İşkembeciler, hadde oradan !...

Taner ULUTAŞ

Yaşanmasını hiçbir zaman arzu etmediğim, ancak vurdumduymazlık ve rantın ağır basması nedeniyle, maddi hasar es geçtik ancak 4 genci kaybettiğimiz ve büyük acı  yaşadığımızson felaket sonrasında, açıklamaların binini, bir paraya alır hale geldik.

Her zaman olduğu gibi bize ders vermesi gereken acılı olayların arkasından, siyasilerimiz, kurumlarımız ve bazı üst düzey bürokratlarımız, timsah gözyaşlarını dökmeye başladı. Birileri suçlu, ararken, kendilerini zemzem suyu ile yıkanmış göstertmelerine inanın sinir olmamak elde değil.

Yapılan açıklamalarda, bizi söylemiştik. Biz ikaz etmiştik. Ama dinletemedik lafçıklarının sıklıkla kullanılması dikkatimi çektik. Ortaya çıkan ulemaların, fermanlar düzenlediğini, bazı siyasilerin, sanki bu güne kadar bu ülkede birilerinden hesap sorulmadığını bilmemize rağmen pişkin, pişkin işi sonuna kadar takip edeceklerine yönelik, İşkembe-i Kübra’dan sallamaların kadar, herşeye tanık olduk. Ünlü düşünürler, her kim çok biliyorum derse kendini ondan uzak tut. Zira bildiği kendinden öte değildir diyor. Eeee vallahi görünen köyün kılavuz istemediğine göre bu sözün sonrasında başka bir şey söylememek gerekir.

Sosyal Medya’da bakıyorum, bir günah keçisi bulundu. Vur abalıya misali, Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’a önüne gelen punyoyu (Yumruk) sallıyor. Neymiş efendim yol için vize almamış da felakete neden olmuş muş. Bakın arkadaşlar, Fasıl 68 hiç bir devlet projesi herhangi bir vize ve veya benzeri işleme tabi değildir diyor. Bugüne kadar da hiçbir hükümetin benim şimdiye kadarki tespitlerime göre bu konuda müracaatı da olmamıştır.

Sosyal Medyayı bıraktık, devletin önemli kurumlarından birisi konumunda olan İMO’ya (İnşaat Mühendisleri Odası) bakıyoruz. Efendim, Ulaştırma Bakanlığı yol için vize istemedi. Yol yapımında hata olduğu için gelen felaket sonrasında ölüm yaşandı demeye getiriyor. Belli ki İMO yetkililerinin Fasıl 68’den haberi yok. Olmuş olsaydı, belki yasada tadilat yapmak için girişimde bulunabilirdi.

Peki bu noktada İMO’ya derelere, derelerden suyun akışını sağlayacak kanalların üzerine yapılan inşaatların yapımına neden isyan etmedi. Bayrağı çekerek neden bu işlerin üzerine gitmedi? Boş verin laf ile peynir gemisi yüzmüş olsaydı, okyanuslar kadar tereyağı gerekecekti.

İngiliz zamanı, köprüler, dere yatakları ve derelerin dolması halinde, suyun akışını sağlayacak, buna bağlı kanallar belirlenmiş ve haritalar ile bunların yerleri zaptı rapt altına alınırken, buralara kesinlikle inşaat izni verilmezdi.

İşimize geldiği zaman İngiliz Yasaları der ve arkasına sığınırken, özellikle inşaat patlamasının olduğu yıllarda, ne dere nede bu derelere bağlı kanallara baktık. Dereler üzerine ev yapmayı bıraktık, Lefkoşa Göçmenköy’de olduğu gibi yerlerini değiştirdik. Kanalları kapatıp dümdüz ettik. Üzerlerine villalar, çok katlı binalar ve rezidanslar inşa ettik.

Hiç unutmam,  Karaoğlanoğlu veya Alsancak’tı, bir villa sahibi, yüzme havuzunu dereyi kapatarak derenin üzerine yapmıştı. Yahu yapmayın. Su gelince yolunu bulur ve ne villa nede yüzme havuzu demez basar geçer demiştik. Sonrasında şiddetli yağışlar gelince ve su yolunu bulunca ne villa nede yüzme havuzu bıraktı. Zeytinlikte, Karmi’de kısacası Girne’nin birçok yerinde ağaçları kestik, villalar yaparak ranta dönüştürdük. Ağaç olmayınca erozyon olur ve su o toprağı aldığı gibi başımıza çalar. Sonuçta olan 4 masum gencimize olur.

Lütfen bu işlere yaptıkları ve verdikleri izinler ile sebep olanlar yerine, en masum yanımız olan kalbimizi dinleyelim. Ve hala daha bunlara neden olanları, öldüremediğimiz Vicdanımızdacezalandıralım.

Birde Karayollarımız var. Karayollarımız yol yapımları ihalelerinin ve bunlar ile ilgili şartnamelerin Ankara’da çıkmasına neden karşı çıkmıyor? Birileri çıkıp, işi başka tarafa çekerek yine mi Ankara’yı dilinize doladınız diyebilir. Bakın, trafik akışı,Türkiye’de sağdandır. Yol yapımları, buna bağlı virajlardaki eğilim hep buna göre düzenlenir. Ancak Kıbrıs’ta trafik akışı soldandır. Ve virajlardaki eğilimde buna göre yapılmıştır. Bizde, İngilizlerden kalma çemberler ön plandadır.  Ancak bu çember işinin içine de ettik.

Güzelyurt yoluna bir bakın. Gönyeli’de çember. Alayköy Sanayi yakınında dönel kavşak. Alayköy gece kulüpler yakınında çember. Serhatköy’de alt geçit. Mevlevi köyü tali yol kavşağında çember. Bizim bile çok karışık bulduğumuz ve şaşırdığımız bir yolda, araba kullanan bir turistin şaşırmamasının mümkünü olmaz.

Bizde Karayolları varmış. Allah aşkına varlığıile yokluğu belli olmayan bir kurumdan siz ne beklersiniz?

Gelmiş geçmiş hükümetlerin, Emirnameler ile arazilerine rant sağlamaya çalışan ve şehrin içine eden üst düzey yöneticiler sorgulanması yerine, bu işin sorumlusuymuş gibi daha dün koltuğa oturan Tolga Atakan hedef yapıldı. Başbakan da hesap soracakmış. Önce eski parti yöneticilerden işe başlasa diyorum.  Kısacası atan, tutan, üzerindeki hata yükünü başkalarının üzerine atmaya çalışanlara Hadde oradan diyorum.