"Kıbrıs Türk Toplumu Çağdaşlık ve Laiklikten Taviz Vermeyecektir"

Toplumsal yaşamda yerine getirmek zorunda olduğumuz ödevler ve kullanılacak yetkileri gösteren kurallara ‘’Sosyal Düzen Kuralları’’ denilmektedir.  Sosyal düzen kuralları içerisinde, örf, adet ve görgü kuralları yer alır.

İşte açıklama;

Kıbrıs Türk Toplumu Çağdaşlık ve Laiklikten Taviz Vermeyecektir

 

Toplumsal yaşamda yerine getirmek zorunda olduğumuz ödevler ve kullanılacak yetkileri gösteren kurallara ‘’Sosyal Düzen Kuralları’’ denilmektedir.  Sosyal düzen kuralları içerisinde, örf, adet ve görgü kuralları yer alır. Hukuk kuralları da sosyal düzen kuralları içerisindeki en önemli unsurlardandır. Vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yönetimde keyfiliğin egemen olmamasını sağlayan ve kendisini hukukla sınırlayan devlete de “Hukuk Devleti” denmektedir.

 

Kıbrıs Türk toplumu tarihi boyunca, yaşam içerisinde yerine getirmek zorunda olduğu ödevleri ile kullanılacak yetkileri,  sosyal düzen kuralları içerisindeki örf, adet ve görgü kurallarına uygun olarak yapmıştır. Keyifliliğin egemen olmaması için kendisini hukukla sınırlayarak bir hukuk devleti oluşumu için mücadele etmiştir. Eğitimde, bilime dayalı çağdaş ve laik bir yapı tesis etmek için çalışmıştır.

 

Ülkemizde sosyal ve ekonomik yapı hızla değiştirilirken ilgililer sessiz kalmakta, tesis edilen kural ve yasalara rağmen erozyona uğratılmaktadır.

 

Kuzey Kıbrıs Anayasa Mahkemesi, ülkede Din İşleri Komisyonu'nun Kur'an kursu düzenlemek ve hafızlık belgesi vermek gibi yetkilerini Anayasa'ya aykırı bulmuştur.

 

Buna göre;

 

"Laik bir Cumhuriyetin varlığı için, ülkede din hürriyeti bulunması ayrıca din ve devlet işlerinin birbirlerinden ayrı olması gerekir. Bu kuralın gereği olarak laik bir devletin dini kurumları devlet  fonksiyonları görmemelidir. Aynı şekilde devlet kurumları da din fonksiyonlarını ifa etmemelidir",  şeklinde hukuk devletine yakışır karar üretmiştir. Din İşleri Dairesi'ne bağlı Din İşleri Komisyonu'nun dini eğitimleri düzenleyemeyeceği de belirtilmiştir.

 

Tüm bunlara rağmen Lefkoşa Büyükelçiliği, Evkaf ve Din İşleri Dairesi eliyle kurs düzenlenmektedir. Kurslara ilgiyi artırmak için pandemi hiçe sayılarak, öğrenciler kurs süresince, günde iki kez camiye çağrılarak cemaat ile namaz karşılığı bisiklet sözü vermektedir. Ülke ekonomisini yerle bir edenlerin genç nesiller üzerinden yürüttükleri bu tavırlar kabul edilebilir değildir. Her yıl ısrarla düzenlenen kamplar, içeriği artırılarak kendilerince özendirici hale getirilmiştir. İkinci eğitim yılını da, sağlık nedeni ile evinde geçirmek zorunda kalan aileler ve gençler üzerinden planlar öngörülmektedir. Ülkedeki birçok alan gibi eğitimin de zarar gördüğü bir gerçektir. Bugün hala aşılamada yol alamayanlar ülkemizde 3750 öğrenciyi risk altına sokmak istemektedir. Yapılmak istenenlerin hangi bilimsel gerçeklik üzerinden kurgulandığını sormaktayız.

 

Baskı ve ihmal döneminde gayr-ı resmi olarak yapılan dini eğitim ve öğretim faaliyetleri, dini farklı şekillerde anlayan ve yaşayan genç nesillere yol açacaktır. Yapılan hatalar ve ihmaller sebebiyle, bir kısım kişilerin ya dinden habersiz ya da dindar ama kendi görüşünün doğruluğunu körü körüne savunan kişiler haline geldiğini görmekteyiz.

 

Yaşadığımız yüzyılda, dinin gücünden faydalanmak isteyenlerin hedef ve amaçlarına hizmet eden nesiller değil, bilimin üstünlüğünde

 çağdaş eğitimler alan gençlere ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Eğitim ve öğretim, öğrenciyi hem akademik, hem duygusal ve sosyal hem de fiziksel yönden en üst düzeyde geliştirmeyi hedeflemelidir. İnsan; zihin, beden ve duyguların uyumlu birleşiminden oluşan bir bütündür. Bu nedenle, “bütünsel eğitim” insana en uygun eğitim sistemidir. Çocukların nitelikli, iyi ve değerli bireylere dönüşmesi ancak onların tüm yönlerinin dengeli ve bütünlüklü şekilde gelişmesiyle mümkündür. Eğitim, teşvik edici ve özendirici olmalıdır.

   

Ömer AKKANAT

Genel Sekreter

Yönetim Kurulu (a.)