Geç bile kalındı

KKTC özel televizyonlarının yakın bir zamanda uydu yayınları yerine DVB-T yani karasal dijital yayına geçmesi hedefini Detay Gazetesi’ne değerlendiren Diyalog TV Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar bu kararın çoktan alınması gereken geç bir karar olduğunu ka

DETAY ÖZEL

Detay Gazetesi’nin hafta başından itibaren açtığı Özel Televizyon Dosyası’nda televizyon işletmeileri ve yöneticileri uydu yayınlarının yakın zamanda son bulması ile ilgili olarak endişelerini okuyuculara aktarmaya devam ediyor. Diyalog TV Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar’da uydu üzerinden yayın yapan özel TV kanallarına devlet tarafından ödenen uydu katkı payının, Haziran ayından itibaren ödenmeyecek olmasını değerlendirdi. Devletin yaptığı katkı ile belli standartlar gözetilmediğini belirten Akar yapılan 30.000 TL’lik uydu katkı payının TV’lerin kaliteli yayın yapmasında hiçbir etki etmediğini belirtti.

“BU UYGULAMA YATIRIMCIYI TEŞVİK EDEN BİR UYGULAMA DEĞİL”

Uyduda yayın yapan özel TV kanallarına katkı payı verilme kararının İrsen Küçük hükümeti döneminde başladığını belirten Diyalog TV Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar, daha sonra Özkan Yorgancıoğlu hükümeti döneminde de devam eden bu uygulamanın Ömer Kalyoncu hükümeti döneminde sonlandırılmasına karar verildiğini kaydetti. Akar, “Uyduda yayın yapan kanallara ayda 30.000 TL katkı payı yapılması hedeflenerek alınan bu karar yeni yayına başlayan kanallara ilk yıl %25 ikinci yıl %50 katkı yapılması ön görülen bir karardı. Diyalog TV teknolojik olarak BRT dahil tüm kanallardan daha ileri teknolojiye sahip daha büyük yatırım yapmış bir kuruluştur. Bu uygulama gereği Diyalog TV’de 1 yıl süreyle %25 katkı payından yararlanmıştır. Hali hazırda yayıncılık yapan kanallar kazançlarına rağmen %100 katkı payına ihtiyaç duyarken büyük yatırımlar yaparak henüz daha yeni yolan çıkan ve kazanç sağlayamayan bir TV kanalına %25 yatırım yapılmasını mantıklı bulmuyorum” diyerek bu uygulamanın yatırımcıyı teşvik eden bir uygulama olmadığını dile getirdi.

“DEVLET BU KATKIYI YAPARKEN BAZI ŞARTLAR SUNMALIYDI”

Reşat Akar, Ülke bu kadar ağır ekonomik koşullardan geçerken devlet TV kanallarına katkı yaparken bazı şartlar sunmalıydı” dedi. Akar, çalıştırılacak personel sayısı ve bu personellerin sosyal yatırımlarıyla ilgili şartlar sunulması gerektiğini fakat anlaşmaya sadece minimum 5 KKTC vatandaşı çalıştırılması zorunluluğu getirilen bir madde eklendiğini de özlerine ekledi. Bir TV kanalının profesyonel olarak yayıncılık yapması için 5 kişinin yeterli bir personel sayısı olmadığını vurgulayan Akar, bu karar çıktıktan sonra şartların zorlaştırılması konusunu dönemin Başbakanına ve Maliye Bakanı’na hem sözlü hem de yazılı olarak ilettiklerini, fakat her iki taraftan da tatmin edici bir yanıt alamadıklarını söyledi.

“DEVLETİN YAYIN KURULUŞLARINA KATKI PAYI VERME ZORUNLULUĞU YOKTUR”

Ülke şartlarında iyi bir TV yayıncılığı yapabilmek için minimum 20 personelle kurulacak bir organizasyona ihtiyaç olduğunu kaydeden Reşat Akar, katkı payı yapılırken belli standartlar gözetilmediği için yapılan 30.000 TL’lik uydu katkı payının TV’lerin kaliteli yayın yapmasında hiçbir etki etmediğini belirtti. Devletin yayın kuruluşlarına uydu katkısı verme gibi bir zorunluluğu olmadığını savunan Akar, medya sektöründe yer alan kuruluşların kendi gelirlerini artırarak ayaklarının üzerinde durmayı başarması gerektiğini sözlerine ekledi. Devletin vermiş olduğu katkı payından dolayı TV kanalları arasında reklam fiyatları konusunda da bir uzlaşı olmadığını söyleyen Akar, “bir TV kanalının ayda 3500 TL teklif verdiği reklam yayını için başka bir kanal 800 TL ye anlaşma yapabiliyor. Bu da TV kanallarının ekonomik açıdan gelişmesinin önünde büyük bir engel olarak duruyor” diyerek reklam konusunda haksız rekabet olduğunu iddia etti.

“BATIK BELEDİYELER BİLE KENDİLERİNE YAKIN MEDYA KURULUŞLARINA REKLAM VERİYOR”

Haksız rekabet konusunda en büyük sorunun devletin televizyonu olan BRT olduğunu belirten Reşat Akar, büyük paralarla ve personelle dönen bir kurumla mücadele etmek zorunda kaldıklarını açıkladı. Akar, “sadece TV yayıncılığında değil medya sektörünün genelinde maalesef devlete bağlı kurum ve kuruluşlar tüm siyasi partilerin döneminde olduğu gibi bugünde ayrıcalıklı partizanca bir tutum sergiliyorlar. Onlar için önemli olan en çok satan, en çok izlenen, en çok okunan en çok sosyal yatırımları yapan ve en çok istihdam yapan kurumlar değil kendilerine yakın kurumlardır. Bazı iflas etmiş, batmış belediyeler bile partizanca reklam anlayışını sürdürüyorlar. Bunların artık devlet tarafından kontrol altına alınması ve adaletli bir reklam planlamasının yürürlüğe girmesi gerekiyor. Tüm partilerin birleşerek bu konuyla ilgili meclisten kalıcı bir yasa geçirmesinde fayda olduğunu düşünüyorum” diyerek devlet kurumlarının adil bir reklam planlaması olmadığı uyarısında bulundu.

“DVB-T SİSTEMİNE GEÇMEK GEÇ KALINMIŞ BİR KARARDIR”

Güney Kıbrıs’ta olduğu gibi ülkemizde de dijital karasal yayıncılığa geçme kararı alındığını belirten Reşat Akar, “bence bu kararın çoktan alınması gerekirdi geç bile kaldılar” diyerek DVB-T sistemini desteklediğini vurguladı. Güney Kıbrıs’tan çok daha önce Türkiye’nin büyük paralar harcayarak ülkemize DVB-T sisteminin alt yapısını kurduğunu hatırlatan Akar, “bu sistemin hayata geçmesi için her kullanıcının evine bir receiver cihazı verilmesi gerekiyordu. O dönemki araştırmalarda bu cihazların tanesinin 120 ile 150 dolar arası bir maliyeti olduğu belirlenmişti. Devlet bunları bir defa mahsus alıp tüm TV kullanıcılarına dağıtacaktı ya da bir defaya mahsus gümrüksüz satışına izin verip vatandaşların bu cihazları daha ucuza alması sağlanacaktı. Bunu yapmadılar ve bu sistem yıllardır kullanılmıyor. Şimdi bu sistemi devreye koyacaklarını ve Haziran ayından itibaren uydu katkı payını keseceklerini söylüyorlar. Özel kanallar için amaç uyduda yayın yapıp yurtdışından reklam geliri sağlamak ve böylelikle uydu kirasını ödeyebilmekse Turksat’a uydu kiralarını kendileri ödeyip dünyaya yayın yapmaya devam edecekler. Fakat amaç yerel yayıncılık yapmaksa bu katkı kesildikten sonra dijital karasal yayına geçmekten başka çare yok” dedi.