• BIST 8822.84
  • Altın 3007.928
  • Dolar 34.2845
  • Euro 37.163
  • Lefkoşa 13 °C
  • Mağusa 16 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 13 °C
  • İskele 16 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 4 °C

Hissettirebildiğin kadar devletsin ve Sayın Sucuoğlu anlattı

Derviş DOĞAN

Samimi olarak soruyorum. Bu ülkede yurttaşlar arasında ayrım yapılmaksızın, her yurttaşın devlet nezdinde eşit haklara sahip olduğu ilkesini yaşayarak hissettiğiniz oldu mu? Benim olmadı mesela. Bu coğrafyada 50 yıllık ömrümde öyle bir hisse kapılmadım. Devletin her yurttaşa eşit mesafede durduğunu hiç görmedim. Bilakis devlet eliyle sürekli birilerinin kollandığına tanıklık ettim. Kısacası Kuzey Kıbrıs'ta  devletin yurttaşlarına eşit mesafede durduğunu, yasalar karşısında herkesin eşit olduğu ilkesini hissettirdiği hiçbir somut göstergeye rastlamam mümkün olmadı. Tanıdık, eş, dost, yandaş, partili, o onun adamı, bu bunun adamı, o onun dayısı, bu ötekinin amcası silsilesi ile yürür bu ülkede işler. Aksini iddia eden biri varsa buyursun somut bir şeyler koysun önüme. Ve gelelim konuya. Finlandiya. Bir Kuzey Avrupa ülkesi. Nüfusu 5 milyon civarı. Peki bundan bize ne? Doğru. Lakin kestirip atmayın. Lütfen okuyun o zaman yazılanlarla bağlantı kurabileceksiniz kafanızda. Finlandiya ile ilgili bir makale okudum önceki gün. Okuduğum her satırdan sonra işte budur dedim kendi kendime. Ve bugün bu makaleden alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istedim. Finlandiya hükümeti, 70 küsur yıldır hamile kadınlara bir kutu veriyormuş. Bu kutu giysiler, battaniyeler, oyuncaklar ve gerekli çeşitli malzemelerden oluşuyormuş Kutu aynı zamanda yatak olarak da kullanılabiliyormuş. Kimilerine göre bu kutu dünyanın en düşük bebek ölüm oranına sahip Finlandiya’nın bu unvanı kazanmasına yardım etmiş. Bu gelenek 1930’lara kadar dayanıyormuş. Ve asıl amacı Fin çocuklarına ailelerinin geliri, sınıfı ne olursa olsun “eşit” bir başlangıç sağlamakmış. Annelik ya da bebek paketi olarak adlandırılan bu kutular, devletin tüm hamile kadınlara hediyesi olarak adrese gidiyormuş. Kutuda montlar, uyku tulumu, sokak giysileri, banyo aksesuarları, bir kaç bez, yatak alezi ve küçük bir uyku minderi bulunuyormuş. Kutunun dibindeki minder ile beraber kutu bebeğin ilk yatağı oluyormuş. Tüm sınıflardan binlerce çocuk ilk gecelerini dört karton duvardan oluşan bu kutu-yatakta geçiriyormuş. Annelerin kutuyu ya da belli bir miktar parayı seçme hakları varmış. Bu miktar 140 Euro kadarmış. Ancak anne adaylarının %95’i kutuyu seçiyormuş. Bu gelenek 1938 yılında başlamış, ancak o zamanlar sadece düşük gelirli aileler için kullanılıyormuş. Daha sonra 1949 yılında Finlandiya devleti hangi sınıftan olursa olsun herkese bu kutuları sağlamaya başlamış. Kutu anneye daha anneliğin ilk günlerinde ihtiyacı olarak her şeyi sağladığı gibi, bilgilendirme kitapçığı ile de gelecekte karşılaşacağı durumlar için onu hazırlıyormuş. Aynı zamanda giysiler kız-erkek çocuk arasında değiştirilebilir olsun diye “cinsiyet ayrımı gözetmeyen renklerden” seçilmiş. Ancak 1940’larda kutudaki giysiler kumaş halindeymiş, çünkü o zaman anneler daha çok evde giysi dikerlermiş. Kutuya biberon veya mama kabı anneleri emzirmeye teşvik etmek için konulmuyormuş. Bu  aynı zamanda kutuda çocuğun ilerde okumuş, kültürlü bir birey olmasını teşvik etmek ve devlet desteğini hissettirmek için uygulanırmış. Kutunun asıl amacı da çocuklara ve ailelere “eşitlik” anlayışını aşılamak ve en azından bir gece bile olsa zengin ve fakirin aynı şartlar altında yaşamasını sağlamakmış. Finlandiya'da yıllardır uygulanıyormuş bu devlet politikası. Eşitlik  ilkesini ve devlet desteğini her yurttaşına doğumdan itibaren somut olarak gösteriyor. Hissetmelerini sağlıyor. Bilmiyordum, öğrendim ve çok hoşuma gitti. Şimdi diyeceksiniz ki bizim Finlandiya yurttaşlarından neyimiz eksik? Vallahi bunun cevabı bende de yok. İyisi mi hepimiz aynaya bakıp birer cevap arayalım. *** Ve Turizm Bakanı Sayın Faiz Sucuğlu'ndan bir bilgi. 5 Ekim 2015 Pazartesi günkü " Gel de çocuğa anlat" başlıklı yazıma istinaden Turizm Bakanı Sayın Dr. Faiz Sucuoğlu hassasiyet göstermişler ve telefonda arayıp benimle bir takım bilgiler paylaşmışlardır. Her şeyden önce Sayın Bakan'a ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum. Sayın Bakan'ın anlattıkları şöyle: Faiz Bey o gün başka bir nedenden dolayı bölgede bulunduğunu, oraya kadar gitmişken suyun aktığı yeri görüp incelemelerde bulunmak istediğini belirtti. Oraya vardığı zaman bazı gazetecilerin de bölgede olduğunu,suyun başına geldiğinde ise orada bulunan gazetecilerin telkinleri ile eğilip suya dokunduğunu fakat içmediğini belirtti. Sayın Sucuoğlu söz konusu suyun ilgili birim tarafından muhtelif zamanlarda yapılan analiz raporlarını da değerler vererek benimle paylaştı. Ve suyun belirtildiği gibi kirli olmadığını tuz seviyesinin ilk etapta biraz fazla bulunduğunu, ancak ilerleyen zamanlarda bunun da kullanılabilir seviyelere ulaştığını söyledi. Sayın Sucuoğlu ayrıca olayın yaşandığı günden bir gün sonra Türkiye'ye gittiğini, Türkiye'ye giderken yazıda belirtildiği gibi orada ki  yetkilileri etkileme diye bir düşüncesinin olmadığını, hatta görüştüğü yetkililerin Kıbrıs'a suyun ulaştığından bile haberleri olmadığını söyledi.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları