ASPARTAM "Zehri" yasaklanmaya devam ediyor...

Dünya'nın meşhur meşrubatlarından olan Pepsi, Amerika'da ve dünya'da düşen satışlarını toplamak için aspartamı kullanmama kararı aldı.
BBC Türkçe'nin haberine göre Pepsi, yapay tatlandırıcı aspartamı bundan böyle ABD pazarındaki diyet ürünlerinde kullanmayacak.
Şirket, ABD pazarında tüketicilerden gelen yoğun talepleri dikkate aldığını açıkladı. Aspartamsız diet içecekler Ağustos ayından itibaren ABD'de piyasaya sürülecek. ABD'deki Diet Pepsi satışları 2014'te yüzde 5 oranında düşmüştü. Pepsi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Seth Kaufman, "Tüketicilerin diyet meşrubatlardan kaçınmasının ana nedeni aspartam" dedi.
ASPARTAMIN YERİNE NE GELİYOR?
Kaufman, aspartam yerine sukraloz ve akesulfam adı verilen tatlandırıcıların karışımının kullanılacağını ifade etti. Sukraloz sofra şekerinden 600 kat daha tatlı, kalorisiz bir tatlandırıcı. Sofra şekerinin moleküllerindeki üç hidrojen-oksijen grubunun, üç klor atomuyla değiştirilmesi sonucu elde ediliyor. Akesulfam da yapay tatlandırıcı sınıfında bulunan bir madde. Gıda güvenliği alanındaki yayınlarıyla bilinen ABD'li sivil toplum örgütü Kamu Yararı İçin Bilim merkezi, akesulfamı aspartamla birlikte "en kötü 10 tatlandırıcı" listesinde tutuyor ve akesulfamı "Kanser riskini artıran bir madde" olarak tanımlıyor. Pepsi, ABD dışında ise aspartam kullanımını sürdürecek. Pepsi İngiltere sözcüsü, "Diet Pepsi eskisi gibi seviliyor. Uluslararası düzenleyiciler tarafından onaylanmış tatlandırıcıları kullanmaya devam edeceğiz" dedi.
COCA COLA ASPARTAMLA DEVAM EDECEK
Pepsi'nin aspartam kullanımını bırakma kararı, Coca Cola'nın CEO'su Muhtar Kent canlı yayındayken geldi. ABD'li ekonomi kanalı CNBC'nin yayınında gelişmeyi değerlendiren Kent, "Burada aspartamı savunacak değilim" dese de bu maddenin Avrupa Gıda Güvenliği otoritelerince onaylandığını ifade etti. Kent, aspartamın dünya standartlarında kabul görmüş ve "güvenli" olarak nitelenen bir madde olduğunu savundu.
ASPARTAMLA İLGİLİ İDDİALAR
Aspartam uluslararası gıda denetimi otoriteleri tarafından güvenli bir madde olarak niteleniyor. Avrupa ve ABD'de gıda denetimi uzmanları aspartamın sağlığa zararlı olmadığını iddia ediyor. Ancak madde üzerinde yapılan deneyler sonrası yazılan raporlarda aspartamı farelerde kanser riskini artırdığı belirtildi. Tüketiciler kanser yaptığı iddiaları nedeniyle diyet meşrubatlardan kaçınmaya başladığı belirtiliyor.

ASPARTAMLA İLGİLİ BİR DİĞER HABER:

Aspartam nedir ve yan etkileri nelerdir

1965 yılında keşfedilen aspartam, sükrozdan (sofra şekeri) 200 kat daha tatlı ve çok daha az kalorili, 90’dan fazla ülkede ilaç, gıda ve içecek sektöründe çok sık kullanılan bir suni tatlandırıcıdır.

Laboratuvar ortamında elde edilen aspartam üç ana maddeden oluşmakta: %40 aspartik asit (ya da aspartat, bir tür amino asit), %50 fenilalanin (bir tür amino asit) ve %10 metanol (metil alkol).

Metanol ya da metil alkol bildiğiniz gibi antifriz, bazı yanıcı maddeler ve kaçak içki yapımında kullanılan öldürücü bir nörotoksindir. Metil alkol karaciğerde formaldehit ve formik asite metabolize olur.

Aspartik asit ve fenilalanine gelince, tatlandırıcı üreticileri bu maddelerin gıda ve içeceklerde doğal olarak bulunduğunu belirtiyor. Ancak yapılan araştırmalara göre, yiyeceklerde bulunan bu aminoasitler başka aminoasitlere bağlı olduklarından sağlığa zarar vermiyor. Aspartamın içindeki (%40) aspartik asit ve (%50) fenilalanin ise, midedeki enzimler tarafından ayrıştırılıyor ve serbest kalan fenilalanin metabolizma tarafından diketopiperazin adındaki kanserojen bir maddeye dönüşüyor. Aspartik asit de, sinir hücrelerinin stimüle ederek bunların ölümüne yol açan eksitotoksin adlı toksik maddeye dönüşüyor.

Özetle, aspartam insan vücuduna girince hem bir kanserojene, hem bir nörotoksine (sinir sistemi üzerinde zararlı etkileri olan bir zehir) hem de bir eksitoksine (sinir hücrelerini öldüren toksik madde) dönüşüyor.

Aspartam, FDA’e (U.S. Food and Drug Administration – Sağlık Bakanlığı’na bağlı Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tüm bildirilen gıda katkı maddeleri yan etkilerinin %75’i oluşturmakta. Aspartamın sebep olduğu belgelenmiş 90 tane semptomdan bazıları: baş ağrısı, migren, baş dönmesi, nöbet, bulantı, uyuşma, kas spazmları, kilo artışı, deri döküntüsü, depresyon, yorgunluk, sinirlilik, çarpıntı, uykusuzluk, görme bozuklukları, işitme kaybı, nefes zorluğu, anksiyete atakları, konuşma bozukluğu, tat kaybı, tinnitus (kulak çınlaması), vertigo, hafıza kaybı ve eklem ağrıları. Aspartamın yan etkilerini inceleyen bilim adamları ve doktorlara göre beyin tümörleri, MS, epilepsi, kronik yorgunluk sendromu, Parkinson, Alzheimer, mental gerilik, lenf kanseri, lösemi, doğum kusurları, fibromialji ve diyabet aspartam kullanarak tetiklenebilir ya da ağırlaşabilir.

Ayrıca Fenilketonüri (amino asit metabolizmasının bozulması sonucu meydana gelen kalıtsal bir hastalık) hastaları aspartamın içerdiği fenilalanini metabolize edemedikleri için, kanda biriken bu madde beyinde harabiyet yapar ve en ciddi sonucu fenilalanin ve türevlerinin birikmesine bağlı olarak mental gerilik oluşmasıdır.

Aspartamın karanlık geçmişi

Peki günümüzde en tehlikeli gıda katkısı olarak kabul edilen aspartam nasıl keşfedildi, yasallaştırıldı ve kullanımı nasıl hala bu kadar yaygın olabiliyor?

1965 yılında G.D. Searle İlaç Şirketi’nde, bir ülser ilacı üzerinde çalışan bir kimyager şekerden 200 kat daha tatlı fakat kalorisi olmayan aspartamı keşfeder.

1967’de Searle FDA’ye başvurmak için gerekli testleri başlatır ancak Searle adına bu testleri yavru maymunlar üzerinde yöneten Harold Waisman adında bir biyokimyager, aspartamlı sütle beslenen yedi maymundan birinin öldüğünü ve beş tanesinin de granmal nöbet geçirdiği bildirir.

Bu arada 1970’ın sonlarına doğru, pazar payı en yüksek düşük kalorili suni tatlandırıcı Siklamat, bazı bilim adamları tarafından kanserle ilişkilendirildiği için piyasadan kaldırılır. Aynı sıralarda, geriye kalan tek suni tatlandırıcı Sakarin de kamuoyunda sorgulanmaya başlar. Artık Aspartam için pazarda yer açılmıştır.

1971’de Dr. John Olney (sinir sistemi ve beyin üzerine araştırma yapan ve monosodium glutamatı bebek mamalarından çıkarılmasını sağlayan bilim adamı) araştırmalarının aspartik asitin yavru farelerin beyinlerinde delik açtığını Searle’e bildirir. Searle’ün kendi araştırmacılarından biri benzer bir araştırmayla Dr. Olney’i onaylar.

Şubat 1973’te testlere onlarca milyon dolar harcayan Searle, FDA onayı için başvurur ve aspartamın güvenli olduğunu ispatladıklarını iddia ettikleri yüzün üzerinde araştırma sunar. Mart 1973’te bu verileri inceleyen ilk FDA bilim adamları Searle’ün verdiği bilgilerin aspartamın güvenirliliğini göstermeye yeterli olmadığını ve daha fazla laboratuvar testi gerektiği açıklarlar.

Mayıs 1974’te (Siklamat’ın piyasadan kalkmasında büyük rol oynayan) Avukat Jim Turner ve Dr. Olney’in 1971 yılında yavru farelerin beyinlerinde delik açılmasıyla sonuçlanan araştırmasını tartışmak için Searle temsilcileriyle bir araya gelir. Ancak, Temmuz 1974’te FDA aspartamın kuru gıdalarla sınırlı kullanımı için ilk onayını verir. Ağustos ayında Avukat Jim Turner ve Dr. Olney aspartam’ın onayına karşı ilk itirazlarını sunar. Aralık

1975’te FDA aspartam onayına durdurma kararı alır ve Searle’ün aspartamı pazarlamasını engeller.

1976’da Turner ve Olney’in dilekçeleri Searle laboratuvarlarının FDA tarafından denetlenmesine yol açar. Sonuç, Searle test prosedürlerinin şişirme, hata dolu ve test verilerinin manipüle edildiğidir.Denetmenlerin raporunda “o güne kadar Searle testleri kadar kötü bir şeye rastlamadıkları”yazmaktadır.

1977 inanılmaz numaraların döndüğü önemli bir yıl. Ocak1977’de FDA, Amerika Adalet Bakanlığı’na Searle’e aspartam güvenirlilik testleri sırasında bulguları saptırmak ve “gerçekleri gizlemek ve yalan açıklamalar yapmak” sebebiyle dava açılabilir mi diye araştırması için tahkikat heyetinin kanuni takibat başlatması için resmî başvuruda bulunur. Bu, FDA tarihinde ilk defa bir üreticiye ceza davası açmak istemesidir. İşler bu noktada iyice “kirlenmeye” başlıyor. Bir iki hafta sonra, Searle’ün Avukatları Sidley & Austin Searle araştırmasının başındaki savcı Samuel Skinner ile iş pazarlığına oturuyor. Mart ayında ise Searle Donald Rumsfeld’i CEO olarak işe alıyor. Rumsfeld hatırlayacağınız üzere eski bir kongre üyesi, Ford hükümeti’nin Savunma Bakanı, daha sonra 2001’de George W. Bush’un da Savunma Bakanlığını yapmış, 11 Eylül olaylarından sonra çıkan Irak ve Afganistan savaşının mimarıdır. Rumsfeld Searle’ün üst yönetimine birçok Washingtonlu ahbabını yerleştirir.

Temmuz’da Samuel Skinner savcılıktan ayrılır ve Searle’un avukatlık bürosunda çalışmaya başlar.Ağustos’ta FDA Bressler raporunu yayınlar. Raporda Searle araştırmalarından birinde, 196 hayvandan 98’inin öldüğü ve bazılarının ancak bir yıl sonra otopsi yapıldığı açıklanır. Birçok başka hata ve tutarsızlık olduğu da tespit edilir. Aralık ayında Savcı Skinner’ın geri çekilmesi ve istifası kanuni takibat sürecini o kadar yavaşlatır ki, aspartama karşı yapılan suçlamalar zaman aşımına uğrar ve tahkikat heyeti kanuni takibatı bırakır.

1979’da FDA aspartam’ın güvenirliliğine araştırması için bir Kamu Araştırma Kurulu kurar. Bir yıl sonra bu kurul hayvanlarda oluşan beyin tümörleri hakkında daha fazla araştırma yapılmadan onaylanmaması gerektiğine karar verir. “aspartamın güvenli bir gıda katkı maddesi olarak kullanılmasına dair kesin kanıt sunulmadığını” açıklar.

1981 diğer çok önemli bir yıldır. Ocak 21’de Ronald Reagan Başkanlık yemini eder. Reagan’ın geçici kabinesinde yer alan Searle’ün CEO’su Rumsfeld kendi eliyle yeni FDA Başkanı Dr. Arthur Hull Hayes Jr.’u seçer. Reagan’ın yemininden bir gün sonra, Searle FDA onayı için yeniden başvurur. Mart’ta yeni FDA Başkanı Kamu Araştırma Kurulu’nun sonuçlarını tekrar gözden geçirmek için özel bir panel kurar.Mayıs’ta beyin tümörü meselesini araştıran altı FDA bilim adamından üçü aspartamın onaylanmaması gerektiğini ve Searle’de yapılan testlerin güvenilir ve yeterli olmadığını açıklar. Temmuz 1981’de Rumsfeld tarafından seçilen yeni FDA Başkanı’nın ilk icraatlerinden biri Kamu Araştırma Kurulu’nu hiçe sayarak, kendi FDA ekibinin önerilerini görmezden gelerek aspartamın kuru gıdalarda kullanımı için onaylamak olur.

Ekim 1982’de FDA, Searle’un gazlı ve diğer içeceklerde kullanımının onaylanması için başvurduğunu açıklar. Temmuz 1983’de National Soft Drink Association (NSDA – Ulusal Alkolsüz İçecek Birliği) aspartam’ın likit halde çok değişken olduğunu ileri sürerek, aspartamın gazlı içeceklerde kullanılmasının daha fazla veri elde edilene kadar ertelenmesini talep eder. Likit haldeki aspartam 30 derecenin üzerinde bir ısıda kaldığında, iki iyi bilinen toksin DKP (Diketopiperazin) ve formaldehite dönüşmekte. Aynı yıl NSDA’nin yanında başka bağımsız avukat ve bilim adamlarının da FDA’ye resmi itirazlarda bulunmalarına rağmen, 1983 sonbaharında aspartam içeren gazlı içecekler tüketiciye sunulur.

1985’te, “meşhur” Monsanto (bkz. Monsanto ve GDO yazıları) Aspartam’ın patentini elinde bulunduran G.D. Searle’ü satın alır ve Searle Pharmaceuticals ve NutraSweet Company (aspartam kısmı) adında iki ayrı şirket kurar. 2000 yılında ise Nutrasweet’i J.W.Childs’a satar.

1993’de FDA, aspartamı diğer içecekler, pişmiş gıda ve şekerlemelerde kullanılmasını onaylar. 1996’da ise FDA, aspartam kullanımı üzerindeki tüm kısıtlamaları kaldırarak tüm gıda ve içeceklerde kullanımını onaylar.
Birçok Avrupa Birliği ülkesi aspartamı 1980’lerde onayladı, tüm ülkelerin onaylaması ise 1994’te gerçekleşti. aspartam’ın Avrupa’daki patenti 1987’de, Amerika’daki patenti ise 1992’de sona erdi. (YEŞİLİST)