “Ucu açık müzakereler, yani ila nihaye sürecek görüşmeler için masaya oturmam, olumlu yada olumsuz görüşmelerin ne zaman biteceğine dair önceden takvim belirlemek gerekir” diyor.

Sonuç alınmazsa eskiye dönüş olmaz

“Ayrıca müzakereler bir neticeye varmazsa, statükoya dönülmeyeceğinin garantisinin verilmesi gerekir” diyor. Zira artık anlaşıldı ki Rumlar görüşmelerin sonuçsuz bitmesi durumunda bedel ödemeyeceklerini düşünürlerse, masada Kıbrıs Türk'ünün de kabul edeceği bir çözüme razı gelmezler. Mevcut durumun devamı nasılsa bizden yana, diyerek Kıbrıs Türk toplumunun ambargolardan ve tecritten yılıp zaman içinde boyun eğmesi gibi gerçekçi olmayan bir beklentiyle yaşamayı tercih ederler.

Rumlar moral üstünlüğü kaybeder

Erhürman’ın öne sürdüğü şartlarla masaya oturma iradesi Rumların işini zorlaştıracaktır. Zira Türk tarafı iki devlet modeli dışında çözüm yok dedikçe Rumlar her zamanki gibi, “Biz görüşme masasına oturma yanlısıyız ama Erdoğan ayak sürüyor” diye suçu Ankara’ya atıyordu.

Bir sonraki yazımda değineceğim gibi Avrupa ile arayı iyileştirme amacında olan Ankara için Erhürman’ın bu yaklaşımı elverişli gelebilir. Unutmayalım ki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bir yıl içinde iki kez taraflarla Kıbrıs masasına oturdu ve haliyle bu görüşmelerde iki devletli çözüm değil, başka konular ele alındı.

Seçim sonuçlarının analizi

Öte yandan adadaki parlamenter sistem nedeniyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde genelde adayların Kıbrıs sorununa bakışları önemli rol oynarken, bu kez iç dinamikler ve Ankara’yla ilişkilerin de oy verenler açısından belirleyici olduğunu söylemek mümkün.

Ankara’nın kullanageldiği, “Bizim adayımızı seçmezseniz, ilişkiler sekteye uğrar, adanın para kaynakları kesilir,” mesajının bu kez ters teptiği anlaşılıyor.

2020’de Ankara’nın kör gözüm parmağına seçimlere nobranca müdahale etmesine bir nevi göz yumup Ersin Tatar’ın seçilmesine yol veren seçmen, bu kez "o kadar da değil” dedi.

Bir nevi “Şu elini üzerimden azıcık çek, nereye el attıysan çürüttün her şeyi” mesajını verdi.

Zira Ankara o kadar ileri gitti ki Tatar’ı seçtirttikten sonra, hükûmeti yıkıp kendi istediği başbakanı da atadı. Ama Ersin Tatar da yeni hükûmet de o kadar kötü performans sergilediler ki ada halkının sabrını tükettiler.

İlkesel duruş mu pragmatik yaklaşım mı?

Ada halkı ne kadar demokratik refleksle, ilkesel bir duruşla hareket etti, bu da sağlıklı bir analiz gerektirir.

Ankara’nın müdahalesi ile anti-demokratik uygulamalar beraberinde kötü yönetişimi getirdi. Ada halkı kötüye gidişi daha da fazla hissetmeye başladı. Ekonomik olarak kötüleşme yaşansa da hissedilen olumsuzluğu sadece ekonomik duruma bağlamak da yanlış olur. Ankara’nın ve kendi liderlerinin göz yummasıyla adanın giderek daha fazla mafya düzenine teslim olması, uyuşturucu ve fuhuş çetelerinin güç kazanması, adadaki toplumsal kimyayı bozmaya başladı. Belki de ekonomik kötüleşmeden ziyade, çürümüş bir düzenin arka bahçesi olma hali daha çok rahatsızlık verdi.

Erhürman’dan doğru strateji

Ancak muhalefete ve özellikle de muhalefetin lideri Tufan Erhürman’a da büyük bir kredi açmak gerekiyor.

Meslek büyüğümüz Yusuf Kanlı’nın organizasyonu ile bir grup Türk gazeteci olarak seçimlere az bir süre kala adaya gittiğimizde, "Tufan Erhürman açık ara kazanır" diyen çok azdı. "Başa baş gidiyorlar," dendi, "Dört-beş puan fark var," dendi.

“Normal şartlarda kazanır ama... İşte Ankara’nın müdahalesi var,” dendi.

Tufan Erhürman ise gayet sakin ve özgüvenli duruyordu. "Ankara’ya karşı yeterince dik durmuyor" eleştirilerine karşı Türkiye’yi karşısına almamaya özen gösterdi.

2020 seçimlerinde olan biten nedeniyle benzer müdahalelerle seçim kaybetme ihtimaline dair kendisini sıkıştırdıkça sonunda dayanamadı ve “2020 adadan çok Türkiye’de travma yarattı galiba” dedi.

Doğru tespit.

Sadece 2020’de adada yapılan seçimler değil, son on yıldır Türkiye’deki seçimlerin ne kadar tartışmalı geçtiğine bakarsak, doğrudur, bu tarafta çok büyük bir travma var. Ve belki de adadaki seçimlerden çıkarılacak sonuçlara bir de bu gözle bakmakta fayda olabilir.

Barçın Yinanç kimdir?

Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı.

Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi.

2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti.

Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç, Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi.

Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor.

Aralık 2020'den itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Buse Söğütlü'yle birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programını yapıyor.