• BIST 8718.11
  • Altın 2247.132
  • Dolar 32.3242
  • Euro 35.1624
  • Lefkoşa 11 °C
  • Mağusa 10 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 10 °C
  • İskele 10 °C
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 2 °C

KIBRIS TÜKÜNÜN KURTULUŞ MÜCADELESİNDE KADININ YERİ VE CEMALİYE HOCAOĞU  (BİRİNCİ BÖLÜM)

Hatice İNTAÇ

Son günlerde Ankara yapımı “Bir Zamanlar Kıbrıs” adlı dizi filmin konu ağırlığının daha çok 1974 hareketi üzerine yoğunlaştırılarak Kıbrıslı’nın yaşam tarzı, şivesi, diğer belirgin özelliklerinin filme yansıtılmaması ve en önemlisi Türk askerinin adaya çıkışına  kadar bu vatan için Kıbrıslı Türklerin yediden yetmişe, kadını, erkeği, okul çağındaki gençleri ile tüm halkın verdiği kurtuluş mücadelesini es geçerek yerli halkı izleyici üzerinde kurtarılmayı oturduğu yerde bekleyen pısırık, korkak bir toplum izlenimi yaratacak kadar konu dışı bırakması, haklı olarak halkın çoğunluğu üzerinde bir infiale neden olmuş ve bilinçaltımızda saklı duran o zor günleri yeniden hatırlamaya vesile olmuştur.

Yanlış anlaşılmasın, Türkiye’nin 1974 te gerçekleştirdiği “Barış Hareketi” ni ve Mehmetçiğin kahramanlığını inkâr etmiyoruz, minnettarız da ama bunun öncesi de var…  Ayrıca unutulmamalıdır ki ada, coğrafi konumu ve stratejisi itibariyle Türkiye’nin güneydeki tek kalesi, tek savunma merkezi olması sebebiyle önemlidir. Eğer Kıbrıs Türk halkı bu adadaki varlığını sürdürmek için mücadele etmeseydi belki de Türkiye garantörlük hakkını bile kullanamaz, adaya ayak basamazdı. Bu yüzdendir ki bir film bile yeniden o günleri hatırlatmaya ve şimdilerde yapılan haksızlıklara, baskılara isyan ettirmeye yetiyor. İş o kadarla kalsa neyse de kalmıyor işte..   

Dizinin yankıları henüz bitmeden, son günlerde bir de üstüne üstlük kuran eğitimi konusunda KKTC anayasa mahkemesinin verdiği doğru karara Türkiye cumhurbaşkanının hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını yok sayarak gösterdiği tehditkâr tavır ve söylemler olmuştur. Bu  durum da toplumun çoğunluğunun infialine neden olmuş ve akıllara başka bir soruyu daha getirmiştir ki o da, kısa bir süre sonra Cenevre’de yapılacak beşli görüşmelerdir. Uzun zamandır gerek basın özgürlüğü gerekse seçimler ve başka konularda uygulanmaya çalışılan baskılara bir de inanç ve din konularının eklenmesi daha önce Uluslararası camiada KKTC nin bağımsız ve kendi iradesine sahip bir ülke olduğunu savunan Türkiye Cumhurbaşkanın şimdi KKTC halkının iradesini yok sayması anlamına gelir ki; o zaman  “sen garantör Türkiye olarak KKTC nin egemenliğini inkâr ettikten sonra biz onu nasıl tanıyalım?” diye sormazlar mı adama?..

Bu yazıya başlarken niyetim sadece Kıbrıslı Türklerin 1974 e gelene kadar bu vatan için nelere katlandığını, nasıl mücadele verdiğini anlatmaktı ama güncel konular araya girince insan ister istemez galeyana geliyor ve onlardan da söz etmek gereği duyuyor. Sanırım artık başlık konusuna dönmeli ve o yıllarda Kıbrıs Türkünün  bu toprakları ve varlığını korumak için verdiği mücadeleyi; kadını, erkeği, henüz yetişkin sayılmayan okul öğrencilerinin bile  “mücahit” olduğu o dönemleri ve bu uğurda hem kendilerinin hem de küçük çocuklarının canlarını riske atmak pahasına fedakârca çalışan kadınlarımızı anlatmalıyım ki bunlardan biri de Cemaliye Hocaoğlu’dur. 

