Bıçaklı: “Hükümetin ömrü en çok yılsonuna kadar”

Türk-Sen Başkanı Aslan Bıçaklı, özelleştirmeden, siyasi yapıya, hükümet icraatlarından asgari ücrete bir dizi değerlendirmelerde bulundu.

Türk-Sen Başkanı Bıçaklı,  ülkenin şu an en verisiz çalışan kurumunun Cumhuriyet Meclisi olduğunu savunarak, "O kadar verimsiz çalışıyorlar ki yaptıkları yasalar bile geri dönüyor" dedi

"Bugün hükümet edenler satacakları kurumlara bahane olarak verimsizliğini gösteriyorsa ben bu yapıdaki  meclisin satılacak kurumların en başında olmasından korkuyorum. Mali zorluklar açısından satılacaklar listesinin ikinci sırasına ise maliye bakanlığı yerleşir herhalde"

Meclisin temsiliyetinin halkın iradesini yansıtmadığını  da savunan Bıçaklı, “Yarın bir seçim olsa mecliste bulunan siyasi partilerden bir tek kişi bile aynı oyu alamaz. Geçen seçimlerde 24 milletvekili değişmişti, bu seçimde herkes görecek ki 30 vekil değişecek ve bugün mecliste olan siyasi partiler seçimlerden sonra şoka uğrayacaktır” dedi.

Eniz ORAKCIOĞLU

Türk-Sen Başkanı Aslan Bıçaklı, özelleştirmeden, siyasi yapıya, hükümet icraatlarından asgari ücrete bir dizi değerlendirmelerde bulundu.

“Yalan vaatlerle oy topluyorlar”

Kıbrıs Türk İşçi Sendikaları Federasyonu (TÜRK-SEN) Başkanı Arslan Bıçaklı, ülkede kimsenin mutlu olmadığını belirterek, “Hayvancı, çiftçi, özel sektör çalışanı, kamu çalışanı, din hocaları kısacası kimse mutlu değil. Devlet halkın topluluğu ile bir araya gelen bir mekanizmadır, halkın bütünüdür. Bu devleti yönetmek için birde hükümet oluşur ve o hükümet bu devleti geçici bir süre yönetir. Ülkedeki siyasi partiler ülkenin yönetimine talip olur ve seçim döneminde, seçim bildirgesi hazırlar ve halka bunları dağıtırlar, bu seçim bildirgelerinde bir sürü vaatler vardır.  Yüzde 90’ı yalan olan vaatlerle de vatandaşı kandırıp oylarını alırlar” şeklinde konuştu.

“Kimse toplumun malı olan kurumları satamaz”

Gündemde olan Özelleştirmelere de değinen Bıçaklı, “Siyasi partilerin hiçbiri seçime girerken  ‘bizi seçerseniz biz devletin kurumlarını satacağız’ demedi. Demediği ve halk da bunu kabul etmediği için de hiçbir siyasinin, milletvekilinin veya bakanın toplumun malı olan kurumları satmaya yetkisi yoktur. Telefon Dairesi, limanlar, karayolları, planlama, maliye, meclis, su dairesi, BRT gibi kurumları satmaya yetkileri yoktur, bu kurumlar toplumun malıdır. Sizleri de halk verdiğininiz vaatler doğrusunda bu kurumları geçici olarak yönetesiniz diye o koltuklara getirir.  Anayasamıza göre de bu vekillerin içerisinden hükümet kuracak olan 10 kişi bir araya toplanarak başbakan ve bakan olur ve bunlarda memleketi idare eder” diye konuştu.

“Hükümetin ömrü en çok yılsonuna kadar”

Bıçaklı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Başka bir devletle çalışma saatlerinin bile kaçtan kaça olacağını, hangi daireye kaç memur alınacağını başka devletle protokol imzalarsan sen iktidar değilsin. Dolayısıyla bu noktada da hükümet olan insanlar tamamen geçicidir. Örneğin, CTP-UBP hükümetinin ömrü 8 ay oldu. UBP-DP hükümetinin de ömrü en çok yılsonuna kadar ancak gidecektir, çünkü şu anda hükümet kuran siyasi partilerin milletvekili sayısı 23’dür. Daha önceki yıllarda 26 ve 27 vekil sayısı ile hükümet yönetilmeye çalışıldı, olmadı. Bu işin kökten temizlenmesi de erken seçimdir.”

“Seçimlerde 30 vekil değişecek”

Meclisin temsiliyetinin halkın iradesini yansıtmadığını vurgulayan Bıçaklı, “Yarın bir seçim olsa mecliste bulunan siyasi partilerden bir tek kişi bile aynı oyu alamaz. Geçen seçimlerde 24 milletvekili değişmişti, bu seçimde herkes görecek ki 30 vekil değişecektir ve bugün mecliste olan siyasi partiler seçimlerden sonra şoka uğrayacaktır” dedi.

“Özelleştirme süresiz grev sebebimizdir”

Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün geçtiğimiz gün Limanlar, KIB-TEK ve Telekomünikasyonla ilgili yaptığı özelleştirme açıklamalarına da değinen Bıçaklı, şunları söyledi; “Bu sözler üzerine yaptığım açıklamada böyle bir yetkileri olmadığını, bu kurumların halkın malı olduğunu. Dolayısıyla gerçek mal sahiplerinden yetki almadan bu kurumları satamayacaklarını söyledim. Biz vatandaşlar sizi milletvekili olarak seçtik, memleketin yarısını satman için değil. Yaptığım açıklamada; Özelleştirmeler gündeme ve icraata gelmesi halinde bizim bunlar süresiz grev sebebimizdir. Özelleştirme konusunda halka gidilir ve kurumları yönetmeyi beceremediklerini ve özelleştirmek istediklerini söylerlerse ya da bu konuda referanduma açıklamalarıyla birlikte gidilirse, halkta buna tamam derse o zaman siz bu kurumları özelleştirebilirsiniz. Kısacası toplumun malı olan bu değerlerimiz sahip çıkmaya devam edeceğiz. Biz Türk-Sen ve üye sendikalar olarak özelleştirme hamlesi yapıldığı andan itibaren biz emeğimizi satmayacağız.”

“Özelleştirmenin kuralı yatırım yapmamak”

Telefon dairesin özelleştirilmek istenmesine değinen Bıçaklı, “Hükümetlerin bahanesi Telefon Dairesine yatırım yapılmadığını, hizmet veremez duruma geldiğini bu yüzden de özelleştirmek istendiği yönündedir. Ama unuttukları o koltuklarda bu sorunlara çare bulmak ve sorunları düzeltmek için oturduklarıdır. Örneğin Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanlığını görevi Ercan’ı veya kurumları satmak değil, ülkede şu an olmayan yolları, sokakları yapmak, onarmaktır. Bu memlekette bakan olmak demek kurumları satmak demek değildir. Telefon Dairesinin şimdiki haliyle bile yılda 60 Trilyon para devlete gitmektedir. Ama bu paralarla yatırım yapılmamaktadır, çünkü özelleştirmenin kuralı budur. Özelleştirmenin kuralı batırmak, yatırım yapmamak ve kurumları topluma hizmet veremez duruma getirmektir. Sonrada şimdiki gibi bunlar eski modadır diyecekler ve vatandaşı kurumlara karşı doldurup isyan noktasına getirerek, satalım da kurtulalım dedirtecekler.  Örneğin, 2006 yılında Telefon Dairesinin abone sayısı 103 binken, bugün yani 10 yıl sonra 95 bine düştü. Artması gereken abone sayısının düşmesinden de birçok şey anlaşılmaktadır.”

“Elektrik kurumunun tahsilatı yüzde 96,6”

Özelleştirmenin tekelleşme demek olduğuna dikkat çeken Bıçaklı, “Özelleştirme işsizlik demektir, açlık ve emeğin sömürülmesi demektir. Elektrikte tahsilatı yapamadıklarını belirterek yine bahanelere sığınan ve bu bağlamda elektriği de özelleştirmek isteyen hükümet, nasıl olurda tahsilatları yapamaz. Elektrikte kurumunun tahsilatta yüzde 42’nin üzerine çıkamadığını söyleyen hükümetin aksine, şu anda elektrik kurumunun tahsilatı yüzde 96,6’dır. Bunun yanında elektrik kurumunun yaptığı işleri arasında led lambalarını değiştirmek ve 2 yeni santralden tutun, yakıt yedeklemesine kadar her şey var. Demek ki istersek olabiliyormuş. Ya da bizim kendi içimizde bu kurumları yönetebilecek Kıbrıslı Türkler de varmış” şeklinde konuştu.

“En verimsiz kurum meclistir”

Şu anda en verimsiz kurumun Elektrik ve Telefon dairesi değil, meclis olduğunu belirten Bıçaklı, “Bunu da Meclis Başkanı söyledi ki bana göre üretmedikleri daha iyidir, ürettikleri hep zarardır. Yasa veya Anayasa yapmak mühim değildir ki her yaptıkları yasa geri gelmektedir. Bugün hükümet edenler satacakları kurumlara bahane olarak verimsizliğini gösteriyorsa ben meclisi satacaklarından da korkar endişe duyarım. Yine özelleştirme bahaneleri olarak gösterilen mali zorluk durumuna bakıldığında ise en zor durumda olan Maliye Bakanlığıdır. Yine özelleştirmek istenen kurumlar arasında Dome Otel örneği önümüzde durmakta, senelerce vakıflar idaresinde olan ve hiç kar yapmayan otele yatırım da yapılmayarak, çok kötü duruma getirildikten sonra satılmak istendi. Biz yine karşı çıktık ve otele talip olduk, otel birkaç çalışana devredilerek bugünkü sağlam ve kar yapar hale getirildi. Yani o zamanda altın yumurtlayan tavuğu satmak istedik” diye konuştu.

“Çare özelleştirme değil, özerkleştirmedir”

Bıçaklı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Beceriksizlikten bir kurumu yönetememişseniz o kurumu satamazsınız. Mal sahiplerinden yetki almadan hiç bir kurumu satamazsın ki satarsanız bu iş Anayasa Mahkemesine kadar gidecektir. Çare özelleştirmek değildir, çare özerkleştirmedir. Aynı Dome Hotel Örneğinde olduğu gibi. Mecliste 3 yıldan beri duran özerkleştirme yasasını da yarından tezi yok geçirsinler.”

“100 TL’den fazla artış olmaz”

Bıçaklı açıklamalarını Asgari Ücret'le ilgili gelişmeleri değerlendirerek tamamladı. Bıçaklı ; “Asgari ücret 1977 yılının beri her yılın 1 Ocak’ında belirlenir ve uygulanır. Sadece 1 dönem İrsen Küçük döneminde uygulanmadı, bir kez de CTP-DP döneminde 10 ay sonra uygulandı. Bu yıl 5’inci aya gelmemize rağmen hala  ses yok. Eski hükümet döneminde benim bağırıp çağırmalarımla 1 defa göstermelik olsun diye komisyon çağrıldı, yarım saat toplantı yapıldı. Hesapta taraflar çalışma yapıp yeniden bir araya gelecekti. Bugün size neden asgari ücret henüz belirlenmedi dediğimde, cevabınız tam yapıyordum da gittik mi olacak, kaldı ki bu ücret 1 Ocak’ta belirlenmeliydi. Bugünkü koşullarda  mutfak masrafı 2 bin 665 TL civarındadır. Şu anda 4 kişilik bir ailenin yaşamını sürdürebilmesi için bin 550 TL yeterli değildir. 13 – 15 bin TL maaş alan vekiller ve Ocak’ta maaşlarını artışlı  aldı, peki gariban asgari ücretliye artış yok mu? Şimdide hükümet 5’inci aydan sonra komisyon toplantıya çağıracağını müjdeledi, Aralık ayında toplanması gereken komisyon 5 ay sonra Mayıs ayında toplanıyor. Bunun yanında asgari ücrete yapılacak artışın 100 TL’yi geçmeyeceğini de herkes bilsin ki yapılacak olan artış 1 Ocak’tan itibaren geriye dönük de olmayacaktır, hiçbir zaman da olmadı.”

kaynak: yenibakışgazetesi