Bilhassa kaya tuzunun, ‘hayranı‘ bildik hekimler de var. Adlarının önünde Prof. Dr. ya da Dr. yazanların, kaya tuzunu hastalıkları önleyen, ömrü uzatan ‘mucize gıda‘ gibi anlatmaları maalesef bazen etkili de oluyor. Kimi kaya kimi pembe Himalaya (bu da bir kaya tuzu) kimileri de deniz tuzunun peşine düşüyor.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi gıda uzmanı Ebru Akdağ ise “Tuz, tuzdur ve tuzu tuz yapan sodyumdur” diyor.
Sodyumun kalp, damar hastalıklarıyla (özellikle hipertansiyon) ilişkisi kanıtlanmış bilimsel bir gerçek olduğunu belirten Akdağ şöyle devam ediyor:
“Tuzun ana maddesi olan sodyumun aşırı alımı sağlık sorunlarına yol açıyor. Dolayısıyla tuzun tipinden ve diğer bileşenlerinden ziyade içerdiği sodyum oranı önemli.
Kaya tuzunun da yüzde 97’si sofra tuzu. Onun da ana bileşeni sodyum olduğuna göre, bu kaya tuzunun da ana bileşeninin sodyum olduğu anlamına gelir.
Sofra tuzuyla kaya tuzunun sodyum miktarı da aynı. Asılsız iddiaların tuzağına düşülerek daha çok kaya tuzu tüketilmesi daha çok sodyum alımına ve sağlık risklerine yol açar.”
Hemen hatırlatalım Dünya Sağlık Örgütü kişi başına günlük tuz tüketiminin beş gramla (yaklaşık bir çay kaşığı) sınırlandırılmasını öneriyor. Ancak Türkiye’deki tüketim yaklaşık 10 gram.
Kaya tuzunda farklı mineraller var mı?
Tuz kaya tuzu olarak veya suda eriyik halde bulunuyor. Elde etmek için kaya tuzu madenleri işletiliyor, deniz suyu veya tuzlu göl suları buharlaştırılıyor ve yerin altındaki tuzlu sular veya çökeller eritilerek yeryüzüne çıkarılıyor.
“Sofra tuzu kötü, kaya tuzu iyi” iddiasını destekleyen çalışma yok. Bunu söyleyenler kaya tuzlarının sofra tuzundan farklı mineraller içermesini gerekçe gösteriyor. Akdağ bunun doğru olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Evet, kaya tuzunun yapısında faydalı başka bazı elementler de bulunur. Ancak bunlar eser miktarlarda. Yani sağlık üzerine etki edemeyecek kadar az düzeyde.
Sağlık etkilerinden faydalanabilecek düzeylere olsa olsa aşırı miktarda kaya tuzu tüketilerek ulaşılabilir. Bu da aşırı sodyum alımı ve daha büyük sağlık riski demek.”
Kaya tuzlarının bileşiminde insan sağlığı açısından ‘çok riskli‘ olduğu bilinen plütonyum, talyum ve radyum gibi maddeler ve kurşun gibi ağır metaller eser miktarda da olsa bulunuyor. Neyse ki aşırı tüketilmediği takdirde sağlık açısından endişelenecek bir durum yok.
Asıl sağlıklı olan iyotlu tuz
İyot eksikliği bir halk sağlığı sorunu. Çok ciddi hastalıklara neden olabilir. İyot, insan vücudunda çok az miktarda bulunan normal büyüme ve gelişme için gerekli bir mineral. Tiroid bezinde tiroid hormonlarının yapımı için gerekli. Tiroid hormonlarının normal büyümeyi ve beyinin normal çalışmasını sağlamak, sinir sistemi çalışmasını ve vücut ısısını düzenlemek, vücut enerjisini kontrol etmek gibi hayati görevleri var. İyot eksikliğinin en çok bilinen sonucu guatr hastalığı. İyot eksikliği, zekâ geriliğinin en önde gelen nedenlerinden biri ve aslında önlenmesi de oldukça basit.
Bu nedenle Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkede sofra tuzunun iyotla zenginleştirilmesi programları uygulanıyor. Kaya tuzlarının doğal yapısındaki iyotun ihtiyacımızın çok altında olduğunu belirten Akdağ şöyle devam etti: “Bunlar da iyotla zenginleştirilebilir ama genelde işlenmemiş algısına toz kondurmamak için yapılmaz.
Tuzun sağlık etkilerinde belirleyicileri sodyum ve tüketim miktarı olduğuna göre iyotlu tuz ise bir adım önde.
Bu işin sofrası, kayası, Himayalası ve de şakası yok. Hangisi olursa olsun tuzunun mucizevi olduğu tuzağına düşerek fazlasıyla tüketmek, ‘tuzluya mal olur’. Özellikle de hipertansiyon ve kalp sağlığı açısından.”
Tuz ilk gıda koruyucu
Akdağ tuzun insanların kullandığı ilk koruyucu olabileceğini düşünüyor. Tuz kimyasal özelliğinden ötürü gıdaların bozulmasına neden olan bakterilerin etkisizleştirilmesinde rol oynuyor.
Tuzun koruyucu olarak ilk kullanımının Mısırlılara dayandığı sanılıyor. Tuz, et ve balık gibi ürünlerin bozulmadan saklanmasıyla insanların gelişimine katkıda bulunuyor. Tarih boyunca birçok dönemde önemli bir gelir kaynağı olarak görülüyor. Hatta ilk vergi konulan gıda da tuz.
Çinliler, Romalılar, Fransızlar, Venedikliler gibi birçok yönetim, savaşlar için para bulmak için tuz vergisi koymuş. Roma ordusunda bazen askerlere maaşları tuz olarak verilmiş.
Tuz elde etmedeki yöntemlerin gelişmesiyle tuza ulaşım kolaylaşırken, her kolay elde edilen şey gibi değeri de düşmeye başladı.
Sofralardan tuzluk kaldırılıyor
Romalılarda bir statü göstergesi olan tuzun gerek süs gerekse ikramlık olarak sofrada çok özel bir yeri vardı. Örneğin bir anlaşmanın bağlandığını tuz simgelerdi. Akdağ, “Ziyafet sofrasında tuzluk bulunmayışı düşmanca bir eylem olarak yorumlanır, kuşku uyandırırdı.
Bugün ise birçok gelişmiş ülkede restoranlarda, haklı olarak sofralarda tuzlukların olmamasını teşvik eden kampanyalar yürütülüyor” diyor.