Birbirimizi tanımıyoruz

Oshan SABIRLI

Seçim sonuçları ile endişeler başladı. Masa başı haberler yaptığımızda istatistik bilimi karşımıza çıkıyor. İstatistik yalan söyler mi? söylemez mi tartışmaları farklı şekillerde yorumlanırken Pazar günü güneyde gerçekleşen seçimin tablosu bana umut vermiyor.

2004 yılında yoldaş AKEL’in attığı kazık hala unutulmamışken şimdi DİSİ ile AKEL’i yan yana koyduğumuzda umut verici bir NAI/EVET tablosu görmüyorum. Hele güçlü bir evet güneydeki seçmen profilinde çıkacak gibi değil.

DISI ve AKEL’in oylarının toplamı yüzde 56,36’ya denk geliyor. Yani ikisinin de “evet” dediğini ve hiç fire verilmediğini varsaymamız durumunda geçen ama tam anlamı ile güven veremeyen bir federasyona bakışı gözlemleyebiliriz.

Rum parlamentosuna giren ELAM ile ilgili tartışmalarımız var şimdi. Kimse DİSİ, AKEL ve DİKO’yu konuşmuyor. Bıçaklayan, darp eden, araba taşlayan, konferans basan ELAM ve onun milletvekilleri dikkat çekiyor. Şiddeti görerek, tanıyarak onun ideolojisine sahip 13 bin Kıbrıslı Rum seçmenin olduğu bir aritmetik karşımıza çıktı.

ELAM’dan korkmak gerekiyor mu peki? Ya da diğer milli cephelerden?

Hiç unutmam Doğan Haber Ajansı’na haber yaptığım dönemde Trabzon Spor Futbol Kulübü Kıbrıs’ın güneyinde maç yapacaktı. Apoel’in yanı başında olan Hilton’da konaklayan Trabzon Spor Kafilesi ile görüşmeye gitmiştik. Birol Bebek ise o dönemde AFP’nin foto muhabiriydi.

APOEL taraftarları yüzleri kapalı bir şekilde kulüp binalarından çıkmış ve otel önünde eylem yapıyordu. Birol Bebek onları görüntülemeye çalıştığında bayrak sopaları ile Birol’u koşturtmuştu.

O gün Birol dayak yemekten kıl payı kurtuldu.

Bu yaşananların hemen ertesi günü CNN Türk’ten gelen talep ile APOEL ile bir röportaj gerçekleştirmem istendi. Telefon ile ulaşıp randevu alamadığım için bu kez kendi arabam ile kulübe gitmiştim.

Daha çok yaşlı Kıbrıslı Rumların bulunduğu spor kulübüne gittiğimde ve Kıbrıslı Türk olduğumu söylediğimde bu kez el üstünde tutulduğumu hatırlıyorum.

Benzer bir durumu Anatrhosis Spor kulübünde de yaşadım.

Orada da kulüp yetkililerinin beni gayet samimi karşıladığını belirtmem gerek. ELAM ile böylesi bir diyalog/haber ortamım olur mu bilmiyorum ama neden olmasın.

Kıbrıslı Rumlarda da Kıbrıs’ın kuzeyi için benzer endişeler var. Kıbrıs’ın kuzeyinde can güvenlikleri konusunda korkuları olduğunu çok iyi biliyorum.

İş insanlarının, yer altı örgütlerinin ve mafyaların ortak amaç için çoktan çözüme ulaştıkları gerçeği yaşanıyor. Oysa farklı nedenler ile güven yaratıcı önlemlerin hiçbiri adamakıllı işe yaramadı bu topraklarda.

Bir dönemler ABD’nin başarı ile yürüttüğü, birçok kişi tarafından “beyin yıkama” olarak tanımlanan “Conflict Resolution” programları bu ülkede barışın yeşermesine, diğer toplumun anlaşılmasına veya daha yakından tanınmasına büyük katkı koydu. Oysa şu anda buzdolabında yaşayan, birbiri ile temas kurmayan, alışveriş veya kumar ekseninde geçişlerin olduğu bir coğrafyadayız.

Açıkçası yeni sınır kapılarının açılması güveni artırmayacak. GSM’de yapılacak roaming benzeri uygulama veya elektrikte birleşme hatta radyo vericilerinde uyumlaşma vs de güven sağlamayacak . Belki hayatımızı kolaylaştıracak bunlar ama çözüm yönünde bir adım olmayacak.

Bizim iş alanında fonlara, sanat alanında ortak etkinliklere, yarışmalara, eğitim konularında ve dil geliştirme yönünde burslara, yeni imkanlara ihtiyacımız var.

Sanırım güven birbirimiz tanıyarak ve anlayarak kurulur.