• BIST 11335.05
  • Altın 5945.38
  • Dolar 42.7823
  • Euro 50.1736
  • Lefkoşa 7 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 13 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara -6 °C

Ersin Tatar’ın Çetesi... İsmet Akim’in Çiftliği…

Hasan KAHVECİOĞLU

Bir bu eksikti… Bunu da gördük, yaşadık… Elektrik Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Akim, Sayıştay görevlilerini binadan kovmuş… Kendisi, bu görevlilerin “denetçi” değil, değnekçi olduklarını iddia ediyor… Akim’e göre, Elektrik Kurumu’na Sayıştay’dan gidenler, Ersin Tatar’ın değnekçileriymiş… Hatta daha da ileri gidiyor Akim ve “Üçlü bir çete var, çetenin de başı Ersin Tatar’dır” diyor… İsmet Akim’in bir siyasetçi ile “dalaşması” ilk kez olmuyor… Daha önce de, kendisini göreve getiren Başbakan’a birkaç kez “laf” sokuşturmuştu… Akim; kendi partisinden olan Maliye Bakanı ve Tarım Bakanı’na da basında apaçık biçimde eleştiriler yöneltmekten çekinmiyor… Ortaya çıkan tablo şu: CTP, partinin yetişmiş kadroları içinde bulunan, tecrübeli bir bürokratı, sorunlu bir “kurum”un başına getiriyor… Bu kurumun düze çıkması için doğru bir “tercih” yapıyor… Ancak; 40 yıllık Sayıştay geçmişi olan Akim, büyük konuşan, iddia sahibi biri… Kendine, aşırı derecede güveniyor… İcraatlarında; hükümete ve parti yönetimine yeterince “danışmadığı” anlaşılıyor… Doğru bildiğini yapıyor, gelen eleştiriler olursa da aldırmıyor… Kullandığı “dil” ya da sergilediği “tavır”lar alışık olduğumuz şeyler değil… Eskiden Elektrik Kurumu’nun yönetiminde kim var, kim yok hiçbir önem taşımıyordu. Kimse Başkan’ın adını bile bilmiyordu… Artık bu “çatışma”lar kamuoyu önünde oluyor ve “dedikodu” içerikli açıklamalar “moral bozmanın” ötesinde bir işe yaramıyor… Neymiş? Elektrik Kurumu’na son gelen Sayıştay memurları “Bilgi sızdırmak” amacıyla gitmişler… Aldıkları bilgileri UBP’ye taşıyorlarmış… Bir Sayıştay görevlisi sürekli CTP’yi dövermiş… Sayıştay Başkanı kim oluyormuş da denetçileri niçin kovduğunu kendisine soruyormuş… Sayıştay’dan, kendisine soru soracak adamın 4 defa düşünmesi gerekiyormuş… Ve neler de neler… İsmet Akim’in söylediklerini eski Sayıştay Başkanı’nın, yeni Başkan ile çatışması ve “güç gösterisi” olarak görebilirsiniz… İsmet Akim’in “Bir başına buyruk” tavırlar içinde olduğunu da düşünebilirsiniz… Hem muhalefetle hem de kendi partisinin bakanları ile sür-git dalaşmasının, CTP’deki konumundan kaynaklanıyor olduğunu da anlayabilirsiniz… Biliniz ki, tüm bunların hiçbir değeri yok… Meselenin, toplumun her bir bireyini çok yakından ilgilendiren bir başka “boyut”u vardır… O da şu: Kıbrıslı Türkler, kendi “kurum”larında “söz sahibi” olsunlar diye yırtınan “sol” söylemin altını oymak değil midir tüm bunlar? Biz; kendimize en çok yakışan bir “model”i uygulamada bu kadar çaresiz, bu kadar beceriksiz mi olacağız? Sağ’ın tezi belli: Bu tür kurumlar özelleştirilmeli… Türkiye ile imzalanan protokollere harfiyen uyulmalı… Peki ya solun tezi ne? “Özerkleştirme…” Hükümet Programı’nda en az 10 tane “özerkleştirme” ifadesi var… Elektrikteki “özerkleştirme”ye CTP’nin yüklediği anlam şu: Politikacı, elektriğin yönetiminden elini eteğini çeksin, KIB-TEK, sendikası ile birlikte bu kurumu yönetsin… Aslında buna “Elektrikte statükonun korunması” da diyebiliriz… İsmet Akim’in orada verdiği “savaş”ta, böyle bir “içerik” kendini apaçık biçimde deşifre ediyor… Politikacılara, hatta kendi Başbakan’ına yönelik kinayeli lafları “Bırakın iş yapalım” iddiasını taşıyor… İşte bu nedenledir ki Akim’in söz ve davranışlarını daha geniş bir “vizyon”la ciddiye almak zorundayız… Akim; “özerkleşmenin” savaşını mı veriyor yoksa bireysel politik bir gelecek için “artistlik” mi yapıyor? Neden eski başkanı olduğu Sayıştay’a meydan okuyor? Neden UBP’li Ersin Tatar’la kavgaya tutuşuyor? Neden kendi başbakanını dinlemiyor? Sanırım; Kıbrıslı Türklerin ihtiyacı olan şey; kendi kurumlarında siyasetçinin açtığı yaraları sarmak ve popülizmin yıkımını ortadan kaldırmaktır… Kendi evinin efendisi olmak ülküsü bundan geçmiyor mu? Peki bu “Bir başına buyruk” görüntüsü veren yöneticiler karşısında siyasal partiler ne yapacak? Bu soruya ivedilikle yanıt vermesi gereken parti CTP’dir… Hatta bu “Akim dosyası”nı yetkili kurullarda ele alarak parti olarak “duruş”unu kamuoyuna açıklamak borcu vardır. Elektrik Kurumu özelinde CTP’nin siyasetçileri birbirleri ile çatışıyor… Partinin üst organında “Mali Sekreter” olan bir kişi, yani partinin paralarının sorumlusu olan zat, partinin diğer yöneticileri ile adeta dalga geçiyor… Peki ama neye kime güveniyor? Elbette “onur” duyduğunu söylediği partisine… Neden mi? Çünkü o da ihalesiz işler yapıyor, trilyonluk satın almalar gerçekleştiriyor, münhalsiz işe partili adamlar yerleştiriyor… Elektrik Kurumu “Akim’in Çiftliği” haline geldi diyen iddialara aldırmıyor… Tıpkı öteki “siyasetçi”ler gibi siyasi davranıyor… Sendikası da sırtını sıvazlıyor… Bu mu CTP’nin “model”i? Bu mu “özerklik” dedikleri… Siyasi otoriteyi takmamak ama, siyasetçiden çok daha fazla siyasete bulaşmak… Aslında CTP; kendini bir “silkeleme”den geçirmeli… Yalnızca Elektrik’le de sınırlı kalmamalı bu… Koperatif’te ve Vakıflar’da da bu toplumun “kurum”larına yaşattıklarını sorgulamalı… Parti yönetimi; buralara atadığı partililerle kavgaya tutuşuyor, kimisi istifa ediyor, çekip gidiyor, arkasında bir yığın iddia bırakıyor… Kimisi de İsmet Akim gibi inatla yerinde durup parti yöneticileri ile dalaşıyor… Olan ise; bizim “Kendi evimizin efendisi olacağız”a inananlara oluyor… “Saftirik”lere yani…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları