• BIST 11335.05
  • Altın 5945.38
  • Dolar 42.7823
  • Euro 50.1736
  • Lefkoşa 7 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 13 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara -6 °C

Bu seçimlerde “devlet”in ve “para”nın rolü…

Hasan KAHVECİOĞLU

19 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için “resmi süreç” 22 Şubat’ta, propaganda süreci ise 24 Mart’ta başlayacak... Yani; seçim yasaklarının başlamasına bir aya yakın, propaganda döneminin başlamasına ise iki aya yakın bir süre var… Ancak buna karşın, “Seçim havası”na çoktan girdik… Yani; süreç çoktan başladı… Seçmenin bir bölümünün yaşamsal öncelikleri nedeniyle böyle bir “derdi” olmasa da, iddialı adaylar her gün seçmenin ayağına gidiyor, her gün kendi haberini hazırlıyor ve medyaya servis ediyor… Şimdiden; bu seçimin “adalet” terazisi, demokratiklik ve “rekabette eşitlik” koşulları bakımından “kötürüm” olacağını gösteren bulgular var… Devletin zirvesindeki ilk iki makam sahibinin adaylıklarını açıkladıktan sonra sergiledikleri “görüntü” bunun apaçık kanıtlarından biri… Bu iki “resmi pozisyon” sahibinin, koltuklarından kalkmadan, makam arabalarını ve kadrolarını alabildiğince kullanmaları diğer adaylara karşı ciddi bir “avantaj” sayılıyor… Yani “devlet”in içinden ve tepesinden, onun olanakları ile yarışa katılıyorlar… Her ikisinin de tüm gezileri en ince detaylarla, “devlet”in propaganda araçları ile halka duyuruluyor… Yine “makam”ları nedeniyle, kendilerine “özel” haber ya da söyleşiler “ayarlanıyor…” Derviş Bey; ikide bir “devlete sahip çıkacağız” diyor ama, aslında “devlet” hep ona sahip çıkıyor… Elini cebine atmadan, “propaganda”sını çatır çatır yaptırıyor… Tabii; Meclis Başkanı Sibel Siber de öyle… Onun da “makam”ı var, kadrosu var, resmi iletişim araçlarında “ayrıcalığı” var… Bu nedenle 22 Şubat’ta başlayacak “yasaklar”ı ne kadar ciddiye alacakları kuşkulu… Gene de biz; bu “yasaklar”ı anımsatmanın önemine inanıyoruz… Seçim Yasası’nın 79. maddesine göre; memurlar siyasi faaliyette bulunamaz. Memur, geçici memur, işçi ve sözleşmeli de dahil olmak üzere, her ne ad altında olursa olsun atama ve her türlü terfi, barem ayarlaması ve nakil işlemleri yapılamaz… Alçak orman arazisi ile ilgili kiralama işlemleri, kırsal bölgelerdeki arsa dağıtımları, T izinleri, yurttaşlık işlemleri durdurulur. Silah izni verilemez… Yine aynı yasanın 80’inci maddesi uyarınca, seçimin başlangıç tarihinden seçim sonuçları ilan edilinceye kadar olan süre içinde, -açılış ve temel atma dahil- törenler düzenlemek, nutuklar söylemek, demeçler vermek ve bunlar hakkında her türlü araçla yayınlarda bulunmak yasaktır. Aynı yasanın 81’inci maddesi uyarınca,  seçimin başlangıç tarihinden seçim sonuçları ilan edilinceye kadar olan süre içinde; Başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve belediye başkanları yurt içinde yapacakları gezileri makam arabaları ve resmi hizmet araçları ile yapamazlar. Her ne amaçla olursa olsun yapacakları gezilerde, protokol gereği olan karşılama, uğurlama ve törenler yapılamaz, resmi ziyafet verilemez. Yine aynı yasanın 82’nci maddesi uyarınca, seçimin başlangıç tarihinden seçim sonuçları ilan edilinceye kadar olan süre içinde, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve belediye başkanları ile adayların yurt içinde yapacakları gezilere hiçbir kamu görevlisi katılamaz. Tüm bu “yasaklar” aslında “devlet gücü”ne karşı adayları korumayı, seçmenin özgürce iradesini kullanmayı amaçlıyor… Ancak; ne yazıktır ki yakın tarihimiz; bu yasakların nasıl sulandırıldığına, nasıl gizlice dolaplar çevrildiğine ilişkin örneklerle dopdoludur… Hele “yasaklar”ın hemen öncesinde; yönetimdeki siyasetçilerin nasıl ayaklarının birbirine dolandığını, nasıl yanlış işler yaptıklarını hep gördük, yaşadık… Bu dönemin de böyle bir “potansiyel tehlike” taşıdığını şimdiden görüyor ve bu nedenle bu konuların altını çiziyorum… Bir de şu: Başta Lefkoşa olmak üzere, kentlerimizin her tarafında müthiş görüntü kirliliği oluşturan panolar var. Geçmiş seçimlerde bu panolar bolca kullanıldı. Parası olan partiler ve adaylar hemen her köşedeki panoları işgal ettiler. Diğer adaylar da kenarlarda köşelerde kendilerine yer bulabildiler. Bu da, son yılların en büyük “seçim eşitsizliği”ydi… Üstelik, Yüksek Seçim Kurulu’nun yerleştirdiği panolar, bu kocaman ticari panoların minyatürü gibi orada burada sırıtıyordu… Bu çirkin kirletmeye Yüksek Seçim Kurulu’nun son seçimlerde “dur” dememesi büyük bir hataydı… Çünkü o günlerden beridir, bu reklam panolarının sayısı ne yazıktır ki arttı… Özellikle Lefkoşa’da nerede bir boş yer varsa oraya bu panolar yerleştirildi… Propaganda döneminin başlamasına iki aylık bir süre varken, bu konunun YSK tarafından çözümlenmesi, adaylara “eşit” davranılması bakımından önemlidir… Söylemek istediğim şu; “para”nın ve “devlet gücü”nün etkileyeceği bir seçim istemiyoruz. Bu “fukara” devlet, bu yıl CTP’ye 2,5 trilyon TL. yardım yapacak. UBP de ondan geri kalmıyor. Bu paralar, adayların resmi pozisyonları ile sağladıkları destekle birleşince ortaya çıkan kocaman “adaletsiz tablo” sırıtıyor… Daha işin başında özellikle bu konulara dikkat edersek; daha dengeli, daha demokratik bir seçim süreci yaşayabiliriz. Unutmayalım; hangi adayın kazanacağı ne kadar önemli ise, bu seçimin Kıbrıs Türk halkına yaraşır biçimde geçmesi, “fikirsel düzey”inin ve “kalite”sinin tartışma yaratmaması da o kadar önemlidir…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları