AK Parti Sözcüsü Çelik: "Maraş Kıbrıs Türklerine Aittir”

Çelik, Parti Genel Merkezi'nde AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Maraş’ın Kıbrıs Türklerine ait olduğunu belirterek “Bu bölge üzerinde Kıbrıs Türklerinin söylediğimin dışında herhangi bir kimsenin bir şekilde bir müdahale hakkı söz konusu olamaz. Kıbrıs Rum yönetiminin yanıltıcı şekilde bir açıklama yapması karşısında, herkesin Kıbrıs yönetiminin sözlerine değil, adadaki gerçeklere uygun olarak bu yaklaşımı değerlendirmesinde fayda vardır” dedi.

Çelik, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ve Yunanistan'ın tutumuna ilişkin, "Türkiye müzakere masasını her zaman en güçlü zemin olarak görmektedir ama müzakere istemeyenler için de sahada tavizsiz bir şekilde mücadele edeceğimizi söylemek istiyorum." dedi.

Çelik, Parti Genel Merkezi'nde AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.

Oruç Reis gemisinin bakım çalışmalarının tamamlanmasının ardından tekrar Doğu Akdeniz'de görevine dönmesine ilişkin bazı ülkelerden açıklamalar geldiğini hatırlatan Çelik, "Böylesine saçma sapan, hukuktan yoksun bir açıklamalar zinciri söz konusu olabilir mi? Sanki hepsi tek kalemden çıkmış. Adını vermeyeceğim, farklı farklı ülkelerin açıklamalarına bakın, sanki her biri Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yazılmış gibi. Ne zamandan beri Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan cümleler, başka devletlerin açıklamalarının 'kes-kopyala-yapıştır' yöntemi ile aynısı olabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

"SAHADA DA CEVAP VERECEK KUDRETE SAHİBİZ"

Türkiye'nin kendi yetki alanları ve kıta sahanlığı içerisinde arama yaptığını, bu bölgenin Yunanistan'a 500-600 kilometre, Türkiye'nin ana karasına ise 15 kilometre mesafede olduğunu hatırlatan Çelik, bazı ülkelerin yaptığı Türkiye'nin tek taraflı olarak tansiyonu yükselttiğine yönelik açıklamalara tepki gösterdi.

Türkiye'nin burada istikrarsızlık unsuru gibi gösterilmesine yönelik yaklaşımların akılla, mantıkla bağdaşmadığını ifade eden Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti devleti, Atatürk'ün 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine bağlıdır. Biz Kurtuluş Savaşımızı verirken bile 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine bağlıydık. Ama karşımızda dayatmalarla 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesinin değerini bilmeyen, diplomasinin değerini bilmeyen, müzakerenin değerini bilmeyen, sürekli dayatmalarla Türkiye'nin ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini gasp etmeye çalışan bir güç varsa buna karşı da masada verdiğimiz cevaplar gibi sahada da cevap verecek kudrete sahibiz." diye konuştu.

"ZORBALIK VE DAYATMAYLA ELDE EDİLECEK HİÇBİR ŞEY YOK"

Türkiye'nin diplomatik kapasitesi ve deneyiminin, dünyada sayılı ekollerden biri olduğunu dile getiren Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her zaman "Masadan kaçan taraf olmayacağız" dediğini hatırlatarak, masada "kazan-kazan" formülleri üreten bir diplomasi ekolüne sahip olduklarını vurguladı.

Bunun yerine masayı sahadaki fiili durumu desteklemek için istismar edenlere de göz yummayacak kadar büyük bir diplomasi tecrübesine sahip olduklarını aktaran Çelik, şunları kaydetti:

"Burada zorbalık ve dayatmayla elde edilecek hiçbir şey yok. Yunanistan'ın bunu anlaması gerekiyor. Ege'de, Doğu Akdeniz'deki tüm meseleleri biz kuşkusuz diplomasi yoluyla çözmek isteriz ama diplomasiyi nefes almak, Türkiye aleyhine birtakım organizasyonları oluşturmak için bir istismar alanı olarak görenlere de sahada verecek cevabımız da var. Bu açıklamaları yapanların hepsine topluca söylüyorum; bu konunun sizinle ilgisi yok, bu konunun Yunanistan'da da ilgisi yok. Kendi mavi vatanımız içerisinde bir arama yapıyoruz, kendi mavi vatanımız içerisinde hak ve menfaatlerimize uygun olarak, uluslararası hukuka uygun olarak aramaları gerçekleştiriyoruz. Bunun sizi ilgilendiren bir tarafı yok."

Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de kendi tezlerini savunmak için öne sürdüğü "Sevilla Haritası"na da tepki gösteren Çelik, "Hiçbir mantıkla bağdaşmayacak bir işgal kağıdını, bir paçavrayı önümüze getiriyor. Meis Adası'nı ana kara gibi sayarak Meis Adası üzerinden 40 bin kilometrelik deniz yetki sahası üretmeye çalışıyor. O zaman bu mantıkla bakarsanız İyon Denizi'nin tamamı da Yunanistan'ın olur, Akdeniz'in tamamı da Yunanistan'ın olur. Böylesine saçma sapan bir şey olabilir mi?" ifadelerini kullandı.

Türkiye'ye 'tansiyonu yükselten taraf' diyenlerin, tansiyonu Yunanistan'ın yükselttiğini ve Yunanistan'ın provokatör olduğunu çok iyi bildiklerini dile getiren Çelik, buna karşı bir mahalle dayanışması içerisinde seslerini çıkardıklarını kaydetti.

"MARAŞ, KIBRIS TÜRKLERİ'NE AİTTİR"

Önemli tarihi gelişmelerden birinin de Türkiye ve KKTC için kapalı Maraş bölgesinin açılması olduğunu ifade eden Ömer Çelik, bu kararla birlikte kullanıma açılan bölge için öne sürülen kaygıların gerçek olmadığının görüldüğünün altını çizerek, şöyle devam etti:

"Orada herhangi bir şekilde mağduriyete yol açılmamaktadır. KKTC Hükümeti'ni destekliyoruz. Çok doğru bir karar vermişlerdir. Yunan Rum tarafının Birleşik Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını ihlal ederek, burada şimdiye kadar yaptıkları birçok işi, fiili bir durum yaratma işini burada da yapmaya çalıştıklarını görüyoruz. Üstelik kapalı Maraş'ın açılmasını BMGK kararı ihlali olarak sunuyorlar. Bu tamamen ciddiyetsizliktir. Hiçbir hukuki ve siyasi temeli olmayan bir açıklamadır. Dolayısıyla bu bölge Kıbrıs Türklerine aittir. Bu bölge üzerinde Kıbrıs Türklerinin söylediğimin dışında herhangi bir kimsenin bir şekilde bir müdahale hakkı söz konusu olamaz. Kıbrıs Rum yönetiminin yanıltıcı şekilde bir açıklama yapması karşısında, herkesin Kıbrıs yönetiminin sözlerine değil, adadaki gerçeklere uygun olarak bu yaklaşımı değerlendirmesinde fayda vardır."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konudan haberdar olmadığını ifade eden Çelik, bu kadar tarihi bir dönemeçte bile Türkiye'nin en önemli meselelerinin ciddiyetsiz bir şekilde takip edildiği eleştirisinde bulundu.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın müzakerelerin kesilmesine dönük olarak Türkiye'yi suçlayan açıklamalar yaptığını, 2016 yılındaki istikşafi görüşmelerin kesilmesinin Türkiye'nin kusuru gibi gösterdiğini ifade eden Çelik, şunları kaydetti:

"Bu baştan aşağı yalan. Burada iki tane doğru olmayan bilgi var. Birincisi, Türkiye nedeniyle durmadı 2016'daki istikşafi görüşmeler, Yunanistan istediği için durdu. İkincisi, burada biz bu somut olayı görüşelim dediğimizde, biz bütün bu kapsamlı bir şekilde meselenin görüşülmesini söylediğimizde, diyorlar ki 'Burada müzakerelerde geçmişte tek bir mesele ele alınıyordu', bunların hiçbiri gerçek değil, hiçbiri doğru değil. Yunanistan'ın talebi üzerine durduruldu o zamanki istikşafi görüşmeler. Ayrıca istikşafi görüşmelerde iki ülke arasındaki birbiriyle bağlantı tüm konuların çözüme bağlanması hedeflenmişti. Şimdi bir kere daha müzakere masasından kaçmak için bahaneler üretiyor Yunanistan Dışişleri Bakanı. Tabii Yunanistan'ın tüm bu süreç varken, müzakereden bahsederken, masadan bahsederken herkes, geldiğimiz noktada milli günümüzde Yunanistan'ın tatbikat düzenlemesinin ne kadar provokatif olduğunun altını bir kere daha çiziyoruz."

Türkiye'nin 28 Ekim'de Ege'de bir tatbikat icra edeceğini, Yunan makamlarının bunu eleştiri konusu yaptıklarını anlatan Çelik, "Yunanistan'ın 1988 Atina Mutabakatı'na aykırı şekilde evvelden 29 Ekim'de yaptığı şey asıl hukuka aykırıdır, onu bir kere daha kendilerine hatırlatıyoruz. Burada Türkiye haklı davasını sonuna kadar savunacaktır, kendi mavi vatanımızda verecek bir damla suyumuz söz konusu değildir. Müzakere isteyenler için Türkiye müzakere masasını her zaman en güçlü zemin olarak görmektedir ama müzakere istemeyenler için de sahada tavizsiz bir şekilde mücadele edeceğimizi söylemek istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.