Kurumsallaşan mantıksızlık

Barış BAŞEL

 Çalışma izni çıkarılmadan sigortasız çalıştırılan, emek sömürüsü mağduru insanların yaşadıklarını görmezden gelenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda insan hak ihlallerinin bu kadar yaygın görülmesine şaşırmamak gerekir. Yarıdan fazlası defalarca göçmen olmuş, oradan oraya sürülmüş ve evlatları, akrabaları çil yavrusu gibi dünyanın dört bir tarafına dağılmış bir toplumun dışarıdan gelenlere ayırımcılık barındıran bakış açısı empati duygusunu çoktan yitirdiğimizin en büyük kanıtıdır aslında.

Gazete yayına başladığı gün ve ardından Sevgili Rana’nın yaptığı köle ticaretine ilişkin haberlere baktığımızda ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığını görüyoruz. Tanıdık jargon altına döşenmiş bildik cümleler dökülüyor yetkililerin ağzından: “Yasalarımız yetersiz, gerekli düzenlemeler yapılacak vs.”  Bizi yönetenler hemen her konuda bu söylemlerin arkasına öylesine sığınır oldu ki hukuksuzluğun ve mantıksızlığın tepeden tırnağa kurumsallaştığını devletin kimliğini yitirdiğini kendileri de unutur oldular. Yasal düzenlemelerin çağ dışı olması yöneticilerin insiyatif kullanarak mevcut maddeleri uygulamasına bir engel teşkil etmemelidir. Çok iyi hatırlıyorum Sosyal Hizmetler’de çalıştığım son dönemde çocuk işçiliği ile mücadele amacı ile Çalışma Dairesi ile birlikte Lefkoşa’nın değişik bölgelerindeki iş yerlerine baskınlar düzenlemiş ve  çocuk emeğini talep ederek yasaya aykırı davrananlara ceza keseceğiz diye yollara düşmüştük. Zaten önceden tespit edilen veya ihbarla listeye alınan iş yerlerine gerekli denetimler gerçekleştirilmişti. Henüz ofise dönmüştük ki tepeden telefonlar yağmaya başladı ve bir süre sonra öğrendik ki çocuk çalıştıran iş yerlerine kesilen cezaların çoğu iptal edilmişti. Bir kısmına da dostlar alış verişte görsün mantığı, uyarı niteliğinde cezalar verilmişti. Belli ki birileri birilerine gebe kalmış hatta farkında olmadan akraba olmuştu yine. Kişi başına düşen milli geliri çok düşük olan ülkelerden çalıştırılmak üzere getrilen insanların yaşadıklarını gözler önüne seren haberlere rağmen gerekli denetimleri yapmayan mercilere taş ocaklarında, tavuk çiftliklerinde ve inşaatlar başta olmak üzere köle gibi çalıştırılan bu insanların varlığını hatırlatmak lazım. Kaç saat çalıştıklarını, hangi koşullarda yaşam savaşı verdiklerini ve yatı evlerinin durumunu görmek için tekerleği yeniden icat etmelerine gerek yok! Eğer gece kulüplerinde yaşananlar gibi sessiz kalıp bu konunun da bir süre sonra unutulup gideceğini düşünüyorlarsa o ayrı konu ama denetleyip bakma zahmetinde bulunsalar emek sömürüsü piyasasında ne insanlık dramları yaşandığını göreceklerdir.       Türk Dili ve Twitter edebiyatı: #bknz.kktc

  • Gaz pedalına dokunanın bir yerde en sevdiğimizle karşılaşacağını hesaplamadan polis var diye  ışıkla uyararak işlediği suça hemen ortak olabilme gibi gelişmiş bir yönü olan toplum.                                     ( #bknz.kktc)
  • Soğuk kış günlerinde zeytin odunu yaktığı şöminenin resmini paylaşıp yaz aylarında petrol dolum tesisi protestosuna katılan veya sosyal medyada süslü cümleler kuran, zeki öneriler getiren aydınların cirit attığı ülke. ( #bknz.kktc)
  • Günlük sosyal yaşam becerileri içerisinde karşı cinsle iletişim kurmaktan aciz, tüm cinsel açlığını gece kulüplerinden gidererek adını “ihtiyaç” koyan, bununla öğünebilen “erkek” modelinin yaygın olarak bulunduğu ülke. ( #bknz.kktc)

  İçinizdeki kurdu besleyin: Ali ile Ramazan Perihan Mağden Türkçe 164 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm Doğan Kitap İstanbul, 2010         Haftanın Fotoğrafı:     Hatırlatma: Madde kullanımı bu hızla yaygınlaşmaya devam ederse 10 yıl sonra sistemi ayakta tutacak sağlıklı iş gücümüz olmayacak!   Kullanılmış biletler: