Bir gazetecinin yüreğindeki çatlaklar

Oshan SABIRLI

Yine ajanslardan fotoğraflar düştü önümüze.

Apartmanların çatısından insanlar seyre koyulmuş yaşananları.

Esnaf gözyaşları içinde tuzla buz olan dükkanların vitrin camlarını süpürmeye koyulmuş. Aksiyon filmlerinde görmeye alışık olduğumuz şekilde, hastalık salgını varmışçasına beyaz kıyafetler giymiş polisler.

Devrilen bir polis aracı, tanınmayacak şekilde parçalanmış bir diğer araç, patlayan kanalizasyon ve moraller darmadağın.

Parçalanmış cesetleri tasvir etmeye gerek yok.

Dün bir kez daha insanlığın kalbine bomba koyuldu.

Hani üzerinde yaşadığımız, emanetçisi olduğumuz bu dünya, bir kez daha karardı dün. Cennet ve cehennem varsa eğer, terör bir kez daha yaşarken ölmeyi yaşattı bu zeki varlığa.

Machiavelli, “başarıya giden tüm yollar mubahtır” demiş. Oysa insanın yaşamını kaybettiği, insanların katledildiği hiçbir şey başarı olamaz.

Dün sivil halk ve polisler öldürüldü İstanbul’da.

Üstelik üniversitenin yanı başında gerçekleşti bu saldırı. Müslümanlar için en kutsal olarak kabul edilen zaman diliminde, Ramazan’da yapıldı terör saldırısı.

Hani saldıran dinsiz olsa, Allah korkusu olmasa diye düşünüyor insan. Ancak terörü gerçekleştiren kişilerin insan dahi olmadığını kabullenmek gerek.

Açıkçası benzer ölümleri yaşadığımızda, tarihin göz tanıkları biz gazeteciler olarak yine acı gerçek ile yüzleşiyoruz.

***

Bu meslekten özellikle kötü haberler verdiğimde daha da iğreniyorum.

İnsan yaşamı ve gazetecilik üzerine en büyük dersi sevgili dostum İsmail Kızılbay bana vermişti. Bir hayat felsefesi olması gereken insanın yaşamından daha değerli hiçbir şeyin olamayacağı gerçeğini adı bilinmeyen Sudanlı minik kız çocuğunun resmi bana ve bir çok meslektaşıma hatırlattı.

Aslında tek bir fotoğraf karesinde, dünyanın en prestijli basın ödülü olarak tanımlanan Pulitzer insanlığın ölümünü ve fotoğrafçısı Kevin Carter’in intiharını gazetecilik okullarında sürekli anlatmak gerek.

İlk duymak, ilk görmek, her şeyi detayları ile görebilmek yüreğimi parçalıyor. Acılar biriktiriyorum hiç bilmediğim, tanımadığım insanlar için.

Dün terör saldırıları ile yine kocaman bir çatlak daha açıldı yüreğimde.

Tıpkı daha 1-2 gün önce hiç tanımadığım “vay be, yazık yakışıklı çocukmuş” dediğim Üzeyir gibi.

Tıpkı Doğa bebek gibi,

tıpkı zamansız hayattan kopan diğerleri gibi.

Kıbrıs’ta çözüm mü?

KAMU-SEN istifa mı?

DAÜ’de seçim mi?

Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurtdışı Koordinasyon Ofisi mi?

İnanın hiçbiri zerre kadar umurumda değil.

Yaşamanın ve sevdiklerinizin değerini bilin.

Çünkü pamuk ipliğine bağlı yaşamlarımızda kimin ne saat göçeceğini hesaplamak mümkün değil….