Olgunluk deneyimle değil, kafa patlatmayla gelişiyor

Olgunluk denince akla genelde yaş veya deneyim zenginliği geliyor. Ancak araştırmalar, olgunluğu deneyimin değil, derinlemesine düşünmenin geliştirdiğini gösteriyor.

Liderlik ve kişilik gelişimi gibi konulara odaklanan psikolog John Gruda’nın  Psychology Today’de yayınlanan yazısından ilgi çekici noktalar şöyle:

Deneyim, yaşam boyunca karşılaşılan sayısız olay, zorluk ve durumu kapsar. Ancak bu deneyimlerin bizi olgunlaştıracağına inanmak yanlış. Araştırmalar gösteriyor ki gerçek olgunluk, bu deneyimler üzerinde derinlemesine düşünme, gelecekteki eylem ve düşüncelere rehberlik edecek dersler ve içgörüler çıkarma becerisinden kaynaklanıyor.

Araştırma sonuçlarına göre bir kişinin anılarına kaç kez dönüp baktığı değil, bu tür geriye dönük incelemelerin derinliği, samimiyeti ve amacı önemli. Deneyimlerini irdelemek için gerçekten çabalayan, dersler çıkaran ve kişisel gelişime odaklanan bireyler, bariz olgunluk belirtileri ortaya koyuyor.

Modern profesyonel ortamda, deneyim ile olgunluk arasındaki ayrım giderek daha önemli hale geliyor. İşe alım sırasında, genelde bir adayın özgeçmişindeki deneyimlere bakılır. Ancak, ileri görüşlü işe alım uzmanları ve kuruluşlar, gerçek değerin adayın bu deneyimler hakkındaki düşüncelerini anlamakta yattığını kavramış bulunuyor. Adayın sorun çözme becerileri, uyum yeteneği ve duygusal zekasının derinliği ancak bu yaklaşımla ortaya çıkarılabiliyor.

Sonuç itibariyle araştırmaların gösterdiği şu: Olgunluk, deneyimlerimize değil, bu deneyimleri nasıl değerlendirdiğimize bağlı. İç gözlemi ve derin düşünmeyi benimsemek sadece kişisel aydınlanmaya değil, aynı zamanda olgunluğun gerçek özünü anlamayı sağlayıp mesleki gelişime de yol açabilir.