Alithia'dan çarpıcı 'siyasi eşitlik' analizi! "Siyasi eşitlik bir BM parametresidir, neyi tartışıyoruz?"

Alithia'dan çarpıcı 'siyasi eşitlik' analizi! "Siyasi eşitlik bir BM parametresidir, neyi tartışıyoruz?"

Alithia”nın analizinde “siyasi eşitlik” dosyası…

 SİYASİ EŞİTLİK BİRLEŞİK DEVLETİN ÖNKOŞULUDUR

Geçtiğimiz haftalarda Ankara’da Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile görüşmesinden sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kısa bir açıklama yaparak Türk tarafının Kıbrıs sorununun çözümüne önceliğini ortaya koydu: “Siyasi eşitlik temel parametremizdir.” Somut olarak, Tayyip Erdoğan “Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği Türkiye için temel parametredir. Çözüm modeli ne olursa olsun bu gerekliliği göz önüne alınız” diye ekledi.

Yunanistan Başbakanı da aynı şekilde çözüm konusundaki Yunan önceliğine değindi, birinci ön koşul olarak güvenlik, yani garantilerin feshedilmesi ve Türk askerinin ayrılmasını vurguladı.

 TEPKİLER

Siyasi eşitlikle ilgili Türk tezinin Kıbrıs ve Yunanistan’da sunulması yöntemi, ayrıca siyasi güçlerin belirli tepki ve yaklaşımları Erdoğan’ın tezinin talep ve tehdit ve uzlaşmazlık belirtisi olarak karşılandığını gösteriyor. Mustafa Akıncı bazı barikatları ziyaret ettiği (2.2.2019) zaman da aynısı oldu ve Kıbrıs’ın bu barikatlardan kurtulmasını diledikten sonra, “barikat gerekliliği olmaksızın, Kıbrıs’ta barış ve huzurla bir gelecek için koşullar yaratılması zor değildir” dedi. Bu konuyla ilgili haberlerde (Rum basınında) bazı başlıklar talep, diğerleri tahrikten bahsediyordu: “İşgal lideri ısrar ediyor”, “Türkler tahrik ediyor”, “Her şeyde eşitlik istiyorlar”.

 “EŞİT PAYLAŞIM”

Öncelikle, “siyasi eşitlik”, “eşit paylaşım” v.s. ifadeleri hiçbir zaman yarı-yarıya paylaşım anlamında değildir, fakat sık sık böyle kastediliyor. Bahsedilen eşitlik sayısal değil siyasidir, Kıbrıs devletinin iki kesimliliğinden kaynaklanır, Kıbrıs’ın federalleşmesinden kaynaklanmaz ve Birleşmiş Milletlere göre iki toplumun da yetkilere “etkin katılımını” oluşturur. Yani Kıbrıs Türk toplumu gücün farklı düzeylerinde eşit siyasi – sayısal değil- katılıma sahip olacak. Bir şekilde, küçük Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ndeki dev siyasi, ekonomik ve nüfus ölçütündeki ülkelerle eşit oya sahip olduğu gibi. AB Başkanlar Konseyi’nde kararlar ülkenin ölçütü, vatandaş sayısından bağımsız olarak üye devletlerin eşitlik ülkesi temelinde alınır. Kıbrıs’ın oyunun ağırlığı Almanya Federal Cumhuriyeti’nin oy ağırlığı ile aynıdır.

ANLAŞILAN

Kıbrıs’ın durumunda Kıbrıs Türk toplumunun siyasi eşitliği bir Türk talebi değildir. Türk liderliğinin saygı gösterilmesini istediği, anlaşılan ve güçlendirilmiş bir haktır. Devletin üç niteliği (tek vatandaşlık, tek egemenlik, tek uluslararası şahsiyet) ile birlikte, iki kesimli, iki toplumlu federasyona değinme ve Birleşmiş Milletler kararlarında anlaşılan siyasi eşitlik sadece bir Türk tezi değil, Ulusal Konseyimizin oybirliği olan bir tezdir. Yakın bir geçmişte, 31 Ocak 2019’da hükümetin kendisi bunu bize hatırlattı.

UNFICYP KARARI…

Dışişleri Bakanlığı UNFICYP’un görev süresinin yenilenmesi ile ilgili son kararı memnuniyetle karşıladığına dair bir açıklama yayınladı ve açıklamada şöyle dedi: “Kararın, BM kararlarında belirtildiği şekildeki siyasi eşitlikle iki kesimli, iki toplumlu federasyon temelinde, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve uluslararası şahsiyete sahip bir devlete değinen 1251 sayılı önemli karara değinerek, Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la tüm ilgili kararlarını ayrıca Kıbrıs Sorununun çözüm temelini yeniden teyit etmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz”.

Bu, “BM kararlarında belirtildiği şekildeki” “siyasi eşitlik” tezi her şeyi açıklıyor. Biz hepimiz BM kararlarında belirtildiği şekildeki siyasi eşitlikten bahsediyor olabiliriz fakat Akıncı veya Ankara’nın yeni sultanı bundan bahsetmiyor.

 1974’TEN BERİ

“Siyasi eşitlik” jargonu Kıbrıs sorunu belgelerine, 1974 “işgalinden” sonra ve özellikle 1974 Kasım’ında, Kıbrıs destek istemek için Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna müracaat ettiği zaman politik bir ifade olarak girdi. Kıbrıs 1974 Ekim ayında BM Genel Kurulu’nda konuştu ve işgalle ilgili olarak Türkiye’yi suçladı. Birleşmiş Milletler 1 Kasım1974’te S3212 kararını yayınladı. Kararın yayınlandığı dönem öncesinde Türkiye Kıbrıs’taki iki toplum için “equal rights” (eşit haklar) ifadesinin dahil edilmesini istedi.

TEPKİ

Bizim tarafımız, bu ifadenin Türkiye tarafından Kıbrıs sorununun federal bir çözümünde eşit sayısal haklar olarak yorumlanacağı argümanı ile “equal rights” ifadesinin dahil edilmesine karşı çıktı. Bizim tepkimizin sonucu olarak BM “equal footing” ifadesi sonucuna vardı.  “Equal footing”(eşit temel) ifadesi Kıbrıs Rum tarafınca kabul edildi, çünkü müzakerelerde “eşit şartlarla” şeklinde yorumlandı ve karşılık olarak tek egemenlik ifadesi sağlandı.

EGEMENLİK KARŞISINDA EŞİTLİK

BM Genel Kurulunun 3212 kararının nihai biçimi Kıbrıs’ta, adanın başka herhangi bir ülke ile tamamen veya kısmen birleşmesi veya bölünmesini imkansız hale getiriyor. Aynı karar devletin iki eşit toplumdan oluşacağı bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün güvenceye alınması ile tek egemenlik, tek uluslararası şahsiyet ve tek vatandaşlığa dayanacak bir düzenlemeye dayanıyor. Bu nokta ve sonrasından itibaren, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la ilgili tüm kararları bu ifadeyi içeriyordu.

FARKLI YORUMLAR

Bununla birlikte, iki tarafın bu ifadeye farklı yorumlar vermek istedikleri de bir gerçektir. Kıbrıs Rum tarafı ifadeyi, yürütme yetkisine genişlemeksizin, iki siyasi eşit toplumda devletin Üst Federal Meclisinde eşit sayısal temsiliyet olarak yorumladı. Diğer taraftan, Türk tarafının yorumu üç erkte (yürütme, yasama ve yargı) eşit sayısal temsiliyet gerektiği şeklindeydi.

BM’NİN YORUMU

Birleşmiş Milletler her iki taraftan da farklılık gösteren kendi yorumunu ortaya koydu. Güvenlik Konseyi’nin 1991’deki 716 sayılı kararı siyasi eşitlik ifadesini Perez De Cuellar’ın 8.3.1990 tarihli raporunda ilk kez tarif edildiği şekli ile benimsiyor.

“Siyasi eşitlik federal hükümetin ve yönetimin tüm dallarında eşit sayısal katılım (iki devletin) anlamına gelmemesine rağmen, diğerlerinin yanı sıra farklı şekillerde yansıtması gerekir: Kıbrıs devletinin federal anayasası her iki toplumun da rızası ile onaylanacak veya değiştirilecek ifadesinde, “her iki toplumun da federal hükümetin tüm organlarına ve kararlarına etkin katılımında” ve iki federal devletin eşit ve özdeş yetkilerinde, federal hükümetin iki toplumdan birinin çıkarları aleyhine herhangi bir önlemi benimseme gücü olmayacağını güvenceye alındığını garanti eder”.

Bu, Güvenlik Konseyi’nin 750/1992, 774/1992 ve 789/1992 sayılı kararlarında tekrarlanıyor.

ÇÖZÜM PLANLARINDA

Siyasi eşitlik etkin katılım ve iki toplumun yürütme, yasama ve yargı yetkisine etkin katılımları anlamında gerçek yerini Bakanlar Kurulu’nun her kararında en az bir Kıbrıs Türk oyunun olmasını (Gali Fikirlerinden) savunarak önce Gali Fikirler Dizisi ve devamında da Annan Planı’nda aldı.

8 TEMMUZ 2006’DA

Eğer Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos ve Kıbrıs Türk Lider Mehmet Ali Talat arasında anlaşılan “8 Temmuz 2006 Anlaşmasında” önemli bir şey varsa, o iki toplum liderinin “Kıbrıs’ın iki kesimli, iki toplumlu federasyon temelinde yeniden birleşmesi ve Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında tarif edildiği şekilde siyasi eşitlik” taahhüdünü yeniden teyit etmeleridir.

11 ŞUBAT 2014’TE

Ayrıca temelinde halen toplumlararası diyalog gerçekleştirildiğinin benimsendiği 11 Şubat 2014 “Nikos Anastasiadis ve Derviş Eroğlu Ortak Açıklamasında”, iki toplumun siyasi eşitliği egemen tezi oluşturuyor. Ortak Açıklama “çözümün Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarında ve Üst Düzey Anlaşmalarda belirlendiği şekilde siyasi eşitliğe sahip iki kesimli, iki toplumlu bir federasyon kurulmasına dayanacağını ve birleşik Kıbrıs’ın Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği üyesi olarak tek uluslararası hukuki şahsiyeti tek egemenlik, tek vatandaşlığa sahip olacağını tekrarlıyor”.
 

 60 ANAYASASI

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki toplumunun siyasi eşitliği 60 Anayasasında Kuruluş Anlaşmasında da vardır ve Kıbrıs devletinin yapısının köşe taşını oluşturur. Anlaşılır olan şeyi yani Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının kurduğunu kabul etmemiz yeterlidir.

1963’te Makarios Kıbrıslı Türklerin Zürih Anlaşması aracılığıyla sağladığı siyasi eşitliği sınırlamaya veya onları bundan mahrum bırakmaya çalıştı ve Türk işgaline doğru gittik. Bugün, çoğunluk ve azınlık mantığına atıfta bulunarak Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinden şüphe duymaya çalışıyoruz.

CUMHURİYET SAYISAL DEĞİL

Kıbrıs’ın iki toplumlu siyasi karakteri çoğunluk-azınlık ilkesi ile çatışabilir, fakat cumhuriyet her zaman tabi ki özellikle federasyonlarda sayısal olarak hizmet etmez. Bu nedenle de ABD devletlerinin ve Almanya federal devletlerinin (ayrıca her yerde) güce katılımı ölçüleri ve vatandaş sayısından bağımsız olarak eşittir. Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği 60 Anayasasında vardır. O federal bir devlet değil üniter bir devlettir ve bunu iptal etme durumu yoktur. Eğer Kıbrıslı Türkler 60 “zaferinden” sonra ortak devletimizde eşit siyasi eşitliği kazanmışlarsa, 74 “Zaferinden” sonra onları bundan mahrum bırakacağımıza inanıyor muyuz?

BAĞIMSIZLIK KARŞISINDA EŞİTLİK

Kıbrıs Rum tarafı 1960’da siyasi eşitliğin kabulü ile ilgili en büyük tavizi verdi ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını kazandı. 1974’te bunu tekrarladı ve işgalin oldu bittilerinin tanınmamasını ve uluslararası toplumun birleşik bir Kıbrıs taahhüdünü kazandı. Siyasi eşitlik tek egemenlik konusu ile doğrudan bağlıdır. Siyasi eşitliği reddederek tek egemenlik temelinde çözümle ilgili taahhüdünün kaybedilmesi tehlikesi de yaratılır. Yani uluslararası topluluğun işgal bölgelerinin değerini arttırma tehlikesini…

BİRLEŞİK DEVLET ÖNKOŞULU

O halde eğer Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde olacak bir devlet çözümü istiyorsak, o zaman bu çözümün iki devletin, Cuellar, Gali ve Annan (Bakanlar Kurulu’nun her kararında en az bir Kıbrıs Türk oyu) tarafından yorumlandığı şekildeki siyasi eşitliği içereceğini de kabul etmemiz gerekecek. Siyasi eşitliği reddeden fakat aynı zamanda BM kararları temelinde çözüm isteyenler ya yalan söylüyor ya da BM kararlarını görmemezlikten geliyor. Her iki durumda da tehlikeli oluyoruz...