UBP’de kıyamet kopar mı?

Taner ULUTAŞ

Sorma gir ve sormadan git cümlesinin ağır ağır dillerde dolaşmaya başladığı KKTC’de, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili geri sayım başladı. Takvim geriye doğru yol alırken, adaylar bir bir ortaya çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı adaylarının ismen değil ama medyada cismen boy göstermeye başlamasına bakarak, son zamanlarda yaptığı açıklamalar nedeniyle hedef tahtası yapılan Kudret Özersay’ı ziyaret edeyim dedim.

Eleştirilerimizi her zaman olgunlukla karşılayan ve karşılaştığımız zaman varsa kızgınlığını ön plana hiç çıkartmayan Kudret Hocam ile oturup biraz lafladık. Kudret Hocam şimdilik yazılmaması kaydıyla çokşey söyledi. Daha sonra bu söylediklerimi, senin ile katılacağım bir canlı yayın programında dile getireceğim. Ama şimdilik yazma dedi. Verdiğim sözün arkasında durarak, yazılması halinde gündemde bomba etkisi yaratacak açıklamaları sonraya bıraktım. Kudret hoca, Cumhurbaşkanı adayıyım demedi, ama konuşmasından, kesin olarak Cumhurbaşkanı adayı olacağını çıkarttım.

Yahu boş verin kazanırsa, ‘Dikili Taş’ altında dikkat, tırnak kontrolü yapılacak denilince, birerli kolda hizaya geçenler arasında olur diyenler varsa, AKP’nin ve Erdoğan’ın zaman zaman ricası ile beklentilerinin dışında hareket ettiğini dile getirmeyi de bir görev sayarım.

Özgür sokak kedisinin, özgürlük felsefesini belki tam anlamı ile kabullenmiş değil. Ama konuşmamızda, Ciğercinin kedisi gibi camdaki ciğere, tekme yeme pahasına bakmaya ve camın önünden ayrılmama gibi bir ‘Piyon’ siyasetçi olmadığını da anladım. İşte bu nedenle son zamanlarda AKP’nin üst düzey yöneticileri biraz rota değiştirerek yeni aday arayışına girdi düşüncesindeyim.

Söylentiler doğru olmayabilir. Veya iddialar yanlış da olabilir. Ama geçenlerde Tufan Erhürman’ın, bazı MİT ileri gelenleri ile konuştuğu ve AKP ve Türkiye ile ilgili söylemlerinin yanısıra eleştirilerini yumuşatması halinde destekleneceğinde, doğruluk payı varsa, bu noktada Kudret Özersay’ın her istenileni yapmadığı ve ‘Kaka çocuk’ ilan edilerek rotanın başka limanlara çevrildiği düşünülebilir.

Özersay Maraş konusunda haklıdır. Bugüne kadar geçen zaman dilimi içerisinde, Maraş veya başka konularda Rumlara, birçok önerilerimizde, toprak dahildir, dünyaları bağışladık. Ama onlar bize hiçbir konuda bir el bile uzatmadı. Çektin gelmedi. İttin gitmedi. Vallahi gabsalı vermekte sanırım haklıyız. Maraş Vakıfların malıdır diyenlere de Kudret Özersay, mal sahibi olduğunu iddia eden Rumlara bir yerin verilmesi halinde ve vakıflar tarafından belgeler ile o yerin vakıf malı olduğunun ıspatlanması durumunda, Ruma daha önce imzalatılacak olan bir belge sonrasında o mal vakıflara devredilir diyor. Eeee bu durumda sorun kalmaz derim.

**

UBP – HP koalisyon hükümetinin 100 günlük icraatının açıkladığı basın toplantısının genelini videodan izledim. Yapılan açıklamalara bakınca, ülkenin güllük gülistanlık olduğunu sandım. Bilet fiyatları düşecek diyen Turizm Bakanının aksine İstanbul’dan tek geliş ile 1000 TL ödenen biletin, bakana ‘Nannik’ yaptığına tanık oldum. Düşenin, bilet fiyatının aksine bir yerine avroşillo sürülen ve o acı ile yarış atını bile geçerek yorgunluktan yere düşen eşek olduğunu gördüm.

Elektrikte giderek büyüyen kavganın yanısıra, okulların açılması sonrasında Tsunami olarak gelmekte olan öğretmen eylem ve grevlerini hatırlayarak, ülke üzerine serpilmeye çalışılan toz-pembe rengin, pembesinin ‘Güneş’ten solarak kaybolduğunu, geriye ise Kalaharideki kum fırtınası nedeniyle kalkıp buralara gelen tozun olduğunu anladım. 

Kısacası, hükümet, kar taneleri örneğinde olduğu gibi bir birine zarar vermeden yol almasını beceremedi. Yerine, ufacık bir gürültüden ürken ‘Fincancı Katırları’ gibi züccaciye dükkanlarını yerle bir etti. Uyuyan devi uyandırdı. Ma be ama kimdir bunlar mantığı ters teperek El –Sen’in uzattığı kablo nedeniyle ceryana tutuldu. Özelleştirmeye karşıyız denilerek yakılan heyecan ateşini, ama 3’e bölünsün. Açıklaması ile küle dönüştürdü. Kül olan ateş tekrar yanamayacağına göre bu ceryan sanırım hükümeti fena tepecek.  

Aksa malı götürüyor. İcabına bakacağız açıklaması ile haah tamam, pahalıya alınan elektrik biraz ucuzlayacak diye düşünenler bu konuda buz gibi hayaller kurmaya başladı. Ama Aksa’sız da olmaz. Sonra anamız ne der iması ile çizilen zikzaklar, hükümetin elektrik konusundaki inandırıcılığının yitirilmesine neden oldu. Ve buz tutmuş suyun tekrar akmayacağı anlaşıldı.  

Daha ucuz elektrik üretimi sağlayacak düşüncesi ile dizel ve gaza dönüşebilen 4 adet jeneratör alımı askıya alındı. Kısacası halkı elektrisiz bırakmayız diyen geçmiş hükümet ile bu konuda çaba sarf eden Kıb-Tek gönül alıp, gönüllerde bir çiçek yerine birçok gönülde buket olurken, şimdiki hükümet yanlış söylemler ve icraatlar ile gönül kırmaya devam etti. Peki gönül kırılırsa, bir daha gönül kırana dönüp bakar mı? Sanmam.

Neyse UBP büyük ortak olarak bunlar ile uğraşırken içte de kavga sessiz ve sakin bir şekilde büyüyor. Cumhurbaşkanlığı için aday olacakların tartışmasının hafiften başlamasını geçtim. Ancak partinin, Sunat Atun, Kutlu Evren, Hamza Ersan Saner, Menteş Gündüz, Özdemir Berova ve Önder Sennaroğlu gibi deneyimli isimleri bir kenarda bırakmasının yansıra Eroğlu soyadı nedeniyle güçlü bir çevreye sahip olan Resmiye Canaltay’ın, görmezden gelinmesini es geçemedim. Genç vizyon denilerek bakan yapılacak intibai yaratılan, Yasemin Öztürk, Erek Çağatay, Oğuzhan Hasipoğlu, İzlem Gürçağ Altuğra gibi genç jenerasyona, biz çalımların, ustasıyız, ‘Süper Bakanlar’ ile doktor vekillerin hastasıyız denilerek yaratılan tartışmayı görmezden gelemedim.

Herşey güllük gülistanlık gitmiş olsaydı, sorun olmazdı. Ama gemi rotadan çıkıp, şiddetli eleştiri dalgalarına maruz kalınca, partinin ilçelerdeki bireylerinin homurtu sesleri 7 desibetreye yükselmeye başladı. Genel Kurul konuşmaları sessizden yapılmaya başlandı. Şimdilik bu parçaları bir araya getirecek lider ortaya çıkmadı. Ama yarın çıkmayacağını kim garanti eder ki?

Sessiz çoğunluk şimdilik beklemede ancak, Hüseyin Özgürgün faktörünü de unutmamak gerekir. Mal Bildirim Yasası gereğince, Meclise bildirimde bulunduğu, mal varlığı ile daha sonraki mal varlığı arasındaki farklılığın sürekli tartışma konusu yapılarak, Özgürgün pilavının ısıtılarak ana menü olarak masaya konması, başka birisi kalmamış gibi hem Özgürgün’ü hemde milleti rahatsız etmeye başladı.

Rahatsız olan Özgürgün de doğal olarak, etkin olduğu parti içerisinde harekete geçti. Kendine yakın parti üyeleri ve sempatizanları ile etkili-yetkili kişiler ile hafiften iletişime geçti. Yani bunu da saklamadı. Herşey meclisin açılmasına endekslendi. Açılınca kıyamet koparmı? Yoksa cumhurbaşkanlığı seçimi beklenerek, bu kıyamet daha sonra mı kopartılır? İşte burası çok bilinmeyenli bir denkleme dönüştü. Bekleyelim görelim derim.

GÜNÜN ÖZLENENLERİ

GÜNÜN FOTOĞRAFI

GÜNÜN SANAT ESERİ

GÜNÜN SÖZÜ