Son yapraklarını da döken ağaçlar, yerlerini çıplak kalmış üşüyen dallara bıraktı. Havalar gittikçe soğuyor. Sabahın habercisi karga sesleri bile azalmış. Sokaklar artık daha tenha, daha sessiz. Kış geldi… Şimdi onun saltanat zamanı.. Rüzgâr, Soğuk, yağmur ve dolu zamanı…
Kışın soğuğu, doğanın giderek çıplaklığa bürünmesi zirveye ulaştıkça, farkında olmadan insan da o ıssızlığı hem bedeni hem ruhuyla giyinmeye başlar. Doğanın uyku zamanıdır kış. Sadece doğanın değil; onun en önemli parçası olan insanın da uyku zamanı. Bedeniyle olmasa bile ruhuyla uykuya hazırlar kendini bu mevsimde insan da.. İlkbaharın coşku veren neşesi, yaz güneşinin dışa döndüren enerjisi ve sonbaharın dingin hüznünün ardından kış, bir teselli gibi gelir. Bu mevsim ruhu dinlendirme, uyutma ve unutma zamanı olarak da nitelenir bazılarınca. Unutup da gelecek olan mevsimlere yeni ümitlerle başlama zamanıdır belki de.
*****
Alçalan kurşuni bulutlar, yağmur ihtimalini güçlendiriyor bugün. Kuşlar, henüz tamamen soyunmamış dallara veya saçak altlarına sinmiş, cıvıltıları da azalmış. Onlar da yağmurun habercisi gibi. Göçmen kuşların çoğu sıcak ülkelere göçmüş bile ama geç kalanlar da var. Onlar da kafileler halinde süzülüyorlar gökyüzünde. İlkbaharla birlikte yeniden dönmek üzere gidiyorlar. Zamanlarını ne kadar da iyi biliyorlar. Halk dilinde her ne kadar kuşlara haksızlık edilip akılsız insanlara “kuş beyinli” dense de onlar, o kadar akıllı ki kurnaz kargaların oyununa gelmiyor, onların peşinden asla gitmiyorlar.
Dikkat ettiniz mi hiç?. Ne kadar düzenli, ne kadar disiplinli ve paylaşımcılar. Önlerinde mutlaka bir kılavuzları var. Deneyimli.. İşini bilen.. Lider vasfı olan.. Güven veren.. Başı o çekiyor, yolu o gösteriyor. Diğerleri belli bir düzende onu takip ediyorlar. Gidecekleri yere salimen ulaşacaklarını bilmenin huzuruyla uçuyorlar. Yol göstericilerine güveniyorlar.
Bizim de güya kılavuzlarımız var ama yıllardır bizi bir yere götüremiyorlar. Bazen yola çıkarıyorlar, gerisin geri döndürüyorlar veya olmadık daha kötü yerlere götürüyorlar, içinden çıkılamayan durumlara düşürüyorlar. Bu yüzden onlara uzun zamandır güvenimiz yok. Varmışlar yokmuşlar belli değil. Kendilerinden ve çıkar sağlama umudunda oldukları yakınlarından başka kimse umurlarında değil. Onların ve kayırıp zengin ettiklerinin tuzu kuru. Niye umursasınlar ki!.. Olan bunların haricinde olan vatandaşa oluyor.
1974 ten sonra rüyalarında göremeyecekleri kadar zengin oldu bazıları. Güneyden malını mülkünü bırakıp gelen göçmenlerin birçoğu hakkını alamazken çok az veya hiç hakkı olmayanlara ganimet mallar cömertçe dağıtıldı. Her seçim öncesi elde kalanlar da oy toplamak gayesiyle yine dağıtıldı. Torpili olmayanlar hiçbir şey alamadı, eşdeğer puan belgeleri çekmecelerde sarardı, eskidi. Aradan yıllar geçti değişen bir şey olmadı çünkü sahnedeki simalar hep ayni kaldı. Başarısızlığın vebalini üstüne atacakları biri veya bir bahaneleri oldu her zaman.. Onlar hep rahatlarına, çıkarlarına baktılar. Hatırlı kişilere karşılıksız büyük miktarlarda krediler verirken; büyük şirketlerin çoğundan vergi alınmaz veya vermeyenlerden hesap sorulmazken, asgari ücrete talim edenlerin faturasını ödeyemedi diye elektriği kesilirken bu memlekette adil bir yönetim sisteminden bahsetmek hiçbir dönemde mümkün olamadı.
Şimdilerde durumlar bunların da ötesine, daha kötüye gitti. Günah keçisi de Türk lirasının dövize karşı değer kaybetmesi oldu. Yönetenlerimiz her başarısızlıklarının nedenini buna bağlar oldu. Halkın ve özellikle dar gelirlinin ekonomik sıkıntıdan feryadı ayyuka çıkarken onlar o meşhur nutuklarını elleri ve kollarıyla da takviye ederek sürdürmeye çalışıyorlar ama nafile.. Bu kadar yalandan, riyadan, usulsüz uygulamalardan ve gayrı meşru işlerden sonra kim inanılabilir mi onlara?.. Kendi aralarında bile hizipleşiyorlar, birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar ama anlaştıkları bir husus da var ki takdire şayan!.. Birbirlerini hiç ele vermiyorlar. Hatta suçlu olanın arkasında bile durabiliyorlar. Neden mi?.. Söylememe gerek var mı? Zaten biliyorsunuz.
Yazımın başlığı “kargadan kılavuz olur mu” sorusuydu. Bazıları için belki olur ama ben yine de bu soruya “Kılavuzu karga olanın burnu boktan kalkmaz” atasözüyle cevap vermeyi daha uygun buluyorum.





















-001.gif)




































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.