• BIST 11335.05
  • Altın 5949.63
  • Dolar 42.7938
  • Euro 50.1835
  • Lefkoşa 7 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 13 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara -6 °C

Pakistanlı kadın, bizim “Mücahide”ler gibi…

Hasan KAHVECİOĞLU

Geçtiğimiz hafta bir Avrupa gazetesinde yer alan bir fotoğrafa uzun uzun bakmaktan kendimi alamadım… Başları tamamen kapalı, yalnızca gözleri görülebilen tesettürlü iki Müslüman genç kadın; ellerindeki bir silahı inceliyorlar… Bu fotoğraf, bir “silah eğitimi” sırasında çekilmiş… Geçen Aralık ayında, Taliban militanları Pakistan’ın kuzeybatısında Peşaver kentinde, bir okulu basmış ve 136 öğrenciyi öldürmüştü… Bunun üzerine bölgesel yönetim, kadın öğretmenlere silah eğitimi vermeye başlamış… Bizim “Mücahide”leri anımsadım bir an… Gençler elbette bilmez… Ama yaşları 50’leri 60’ları bulanlar; okulda, sınıfta, öğretmen masasının üzerine yerleştirilmiş bir “A4” silahının her bir parçasını sökmeyi, takmayı bilmek zorundaydı… “Silah eğitimi” okul müfredatının bir parçasıydı… Kız öğrenciler “Mücahide” birlikleri düzeninde, omuzlarında “sten”lerle, resmi geçitlerde yürüyüşe katılırdı… Bizim de gençlik ve lise yıllarımızda “silah” belki kalemden çok, günlük yaşamımızın bir parçasıydı… Onunla yatar, onunla kalkardık… Bölük yatakhanesinin arkasında, boydan boya uzanan gardropta sıra sıra piyadeler dururdu… Önce “Tomson”u tanımıştım ilk nöbetimde, arkasından “Sten” sonra Bren, Havan ve A4… Hepsi de çok soğuktular… Onlara hiç ama hiç ısınamadım… Hamitköy ovalarında bir vadi içinde atış poligonu vardı… Yere yatar, hedefe nişan alırdık… Karşıdaki gözlemci bağırırdı: “Karavana…” Hedefi tutturduğumu hiç anımsamıyorum… O dönemde taşıdığımız bu silahların çoğu el yapımıydı… Bizim Afrika gazetesinin bulunduğu binanın hemen güneyinde “Kırıkkale” denilen yerde üretilirlerdi… Meşhur silah uzmanları, maharetli torna ustaları vardı Lefkoşa’da… Adeta yoktan var ederlerdi her şeyi… İsimleri birer “efsane” gibi anılırdı... Bunca yıldır, hep merak etmişimdir… Silaha bu kadar kolayca “erişilebilen” o dönemde, bugünkü kadar öldürme ve soygun yoktu… Oysa şimdi; ruhsatlı ve ruhsatsız silahların ülkede cirit attığı, cinayetlerde kullanıldığı bir süreçten geçiyoruz ve kimse bunu ciddiye almış değil… Yıllarca; “silah izni” dağıtımı, siyasetçinin seçmene verdiği bir “rüşvet” gibi kullanıldı… Sağcılar bunu hep yaptı… Ama kendilerini “solcu” diye tanımlayanlar da Hükümete geldiklerinde bunun önüne geçmediler… En azından bir “sınırlama” bile getirmediler… Bugün, bu ülkede 34 binden fazla kayıtlı av tüfeği bulunuyor… Oysa kayıtlı avcı sayısı 12 bin dolayında… Yine bu ülkede tam 28 işyeri silah satma iznine sahip… Son dört yılda havalı tüfekten tutun da, tabancaya kadar tüm silah çeşitlerinde gözle görülür bir artış yaşanıyor… Tamı tamına 1690 kişi belinde ya da yanında tabanca bulunduruyor… Kısacası; 300 bin dolayındaki bir ülkede 50 bine yakın silah var… Yani her altı kişiden biri silahlı… Silah çılgınlığı bizde var da, Rumlarda yok mu? Onların da bizden geri kalır yanı yok… 20 yıl önce aldıkları bir kararla, askerden terhis olanlara silahlarını zimmetliyorlar… Onlar da alıp evlerine götürüyor… Tam 70 bin erkek Rum, askerlikteki tüfeğini evinde tutuyor… Neden? Olası Türk saldırısında hemen birliğine ulaşması kolay olsun diye… Ancak son yıllarda tam yedi cinayette av tüfeği ve asker silahı kullanılınca bu 70 bin tüfek gündeme geldi… Tartıştılar, konu parlamentoya da taşındı… Ama unutulup gitti… Kendimize, Rum tarafına, Türkiye’ye ve etrafımızdaki Müslüman coğrafyasına baktığımda, bu çılgın silah yarışının gelecekteki büyük “felâket”lerin habercisi olduğunu şimdiden görebiliyorum… Nitekim, Ortadoğu’da tarifi olanaksız vahşetlere imza atan “İslam devleti” İŞİD ortaya çıktığı günden beridir, hep “Bunca silahı nasıl ve nereden buluyor?” diye soruyorum kendi kendime… Oysa soru da yanıtı da basit… En çok silahı ABD’den alıyorlar ve başlarına yağan bombaları da ABD üretiyor… ABD, dünyaya silah satışlarını geçen yıl üç-dört kat artırdı… Bu ticaretten tam 67 milyar dolar para kazandı… Rusya 5 milyarlık silah sattı dünyaya… Arkasından Fransa geliyor… Türkiye ise, 700 milyon dolarlık silah sattı dünyaya… Tabii tüm bu silah satışlarının önemli bir bölümü Ortadoğu’ya geliyor ve Müslüman coğrafyasında birbirini yiyen “din kardeşleri”nin yok olmasında kullanılıyor… Son yıllarda, Müslüman coğrafyasına silahları ile dalan bir diğer ülke de Çin… O da en çok silahı Pakistan’a ve Bengladeş’e satıyor… Suriye’de ise, Rus silahları birinci sırada… Kısacası; Ortadoğu ve Müslüman coğrafyası ABD’nin, Rusya’nın, Fransa’nın, şimdi de Çin’in silahları ile tam bir “cehennem”e dönüşmek üzere… Batı ise bunu bunu keyifle seyrediyor ve ne yazıktır ki Birleşmiş Milletler de etkili olamıyor… Geçen Aralık ayında yürürlüğe giren ve bugüne kadar 130’a yakın ülkenin imzaladığı “BM Silah Ticareti Anlaşması”nın bu silah çılgınlığını ne ölçüde engelleyebileceği ise bilinmiyor… Ve Müslüman coğrafyasında kadınlar; aşka değil, uygarlığa değil, modernleşmeye değil, silaha daha çok sarılmaya mecbur bırakılıyor… O fotoğraf aslında çok şeyler anlatıyor…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları