Şov devam ediyor...

Ediz TUNCEL

Aklımdan belki bin kez, belki daha fazlası bir gün içinde, bazen de bir saat içinde geçiyor, hem de o kadar
hızlı geçiyor ki ben bile hızına şaşırıyorum, yazmamak için direniyorum...
Aklımdan ne mi geçiyor?
Bir ucundan öteki ucuna topu topu üç saatte gidebildiğimiz bu küçücük memlekette yaşadığımız onca
abuk subukluk ve çözümlerinin ne kadar basit olduğu, tabi ki...
Dün sabah işe gitmek için yola çıktım, 200 metre sonra polis tarafından durduruldum, az ilerdeki köprü
yıkılma tehlikesi geçiriyormuş, altı tıkanmış, dere suları üzerinden geçmeye başlamış...
Geri döndüm, gidip bölgedeki derelerin ve barajın duruma baktım, evet, Trodos’tan gelen yağmur suları
(ki geçmişte hatırladığımdan daha fazla kesinlikle değildi) zaman içinde abuk subuk şekilde müdahalelere
uğrayan dere yataklarının içinde ve çevresinde kendine alternatif yollar arayarak akıyordu...
Tabi ki çöplüğe döndürülen ve içine yer yer kaçak inşaatlar yapılan dere yatakları kısa sürede ya tıkandı ya
da önüne kattığı pisliği, çeri, çöpü, hurdayı denize götürdü...
Lefke’den alternatif yol olarak Çamlıköy üzerinden gideyim dedim, Acendu’daki küçük köprü, ki
üzerinden tek bir araç geçebilecek kadar geniştir, kafası bit beyni kadar işlemeyen, inatla ileriye sürüp de
köprü üstünde yolu tıkayan saygısız sürücüler yüzünden tıkandı kaldı.
Lefke’de yeterli polis olsa, buraya iki polis dikerlerdi, trafik akışını kontrol ederdi, olur biterdi, ama nerde,
yok işte...
Geri döndüm, eve gittim.
.............................
Memleket biraz yağmurda göle dönüşüyor, Ulaştırma Bakanlığı’nın beceriksizliği, aymazlığı, sorumsuzluğu
yüzünden Ciklos’ta dört genç insanımız ölüyor, muhalefette olsalardı sırf eleştiri olsun torba dolsun diye
çıkaracakları yaygaradan kızılca kıyametin kopacağı kesin olan HP’nin başındaki zat ve Ulaştırma
Bakanı’ndan halen gık yok!
İktidarda değil de muhalefette olsalardı, iktidarda olana “bu çocuklar devletin, hükümetin, bakanın
beceriksizliği, sorumsuzluğu yüzünden katledildiler, ne demek altyapı eksikliği, ne demek yapım hatası,
ne demek müteahhit hatası, çocuklar düpedüz katledildi işte, katillerden hesap sorulsun, biz iktidara
gelirsek katillerden hesap soracağız...” diye bas bas bağıracaklardı...
Ama nerde!...”Her güne bir başka abuk subuk gündemle başlayan ülkede toplum da nasılsa balık hafızalı,
bugün bağırırlar, yarın unuturlar moduna girmek her zaman işe yarar” mantığıyla sinip kalıyorlar!!!
Ciklos’taki felaketten birincil olarak HP’nin kontrolündeki Ulaştırma Bakanlığı’nın beceriksizlikleri
yüzünden yaşandı, dolayısıyla HP ve Ulaştırma Bakanı, keza o bakanlığa atadıkları tüm bürokratlar da
doğrudan doğruya sorumludurlar...
İkinci olarak da hükümetin ta kendisi sorumludur, Ulaştırma Bakanı başta olmak üzere tüm üst düzey
atanmışlar görevlerinden alınmalıydılar, ama tık yok!
Ortada hata var, ama suçlu yok, hatayı yapan halen yok!
Günün sonunda, bu kadar kısa bir süre içinde, başta TDP, HP ve CTP olmak üzere (DP’yi boşverdim, adını
bile anmaya gerek yok) tüm hükümet ortakları hesap soracağız diye geldiler, tam anlamıyla hesap
sorulacak hale geldiler...
Tek becerebildikleri şey ağlaşmak ve Türkiye’den para dilenmek, parayı bulamadıkları yerde ise maaşları
ödeyebilmek için vergilere ve harçlara tarihin gördüğü en büyük zammı yaparak halkı düpedüz
dolandırmak!
Bir de birbirlerinin avantacı, partizanca uygulamalarına göz yummak...
Memlekette ekonomik, sosyal ve idari yönden durum son 44 yılın belki de en rezilane durumundayken ve
eleştiriler tavan yapmışken ve ayrıca kendisi ve partisi de çözüm üretecek durumda olmadığından (halka
sopa gösterip kırbaç sallamaktan başka çözüm şu ana kadar göremedik de!!!...), Dışişleri Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı olan zat-ı muhterem tutuyor yolu Amerika’ya gidiyor, değil bir Dışışleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı pozisyonunda, sanki bir dernek başkanıymış gibi o kapı senin bu kapı benim
dolanıyor, gündemde kalabilmek için sosyal medya hesabından sürekli ıvır zıvır laflar üreterek basına
hikaye uyduruyor, aklınca gündem saptırıyor, algı operasyonu yapıyor...
Ne için?
Yüreciğinden ve beyinciğinden geçen Cumhurbaşkanlığı mertebesine zemin hazırlamak için, elbette...
Bir iki senecik sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak, artık yavaştan “reklamlar” zamanı geldi...
Belli ki birileri bu “reklamlar faslı” için düğmeye bastı, gerekli “ayartmaları” yaptı, bizim beyfendi de
uçağa atladığı gibi bir Amerika turcuğu attı, şovunu yaptı, masraflar da tabi ki bizim cebimizden
“gasbedilen gelirlerle” ödendi...
Ha, bir de şu Amerika şovunun masrafını açıklasa, hiç fena olmaz, değil mi!!!
Eeee, durum böyleyken, Akıncı tayfası da hiç boş durur mu, onlar da evlere şenlik bir açıklama yaptılar,
ama belli ki derslerini iyi çalışmadılar, yaptıkları açıklamada BM’nin başımıza bugün bile bela olan 186
sayılı kararının 4 Mart 1964’de değil de 8 Mart 1964’de alındığını “kazara” yazıverdiler...
Ha şimdi ben de diyorum ki Barış Harekatı 20 Temmuz 1974’de değil, 24 Temmuz 1974’de olduydu,
nasılsa işkembeden sallamak bedava, değil mi!!!
Diğer taraftan, memleket her yönüyle dibi görmüşken ufak hesapçıkların içinde ter ter tepinen TDP nasıl
partizanlık yaparım derdinde...
Zeki Çeler’in bakanlığın partisine veya görüşüne bakılmaksızın teknik yönden nitelikli insanlar tarafından
yönetilmesi konusundaki bütün uyarılarına ve çabalarına rağmen Çalışma Bakanlığı’nın müsteşarı
görevinden alındı, yerine hayatında uzaktan yakından bu işlerle uğraşmamış TDP’li bir şahıs atandı,
iktidara gelene kadar partizanlık konusunu eleştirirken mangalda kül bırakmayan TDP’nin de böylece başı
arşa değdi...
Hangi TDP bu?
Daha koltuğa oturduğu ilk andan itibaren beceriksizlikleri ve partizanca uygulamaları sayesinde eğitimi
katleden, bir avuç yaygaracıya yelken indiren, Türkiye’de rendevulu gittiği kapılarda başkanıyla dalga
geçilen, en mühim marifetlerinden biri olarak da müzik ve spor öğretmenliğine gastronomi mezunu birini
atamakta hiçbir sakınca görmeyen, başkasının yanlışlarını eleştirirken yaygarayı basan, ama
eleştirdiklerinin beş beterini kendisi yapmakta hiçbir sakınca görmeyen, zar zor da olsa topladığı biraz oyu
verenlerin de nefretini kazanmayı büyük bir marifetle beceren, devlet yönetmeyi dernek yönetmenin bile
altına çekmeyi başaran, gündeme sadece olumsuzluklar ve beceriksizliklerle gelen TDP...
Sahi, biz bunca zaman UBP’yi ne için eleştiriyorduk!!!
UBP’nin hatalarının beş beterini yapasınız diye mi!!!
Hade şova devam edin, iyi gidiyorsunuz, iyi...