"Firavun da kendini çok güçlü görüyordu"

Fethullah Gülen seçim sonrası konuştu...

2015 genel seçim sonuçlarının belli olmasının ardından Fethullah Gülen'den de tartışma yaratacak bir açıklama geldi. Gülen, son sohbetinde "Firavun da kendini çok güçlü görüyordu; Hazreti Musa (aleyhisselam) ve bir avuç Musevî karşısında gark olup giderken, döndü sığındı ama artık iş işten geçmişti" diyor.

Hükümetin ve AKP kurmaylarının uzun süredir hedefinde olan Fethullah Gülen, AKP'nin tek başına iktidar kuracak meclis çoğunluğunu kaybettiği seçimin ardından ilginç değerlendirmelerde bulundu. Gülen'in dün akşam yayınlanan sohbet kaydında, "Firavun da kendini çok güçlü görüyordu" diyen Gülen, taraftarlarına da şu çağrıyı yaptı: "Kardeş, dost, taraftar, muhip, sempatizan, ilişmeyen ve arafta (bir o tarafa bakan, bir de bu tarafa bakan, bazen dökülen bazen de siz kalkıp yürüdüğünüz zaman çıkarları o istikamette olduğundan dolayı sizin yanınızda) bulunanlara kadar alaka dairesini geniş tutmak lazım."

Fethullah Gülen'in Herkul.org sitesinde yayınlanan "Tarih Şuuru ve Sulh Ruhu" başlıklı sohbetinde dikkat çekici ifadeler yer aldı:

' BUGÜN MİLLETİ KURBAN EDENLER, YARIN...'

* “Bir adaletgâh-ı vâsidir bu dâr-ı imtihan / Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete kurban!” Geniş bir dâr-ı imtihan bu dünya . Bugün kötülük yapanlar, yarın öyle kötülüklere maruz kalacaklardır ki, hiç şüpheniz olmasın, ettiklerinin on katıyla Cenâb-ı Hak onlara azap edecek. Kıvranacak, gözlerini dikip sizin yüzünüze bakacaklar; medet dilenecekler kendilerini çok güçlü görenler.

'FİRAVUN DA KENDİNİ ÇOK GÜÇLÜ GÖRÜYORDU'

Firavun da kendini çok güçlü görüyordu; Hazreti Musa (aleyhisselam) ve bir avuç Musevî karşısında gark olup giderken, döndü sığındı ama artık iş işten geçmişti. Kur’an diyor ki: “Şimdi mi?” Sen ondan evvel hep başkaldırdın, serkeşlik yaptın durdun. Ama madem o kadar dedin, senin bedenine necat vereceğim. O da sana yaramayacak da, arkadan gelenler için; senin gibi Nemrutların, Şeddâdların, Firavunların akıbetine şahit olmaları için; lâşelerini koruyacağım onların. “Lâ şey” olduklarının farkına varmadıklarından ve kendilerini bir şey zannettiklerinden dolayı “lâ şey” ve “lâşe” oldular; lâşe korundu, arkadan gelenlere bir ibret tablosu sunuldu. “Bugün milleti kurban edenler yarın olurlar millete kurban!” Hiç tereddüdünüz olmasın!..

'GEÇMİŞTEKİ KAVGALARI GÜNÜMÜZE TAŞIMAK...'

Geçmişte olan hadiseleri, yeniden deşelemek suretiyle, günümüzde yeni kavga vesileleri yapmanın hiçbir faydası yoktur. Bugün onların dedikodusunu etmek, onları dillendirmek ve bâtılı tasvir etmek suretiyle safi zihinleri idlal etmek, yeni kavga vesileleri oluşturmak demektir. Kin duygusuna, nefret duygusuna, gayz feveranına sebebiyet verebilecek hususları tarihin bağrına gömmek ve üzerine de kocaman kocaman kayalar koymak lazım; onları unutmak ve onların yeni kavga vesileleri haline gelmesine fırsat vermemek lazım. Bu biraz hazım sisteminin sağlam işlemesine bağlı. Sindireceksiniz bunları, yoksa hepimizde vardır: Niye bu kötülüğü yaptılar, neden İslam dünyasını işgal ettiler, neden onun genel ahengini bozdular?. Bunları bugün söylemenin bir âlemi yok.

'BORAZANLA CANAVARLARI UYARMAK...'

Derlenirsiniz, toparlanırsınız, yine ruh ve mana kökleri üzerinde kendi ruh abidenizi ikame etmeye çalışırsınız. Bunu yaparken de etrafı tahrik etmemeye ve yeni yeni düşman cepheleri oluşturmamaya dikkat edersiniz; tabir-i diğerle, güzergâh emniyetini tehlikeye atmazsınız. Yürüyeceğiniz yollarda borazanla canavarları uyarmak, üzerinize saldırtmak akıllı insan işi değildir.

'YENİ KAVGA UNSURLARI OLUŞTURMAMAK LAZIM'

Evet, geçmişte kavgaya, gürültüye, patırtıya sebebiyet vermiş hadiseleri deşelemek suretiyle günümüzde yeni kavga unsurları oluşturmamak, aksine güzergâh emniyeti adına herkese açık durmak lazım. Kardeş, dost, taraftar, muhip, sempatizan, ilişmeyen ve arafta (bir o tarafa bakan, bir de bu tarafa bakan, bazen dökülen bazen de siz kalkıp yürüdüğünüz zaman çıkarları o istikamette olduğundan dolayı sizin yanınızda) bulunanlara kadar alaka dairesini geniş tutmak lazım.

Hazreti Mevlana’nın ifadesiyle “Bir ayağım İslam’ın merkezinde, öbür ayağım yetmiş iki millet içinde!..” Hazret öyle diyor, öyle bir daire çiziyor. Böyle engin bir vicdanla insanlığa bakmak lazım. Zira kinlerin, nefretlerin, gayzların, öfkelerin şimdiye kadar insana bir şey kazandırdığı hiç görülmemiştir.