Uçmayı ve yüzmeyi beklerken yanmak var sonuçta…

Ayşegül Garabli

Bilirsiniz, “Dağ, fare doğurdu” diye bir deyim vardır.

Bizim Bakanlar Kurulumuzun işleri de tam o hesap.

Toplanıyorlar.

Zaman harcıyorlar.

Kafa patlatıyorlar.

Yollar bozuk.

Yollarda aydınlatma yok.

Yol kenarlarında olması gereken çizgiler yok.

Ülkeyi delik deşik eden firmalara ait, çakıl ve kum taşıyan ağır vasıtalar ve beton mikserleri günün her saatinde, yollarda tehlike saçıyor.

Denetimler ve kontroller yapılmıyor.

Beton mikseriyle büyük bir kaza yapan kişi 4 ay sonra yine ağır vasıta kullanarak yollarda can alıyor.

Ülke trafiğinin, ehliyet alındığı yere ters olmasına bakılmaksızın, ülke yollarını tanımayan kaçak işçilere ağır vasıtalar teslim edilip, yollara salınıyor.

Ortalığı sel almış götürmüş.

Selden yollardaki çukurlar görülmediği için ayrı bir tehlike var.

Çocuklar, kör karanlıkta bu şekildeki yollarda okullarına gitmeye çalışıyor.

Tüm bunlar sebebiyle onca can gitmiş ve bir o kadar insanın da canı tehlikede. Hani siz bekliyorsunuz ki,  Bakanlar Kurulundan, bunlara çare bulunacak, insan hayatının tehlikeye atılmayacağı, adam akıllı kararlar çıksın değil mi?

Ama nerdeeee !!!

Bakanlar Kurulu toplantısından, çıka çıka, “Araba plakalarının beyaz olması” kararı çıkıyor.

Doğal olarak da, halk öfkeleniyor.

Halk öfkelenmekte haklı ancak daha fazla öfkelenmeli.

Zira bu alınan karar, öyle basit ve sıradan bir karar değil.

Plakaların beyazlatılması, Bakanları, sorumsuzlukları dolayısıyla giden canların vebalinden aklamayacağı  gibi, Kıbrıs’ın geleceği açısından “kara günlerin” habercisi olan bir karardır.

Bu karar Türkiye’ye ters olan KKTC trafiğini, Türkiye trafiği ile aynı hale getirmek için uyumluluk çalışmasıdır.

Şimdi, “Bunda ne var, dünyanın hemen hemen her yerinde trafik bize göre ters, dünyayla uyumlaşsak ne var” diyecekler çıkacaktır.

Doğru, dünya ile uyumlu olmakta herhangi bir sorun yok.

Ancak buradaki amaç dünya ile uyumlu hale gelmek değil, trafiği Türkiye’ye uydurmaktır.

5li zirve öncesi, hele de bazı çevreler tarafından “ilhak” yüksek sesle dillendirilirken, böyle bir kararın alınması sizce de manidar değil midir?

Burada amaç, hem görüşme öncesi karşı tarafa “Kıbrıs’ın kuzeyini, Türkiye’ye bağlamak da seçeneklerimiz arasındadır” mesajını vermek, hem de asimilasyonu tamamlayacak önemli bir adımı daha atarak, Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’ye tamamen uyumlu hale getirmek.

Yani öyle, günü kurtarmak için ya da gündem değiştirmek için alınmış masum bir karar değil bence.

Evet, mutlaka ki bu işten  birileri nemalanacaktır ve burada araç kullanan kaçak sürücülerin ehliyet ve yol sorunu da ortadan kalkmış olacaktır.

Ancak olay bu kadar basit değil ne yazık ki.

Bi düşünsenize, plakalar beyaz olunca, arabalar yollardaki çukurlardan uçarak mı geçecek?

Yağmurda, selde, yüzerek mi gidecek?

Bunca zamandır trafik ve yol konusunda ciddi önlemler almayıp ölümlere sebep olanlar mı aklanacak?

Yoksa plakalarımız, dünyadaki bir çok ülke  ile uyumlu hale geldi diye KKTC mi tanınacak?

İşte ne yazık ki biz işin dalgasındayken, yavaş yavaş getirildik bu günlere.

Alınan her kararda, “bundan bişey çıkmaz” diyerek asimile edildi Kıbrıs’ın Kuzeyi.

Asimilasyonu gerçekleştirmek için koyulan her tuğlayı küçümsediğimiz için bu gün inşa edilmek istenen yapının çatısı kuruluyor Kıbrıs’ın kuzeyine.

Son olarak, çatıya bacayı koyup, içinde yananların dumanını tüttürmek kaldı.

Sen keyfini bozma uyumaya devam et Kıbrıs’ın kuzeyi….