“YÖNETİCİSİNİZ” DİYE KANDIRDIK

Ayşegül Garabli

Bu güne kadar sadece bulunan ganimetin dağıtıldığı,

Partizanca yaklaşımlarla  kayırılan insanların işe alındığı,

Resmi iş takiplerin  yapıldığı  ve Türkiye’den gelen talimatların yerine getirildiği yapıya “Hükümet” dedik.

Var olan durumu devlet memuru zihniyeti ile sürdürenlere de "yönetici" !!!

Yaşam diye önümüze sunulan “sistemi” olmamakla suçlayıp hep eleştirdik ama
kendi alıştığımız düzeni sürdürmek için de olmadığını söylediğimiz sistemin tüm kurallarına uyduk, bize sunduklarını kabul ettik.
Yönetilmeyen ve sadece idare edilen bir yapıya "devlet" dedik.
Arzuhalcilere de “Yönetici”.

“Devlet”, “hükümet”, “Yönetici” gibi kavramların hayat bulduğu gerçekliğini hiç hissedemedik ama varmışlar gibi de hep kendimizi kandırdık.

Ve bu gün “hükümet” diye adlandırdığımız yapı hiçbir önlem alamıyor.Ve “Yönetici” dediğimiz kişiler kriz yönetemiyor.
Yaşlılar bile en kötü günlerini hesaba katarak "kefen parası" hazırlıyorlar
Peki biz en kötü günlerimizi idare edecek bir yönetim hazırlayabildik mi?
Hazırlayamadık /hazırlamadık.
Kimimiz "bayrak, vatan ,din " diyerek koruduk bu arzuhalci yapıyı.
Kimimiz de eleştirerek ama "ses var görüntü yok" modunda destek verdik bu sanal "yönetilme" modeline
Şimdi de yarattığımız sanal bir yapıdan reel sonuçlar bekliyoruz.

Bu durumda kandırıp "yönetici" olduklarına inandırdığımız kişilerin krizi yönetemiyor olmaları doğal değil mi?

Bu yüzden değil midir ki; Ekonomik Paket diye açıklanan metnine sadece

Fırsatçılığın.

Kapitalizmin

Ve Irkçılığın hakim oluşu.

“Hükümet” diye kurduğumuz yapı bugüne kadar bu üç şey üzerine kurulup, devamlılığını bunlarla sağlamadı mı?

Öyleyse neden şaşırdık?

3 dakikada 3 cümle ile açıklanabilecek bir metinin uzun uzun anlatılmasına neden şaşırdık?

Ekonomik paket diye açıklanan metinin özü :

  1. Elimizde rehin tuttuğumuz maaşlardan kesinti yapıyoruz.
  2.  Her zamanki gibi sermayenin yanındayız ve onlara dokunmayacağız
  3. Bu güne kadar kullandığımız 3. Dünya ülke vatandaşları ve kendi yağıyla kavrulmaya çalışan emekçileri ödeme yok. Başlarının çaresine baksınlar. Onları açlığa mahkum ettik.

Bu üç maddeydi.

Çünkü memur zihniyeti ile ancak bu kadarını yapabilirlerdi.

Ancak artık durum değişti.

Tek başımızayız ve boğuştuğumuz sorun çok büyük.

O yüzden de ortak akla ihtiyaç var.

Bu süreç ortak akılla yönetilmeli.

Artık nasıl ki memurların maaşları ödenemeyecek duruma geldi, memur zihniyeti ile “yönetme” zihniyeti ortamı da son buldu.

Kendi kendimize bu durumdan en az zararla çıkma zamanı.

Bunun için de Belediyeleri örnek alarak, halk yönetimi kurulmak zorunda.

Tekrar etmiş olacağım ancak yapılana kadar tekrarlamaktan da vazgeçmeyeceğim.

Her şeyi bir yana bırakıp bir kriz kurulu kurulup, plan, proje ve politika üretilmeli.

Bu konuda katkı koyabilecek her bir şahıstan, kurumdan veya kuruluştan yararlanmaktan çekinilmemeli.

Evet Nazım Hikmet’in dediği gibi

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak."

Ama akılcı, bilinçli ve bilimsel davranarak.

Birlik ve bütünlük içinde.

Kim bilir belki de bu süreç bizi gerçek bir ülke yapar