CTP DE NELER OLUYOR... (1)

Arif Alasya

CTP için yazacaklarıma birtakım CTP’li dostlarım kırılganlık gösterecek. Bu nedenle onlara öncelikle empati yapmalarını ve kendilerini vatandaş ve seçmen olarak düşünmelerini isterim. KKTC siyasetinin en eski partisi CTP’dir. Her ne kadar 1974 sonrası kabuk değiştirmiştir. Bu kabuğu değiştirirken Partinin kuruluşunda Denktaş’a karşı olarak Partinin kuruluşunda yer alan kişiler Yeni CTP görüşünü beğenmeyip saf değiştirseler bil e CTP bu değişimle birlikte “Ezilenden yana hakça bir düzen için sosyalizmi savunan ve Kıbrıs’ta çözümü savunan” çizgisi ile her seçimde kendi kulvarındaki partilerin önüne geçerek onların hataları ile büyümüştür.

Bu büyüme 1990 yılında yapılan antidemokratik seçimlerden sonra tam kadro ile Meclise girmeyi reddetmesi ve alternatifi TKP’nin Ergün Vehbi ve İsmet Kotak’la fire vermesi nedeniyle 1993’de seçim yasasının yeniden eski hale dönüşmesi ile yapılan seçimlerde onu Solun en büyük partisi konumuna getirmiştir.Bu büyüklük ve Dokuzlar hareketi ile bölünen UBP’den doğan DP ile onlara Hükumet olmayı sağlamıştır.

CTP’nin bu güne gelmesinde ve sonunda “Parti tüzüğümüzün ilgili maddelerine göre, ‘Seçimlerde parti oluru olmaksızın bağımsız aday olmak, diğer partilerin veya adayların propagandasını yapmak veya parti aleyhine çalışmak’ parti üyesinin üyelik kaydının silinmesi ve parti ile olan tüm ilişkisinin kesilmesi sonucunu doğuran en ağır disiplin cezası olan ‘kesin ihraç’ cezası ile cezalandırılan bir disiplin suçudur. Bu çerçevede CTP yetkili organlarının bu suçu işleyen parti üyeleri ile ilgili olarak gerekli disiplin işlemlerini ‘kesin ihraç’ talebi ile başlattığını kamuoyunun bilgisine getiririz.” Açıklamasının altında yatan gerçeklerin artık saklanamaz duruma yani halı altına süpürme yapılmayacak noktasına getirmiştir. 1993-1998 arasındaki yapılanları seçmen hiç benimsememiştir. Özellikle İTEM yasası, KDV yasası ve Faizlerin serbest bırakılması yasalarını hiç benimsememiş. Söz verilen ne yolsuzluklar için herhangi bir soruşturma sonuçlandırılmamış, ne de faili meçhul cinayetlerden herhangi biri aydınlatılmamıştır. Sonuç olarak 1998 yılında yapılan seçimlerde halk CTP’yi cezalandırmış ve Hükümeti UBP’ye devretmiştir.

Hükumet sonrası CTP bir iç hesaplaşmaya gitmiş fakat “Kol kırılır yen içinde kalır” felsefesine uygun şekilde sonuç halka “Biz iç hesaplaşmamızı yaptık artık eski hatalarımızdan ders aldık” mesajı verilmiştir.
Bu açıklamanın ardından 2002’de gündeme gelen Annan planı ile birlikte 2000 yılında Akıncı’ya karşı kurulan “Bu memleket bizim” platformunun da büyük bir katkısı ile yeniden büyük bir potansiyele ulaşmıştır.

Öyle ki CTP Annan planını birlikte savunduğu diğer güçleri bir kenara iterek CTP-BG konsepti ile ortaya çıkmıştır.Bunda da başarılı olmuştur. Yeniden Hükumet olmayı yakalamış hatta daha ileri giderek Cumhurbaşkanlığını da kazanarak değişmez denen Denktaş imparatorluğuna da son vermiştir. CTP’nin bu ikinci kez hem Cumhurbaşkanlığında hem de Hükumetteki başarısızlıkları 2009 yılında yeniden hem Hükümet koltuklarını hem de Cumhurbaşkanlığı koltuğunu Derviş Eroğlu’na teslim etmesi ile sonuçlanmıştır.
 

2009 yenide CTP içinde hesaplaşma dönemi olmuştur. Ancak yine değişen bir şey olmamış sorunlar hasır altına süpürülmüştür. Bu sorunların halı altına süpürülmesine en büyük örnek BG konsepti ile partiye katılan Siber Siber’in Başbakan, Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanlığı adayı ve Milletvekilliği döneminde hiçbir zaman CTP üyesi olmaması, BG konsepti kaldırılarak ve de Yeşil CTP logosunun tekrar kırmızıya dönmesi, Partinin her geçen gün liberalleşme yolunda gelişim göstermesi örnek gösterilebilir.

Bu gidişattan memnun olmayanlar sürekli olarak partinin iç çekişmeler içerisinde yaşamasını getirmiştir. Bu iç çekişmede parti içinde seçim kaybeden vekiller için ilçe binalarında helva dağıtılmasına kadar ciddi boyutlara gelmiştir.