• BIST 11335.05
  • Altın 5945.38
  • Dolar 42.7823
  • Euro 50.1736
  • Lefkoşa 7 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 13 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara -6 °C

Çoktan hak edilmiş bir “liderlik”ti…

Hasan KAHVECİOĞLU

1987 yılının sonlarına doğru, birkaç arkadaşımla birlikte O’nu Belediye Başkanlığı makamında ziyaret ederek “Gel, TKP’nin başına geç” demiştik… Tereddütleri vardı… “Kadroyu bir göreyim…” dedi... Günlerce çalışarak iyi bir ekip oluşturduk… Sonra ikna oldu ve 15 Ekim 1987 tarihindeki TKP Kurultayı’nda “Genel Başkan” seçildi… Buradaki TC’li yetkililerin, “sol muhalefet”le barışık olmadığı yıllardı… Bir Cumartesi günü, parti merkezinin ahşap merdivenlerini tırmanırken, yukarıda telefonla birileri ile tartıştığını duydum… Merdiven başında durdum, dinledim… TC Büyükelçisi Ertuğrul Kumcuoğlu, Ortam gazetesinde benim yazdığım bir yazıdan ötürü “şikayet”te bulunuyordu… Konuşmanın gergin ve yüksek bir dozda olduğunu hemen fark ettim. Belli ki Büyükelçi “kızgınlık” ifade ediyor, Akıncı da aynı “ton”da ona yanıt veriyordu… O gün, gerçek bir “dik duruş” sergilediğine şahit olmuştum. Büyükelçiye “Sorun varsa, git gazetenin yöneticileri ile konuş” demişti… Oysa Büyükelçi, parti üzerinden bize “baskı” uygulamak istemişti. Hatta o telefon konuşmasının bir yerinde Akıncı’yı “Rumlarla diyalog kurduğu için” kınadığına tanık olmuştum… Mustafa Akıncı, “sıradan” bir politikacı değildi… Daha sonraki yıllarda bunu fazlası ile kanıtladı… Rahmetli Denktaş, bu “özelliğini” ilk fark edenlerin başında gelir… Siyasal yaşamda zaman zaman çatışsalar bile, onun “devlet adamlığı”nı öven, hatta kendisinden sonra “lider” olacağına işaret eden açıklamaları vardır Rauf Bey’in… UBP’nin memlekette at oynattığı günlerde, Lefkoşa Belediye Başkanlığı seçimlerinde, yüzde 50’nin üzerinde oy alarak seçim kazanabilmesi hiç de “tesadüfi” değildi… O günlerde Sabah gazetesi, Güneri Civaoğlu imzası ile yayımladığı “sürmanşet”te Akıncı’yı “CIA’nın adamı” olarak gösteriyor ve ABD’nin Denktaş’a karşı Akıncı’yı Başkan yapmak için planlar kurduğu iddia ediliyordu… Tabii tüm bunlar “tutmadı…” Akıncı, politikada var olmayı sürdürdü ve 2000 yılında Başbakan Yardımcısı iken bir politikacının karşı karşıya kalabileceği en büyük “kriz”le karşılaştı… Beş banka battı ve arkasından da Güvenlik Kuvvetleri Komutanı ile “Çizmeyi aştı” krizi yaşandı… İçinde bulunduğu UBP-TKP koalisyon hükümeti oturdu ve bir “paket” hazırladı. Sendikalar pakete büyük tepki gösterdiler. “Bu Memleket Bizim Platformu” neredeyse onu ötekileştirdi… Arkasından Annan Planı dönemi başladı. CTP ve M. Ali Talat, bu süreçte öne fırladı. Tüm çözüm yanlısı güçler adına meydanlardaki “enerji” CTP’nin ve Talat’ın kontrolüne girdi. Akıncı bu süreçte çözüm yanlılarının yanında yer aldı. 2009’a kadar parlamentoda görevini sürdürdü. Hatta CTP’ye; ihtiyacı olması halinde “Beni 26. olarak görebilirsiniz” diyerek açık kart verdi. 2009’da ise, “çekilmesini” bildi… Nasıl ki Belediye Başkanlığı’na yapışıp kalmadı, Parti Başkanlığı’na da yapışmadı. Bu dönemde Talat ile Eroğlu 5’er yıl görüşme masasında oturdular. Somut bir ilerleme olmadı… Akıncı, son 6 yıldır, aktif parti siyasetinin içinde değildi… Ama, tıpkı 1987’de olduğu gibi, O’nu yeniden göreve çağıran bir kitle giderek sesini yükseltmeye, Akıncı’yı zorlamaya başladı. Sonunda kabul etti ve giderek genişleyen bir halk desteği eşliğinde “Cumhurbaşkanı” seçildi. Gerçekten, yalnızca Kıbrıslı Türklerin değil, Kıbrıslı Rumların da önlerinde yepyeni bir sayfa açıldı… Bu dönemde yoğunlaştırılmış görüşmeler olacak. “Bütünlüklü çözüm” çabalarına paralel olarak “Güven Artırıcı Önlemler” de konuşulacak. Belki Maraş’ın iadesi ile Ercan ve Mağusa limanı bir “paket” olarak hayatımıza yepyeni bir ivme katacak. Ben, Rum toplumunda da bir “hareketlenme” bekliyorum. Akıncı’nın “Empati”yi de içeren politikası mutlaka orada da bir karşılık bulacaktır. Anastasiades, kolayca Akıncı’ya rağmen masayı dilediği gibi kullanamayacaktır. Bu arada Avrupa Birliği ile ABD ve İngiltere’nin de hareketlenmesi söz konusudur. Akıncı ile “değişim” odaklı bir yeni dönemin açılması gündemdedir. Tabii Rum tarafında AKEL’in de oturduğu yerde çakılıp kalması artık mümkün olmayacaktır. Bu “değişim”den onların da pay alması ve daha görünür bir “siyaset” yapması beklenmelidir. Akıncı, seçildikten sonra yaptığı konuşmada tüm “niyet”lerini ortaya sermiştir. Türkiye ile ilişkiler, Türkiye’den gelen ve buraya yerleşenler konularında çok “net” politikaları vardır. Tüm bunlar “değişim”in dokusunu oluşturmaktadır. Kıbrıslı Türkler, bu “değişim”i, büyük bir irade beyanı ile talep etmektedirler. Bu “rüzgar” bir “fırtına”ya dönüşmeye adaydır. Domino etkisi yapmaya, çevremizde kırıp dökmeden yeniden bir yapılanmayı gerçekleştirmeye doğru hızla ilerlemektedir. Kıbrıslı Türkler; Akıncı’yı uzun yıllar evvelinden “hak” ettiği “liderlik” makamına, gecikme ile de olsa oturtmayı başardı. Ondan gerçek bir önderlik ve rehberlik bekliyoruz. Elbette tonlarca beklentilerimiz var… Bir işe başlasın da onları da bircik bircik talep edeceğiz… Başarılı olmasını yürekten diliyor, arkasındaki “isimsiz kahramanları” ve CTP’nin katkısını selamlayarak gösterdikleri harika dayanışma ve üretkenlik nedeniyle tebrik ediyorum…  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları