Maraş açılsın mı dediniz?

Taner ULUTAŞ

Maraş konusu gündeme düştüğünden beri, traji komik tiyatro senaryolarını okurken, kaba yerimiz ile katıla katıla gülmekten bir haller olduk. Maraş açılacak, yok açılmayacak ve Las Vegas olacak denirken, birden LOS (Kayıp) Vegas olduğunu gözlemledik.

Maraş açılmasın diyecek bir kesimin, bu ülkede kesinlikle olmadığını düşünüyorum. Ama açılırken, başımıza iş almamamız için bunun Uluslararası hukuka, BM parametrelerine göre yapmamızın gerektiğini de unutmamamız gerektiğini söylüyoruz.

Bu güne kadar ucuz siyaset gütmeyi alışkanlık haline getiren ve bundan siyasi rant sağlamaya çalışan insanlar üstüne kurduğumuz hayaller, bizlere pahalıya patladı. Bu nedenle, düşüncesizce yapılan bir hareketin bize 1990’daki Güvenlik Konseyinin hayata geçirdiği ve bizleri ambargolar ile sarmaş dolaş yaptığı Abant kararlarına benzer kararlar ile karşı karşıya bırakabilir.

1977-1979 ve 2003 Doruk anlaşmaları yani liderlerin imza koyduğu anlaşmalarda bugüne dek bizler hep iki bölgeli, Federasyon tezine vurgu yaptık. Hatta Annan Planı da, doruk anlaşmalarından alınan bu anlaşma maddelerine göre hazırlanmıştı.

BM, Maraş ile ilgili olarak kendi parametrelerine bağlı yürütülmekte olan kapsamlı federal çözüm müzakerelerinde, 1974 tarihinden beridir kapalı tutulan ve bugün hayalet bir kente dönüşen, Kapalı Maraş’a atıfta bulunarak, BM parametreleri kapsamında, mevcut siyasi koşullarda ne şekilde açılabileceğini belirtti. Ve Maraş’ın, BM yönetiminde ve mülklerin yasal sahiplerine iade edilmesiyle açılabileceğine vurgu yaptı. Sn.Tatar’ın Maraş açılacak ve Las Vegas olacak. Bir zamanlar Maraş’a gelen ünlüler yeniden Maraş’a gelecek ve bölge turizm açısından bir cazibe merkezi olacak sözleri ilk anda kulağa çok hoş geldi. Bu açıklamalar, Güney’de ve Türkiye’de siyasi kulisleri harekete geçirdi. Çoğumuz bunun Türkiye menşeli bir direktif olduğu yönünde fikirler ürettik. Hemen açılsın diyenler ile yahu arkadaşlar açılsın da bunu nasıl gerçekleştirelim diyenler arasında tartışmalar başladı. İstemezükcüler ile isterükcüler arasında zaman zaman bestesi küfür, güftesi santurlu küfür makamında üretimi ağzı bozuk Anonim şirketi sahipleri tarafından piyasaya sürüldü.

Sonra Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ortaya çıkarak, noktayı, cümlenin sonunda değil. Tereddüt edilen ve tartışmalara neden olan yere koydu. Ve be arkadaşlar oturun oturduğunuz yerde. Maraş açılmayacak. Yalnız envanter tespiti çalışmaları yapılacak dedi. Ve Tatar’ı da, onu destekleyen UBP’li siyasetçileri de yalanladı.

 Sadede gelirsek, birçoklarının özellikle Vakıflar eski Genel Müdürü Taner Derviş’in öne sürdüğü gibi Maraş, Abdullah Paşa, Piyale Paşa ve Bilal Paşa’an kalma, Vakıfların malı değil. Evet, Maraş’ın bir kısmı vakıf ve kilise malıdır. Ama geneli değildir.

Bakın, Vakıflar yasasına göre vakıf malları, satılamaz. Ama eşdeğerde başka toprak ve arazi ile değiştirilebilir. İngiliz Sömürge döneminde, İngiliz Valisinin emri ile Maraş, sistematik bir şekilde, karşılığında başka yerlerden arazi verilmek suretiyle bizim elimizden alındı. Alınan araziler, Rum ve birçok Avrupalı iş adamına verilerek, zamanın ‘Küçük Beyrut’u yaratıldı. Bu durum 1974’’e kadar sürdü. Barış hareketi sonrasında da günümüze kadar kapatıldı.

Ayni durum, Memiş Paşa vakfı içinde geçerlidir. Kalkanlı’nın alt kısmından başlayıp, Güzelyurt yoluna kadar uzanan ve geniş bir alanı kapsayan Memiş Paşa’nın arazisi de ayni Maraş gibi Kıbrıslı Türklerin elinden alınarak, dağıtıldı. Memiş Paşa’nın bugün yaşayan torunları bir süre önce konu ile ilgili KKTC’ye gelerek araştırmalarda da bulunmuştu.

Neyse, Kapalı Maraş hayalet şehir gibi kalacağına kesinlikle açılsın diyenlerdeniz. Maraş’ın açılmasının, KKTC Turizmine ve özellikle Mağusa Bölgesine büyük kazanç sağlayacağının da bilincindeyiz.  Ama açtık ve bitti diyerek bir oldubitti yaratmak, başımıza bir belayı daha sarmak ile eş anlamlıdır.  BM nezdinde, taraflar arasında devam eden çözüm müzakerelerinde, muhatap alınan ve BM nezdinde “Kıbrıs Türk Toplumu Lideri” olarak muhatap kabul edilen Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yetkisi çerçevesinde varılacak anlaşma çerçevesinde, Kapalı Maraş’ın açılması Kıbrıs’ın geneli için hayırlı olur. Ve ayrıca alınacak kararın, ancak bu şekilde alınması halinde, uluslararası hukuka bağlı bir açılım olarak kabul görebilir. Bu yüzden uluslararası hukuka bağlı hareket edilmesi kaçınılmazdır.

Artı, Maraş’ın açılmasının KKTC’ye ne kadar daha maliyet yükleyeceğinin hesabı da yapılmalı. Bu iş açtım demek ile olmuyor. Kapıyı açtım diyerek, yerinden oynatacağınız mertekler nedeniyle yıkacağınız damın, üstünüze düştükten sonraki ağırlığının altından kalkmanın, hesabını da yapmanız gerekir. Rum’un bıraktığı Kuzey’de bıraktığı toprağın bedelinin tümünün ödenmesi için en az 10 milyar Stg.’ye ihtiyaç duyulduğunu, Sağır Sultan bile duyarken, görme engelli Metin Şentürk de gördü.

Kuzeyde 1 milyon 453 bin dönüm, Kıbrıslı Rum’un toprağı var. Bugüne dek bu miktarın sadece 19 bin 298 dönümün parası ödenerek satın alındı. Bizim Güney’de bu topraklara karşılık sadece, 492 bin dönüm toprağımız olduğu söylenirken, yapılan satışlarda bunun 455 bin dönüme düştüğü öne sürülüyor.

Dianellos Sigara Fabrikası üzerinde kurulan Meclis-i Mebusanımızın yeri için yerin sahibi, Dianellos Vergopulos,  Törkiş Lira değil. Sadece 35 milyon Euro istiyor.  Haa, Lefkoşa’daki büyük bir turistik oteli için, Rum mal sahibine, 12 milyon sterlin ödendiğini düşünürsek, KKTC’de kurulan 166 otelin 133’ün bugün Rum toprağı üzerine kurulmasının bedelini de lütfen birileri bir yol hesaplayıversin.

Sadede gelirsem, Rum toprağının, bedeli bugün itibarı ile Törkiş Lira değil, 10 Milyar Störling olarak hesaplanıyorsa, bir zamanlar Osmanlı Toprağı olan sonra KKTC’ye bir başka deyişle Vakıflara devredilen ancak İngiliz’in, Alicengiz oyunları ile elimizden aldığı Maraş’ın bedelinin nerelere tekabül edeceğini de hesaplamamız gerekir.

Maraş açılsın mı? Tabi ki açılsın. Ama,  Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da içinde olacağı bir anlaşma sonrasında, varılan mutabakat çerçevesinde, BM parametreleri çerçevelerinde açılsın derim. Ha bu yapılmazsa ne olur demeyin. Olursa, yandı gülüm keten helva türküsünün yankısı ‘Beşparmak’ dağlarında yankılanırken, gözyaşlarımız inanın yaptığımız hatayı bile silemeyecek.