Ayıbın sınırı yok

Arif Alasya

Kıbıs sorununun çözümü ile ilgili olarak her zaman Ada’nın Kuzey’inde de Güney’inde de çözümü isteyenler de olacak istemeyenler de olacak. Doğal olan da bu zaten.

Bir taraftaki çözüm isteyenler da çözüm istemeyenler da karşı taraftaki tarafı ile etkiletişim içinde olacak.

Örneğin Kuzeyde çözüm istemeyen siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin ürettikleri çözümsüzlük söylemleri, Güneydeki çözümsüzlüğü benimsemiş partilere ve sivil toplum örgütlerine malzeme olacak. Bunun tersi da geçerlidir.

Liderler arasındaki çözüm görüşmelerinin başladığı 1964 yılından itibaren da hep bu böyle olmuştur.

Elli yılı aşkın bir süredir süren bu görüşmelerde Annan planı döneminde sonuca yaklaşılmış hatta bu planın kabulü için referanduma gidilmiştir.

Planın liderler dışında tamamlanması, iki Liderin de bu plana sahip çıkmaması, hatta plan aleyhine kampanyalar düzenlemeleri Güney’de çok etkili olmuş ve oylama öncesi AB üyeliğini kazanmış Rum halkı plana rahat rahat hayır cevabını vermiş, Kuzeydeki yüksek oranlı evet sonuçsuz kalmıştır.

Aradan yıllar geçmiş ve bu kez İki Lider arasında kabul edilebilir bir planı ortaya çıkarmaya çalışılmaktadır. Yani ortaya çıkacak bu plan Liderlerin birlikte kabul ettikleri bir plan olarak halkların oyuna sunulacaktır.

Tabi ki bu uzlaşma başarılabilirse.

Yazımda bu uzlaşmaya dahil olan diğer ülke ve unsurları irdelemeyeceğim.

Sadece görüşme sürecinde daha herhangi bir metin ortaya çıkmadan kurulan çözümsüzlük cephesinin Kuzeydeki saldırılarını anlamlandırmaya çalışacağım.

Argümanları:

Milliyetçilik üzerine kurulmuş ve kin ve nefret içeren, halkı Rumlarla yaşamanın mümkün olmadığına inandıracak geçmişteki kötü örnekleri sıralayan söylemler.(Tabi karşı taraftaki çözümsüzlük tarafında olanlar da ayni senaryoları kullanmaktadır)

Ben Kuzeyde yapılanları anlatıp Güneydeki karşıtlarından ayılan taraflarını ortaya koyacağım.

Çözümsüzlüğü savunan siyasi parti temsilcileri kendilerine verilen bütün bilgilere rağmen halkına farklı şeyler söylemekte bunları söylerken çözümsüzlüğü savunan eski görüşmeciler ve kendilerini akil insan olarak sunan yandaşlarından faydalanmaktadırlar.

Basında ise yandaşları bunları kullanmakta ve yanına Güneyde çözümsüzlüğü savunan Gazete ,köşe yazarı,Parti ve klise’nin yazdıkları ve söylediklerini referans göstermektedirler.

Görüldüğü gibi iki taraf da hemen hemen ayni argümanları kullanmaktadırlar.

Bazı vekillerimiz daha da ileri giderek ellerinde olmayan haritalar ve okumadıklerı tutanakta olduğunu iddia ettikleri olmayan uzlaşmalar ile halkı maniple etmektedirler.

Bütün bunları hoş karşılayabilirim. Çünkü halk bu söylemlerin doğruluğunu ayıracak kadar bilinçlidir.

Benim güneyde hiç rastlamadığım söylem seçtikleri Lidere hep sahip çıkmakta,onu hep yüceltmekte  ve ‘’bizi temsil etmiyor’’ söylemini hiç kullanmamaktadırlar.

Hâlbuki bizdeki Hayır’cılar Halkın seçtiği Lidere hep bir güvensizlik içine davranmakta zaman zaman halkını temsil etmediğini sorgulamakta ve ona çok daha ileri giderek ‘’vatan satıcısı’’ damgasını vurmaya çalışmaktadırlar.

Sizde hiç ayıbın sınırı yok mu? Savunduğunuz statüko uğruna bu rezilliği yapmanızın hiçbir haklı tarafı yoktur.

Ciddi ve somut argümanlarla çözümsüzlüğü savunun kimseyi ve hiçbir makamı da aşağılayarak güç sağlamanın peşinde olmayın