 

Yeni nesli bilmem ama 1960 lı yılları ve 1974 ü yaşayanların bildiği, çoğunun hayatına bir şekilde dokunmuş; Kıbrıs Türk mücadele tarihinde ve Kıbrıs Türk toplumu içinde tanınan, bilinen ve kurtuluş mücadelesinde önemli bir yere sahip olan sayılı kadınlarımızdan biridir Cemaliye Hocaoğlu. Onun bu uğurda yaptıkları her ne kadar bazı kalemlerce yazılmış, kendisiyle yapılan röportajlarla anlatılmışsa da aradan geçen zamanın bu değerlerimizi unutturmaması ve yeni nesillerin de öğrenmesi adına bir Kıbrıslı Türk olarak onu anlatmayı ben de kendime bir görev sayıyorum.

                                                          *****

Cemaliye Hocaoğlu  ailesinin tek çocuğu olarak 10 Ekim 1935’de Baf’ Kasabasında doğmuştur. Annesi bir ev hanımı Rasime hanım babası lastik tamircisi Hasan Salih’tir. Tek çocuk olduğu için el bebek gül bebek olarak büyütülmüş; daha o yaşlarda iyiliksever ve yardımsever yapısıyla dikkat çekmiştir. İlkokulu Baf’ta tamamlamış; tek çocuk olmanın avantajlarından en iyi şekilde yararlandırılmış; rumca, ingilizce dersler yanında o zamanlarda lüks sayılan piyano dersleri bile aldırılmıştır.  İlkokulun ardından Lefkoşa’da bulunan Viktorya Kız Lisesi’ne yatılı gönderilen Cemaliye, kızlarla dolu bir okulda çok güzel vakit geçirse de okulun katı kurallarını pek beğenmemiş,  özgür bir ruha sahip olduğundan ve haksızlığa tahammül edemediğinden o yaşına rağmen hristiyanlık eğitimi verilen din derslerine karşı çıkmaktan ve öğrencilerin bu derslere girmemesini  teşvik etmekten geri durmamıştır. Kız Lisesi’nin orta bölümünün ardından American Academi de eğitimine çalışkan ve başarılı bir öğrenci olarak devam etmiş; voleybol takım kaptanlığını yürütmüş, ayrıca iyi bir koşucu olmuştur. Okuldaki başarıları haricinde onun dikkat çeken bir başka özelliği de dillere destan bir güzelliğe sahip olmasıydı.

 Amerikan Akademide okuduğu dönemde annesi bir kazada ağır yaralanıp uzun süre hastanede yatarken ona çok iyi bakan hemşirelerden etkilenir ve bu mesleğin kendi yardımseverliğine ve kişilik yapısına uygun olduğuna karar verir. Akademinin ardından ailesinin tüm tepkisine rağmen sınavlara katılarak İngiltere’de hemşirelik eğitimi almaya hak kazanır. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın verdiği eğitim bursunu almayı başaran 5 kişiden biri olan Cemaliye Hasan, 1956 yılında Manchester’e gider. Manchester Royal Informery’de aldığı 3 yıllık eğitimin ardından 1959’da okulunu bitirir ve 1960 yılında Kıbrıs’a döner.  Kısa bir süre Lefkoşa’da,  ardından da Limasol hastanesinde görev alır. O zamandan sonra da İngiltere’de eğitim aldığından ve İngiliz sistemi içinde yetiştiğinden dolayı  “Sister Cemaliye” olarak bilinir.

                                                                *******

Kişilik yapısıyla oldukça uyumlu olan mesleğini çok seven ve oldukça başarılı olan Sister Cemaliye’nin hayatı,  Kıbrıs’ın en karışık dönemlerine denk gelen bu yıllarda yeniden şekillenir. O zamanların sayılı Kıbrıslı Türk doktorlarından olan Dr. Halim Hocaoğlu, Cemaliye Hanım’a bir görüşte âşık olur. Başarısı yanında güzelliği ile de oldukça dikkat çeken Cemaliye Hanım, Dr. Halim Bey’e önceleri pek yüz vermez. Ancak genç doktor kolayca pes etmez. Gönderdiği güzel çiçekler ve hediyelerle kısa sürede Cemaliye Hanım’ın kalbini kazanır. Ancak buna rağmen o dönemde İngiltere’de Royal Society of Health’den burs alan Cemaliye Hanım eğitim aşkını tercih ederek arkasına bakmadan adadan ayrılır. Cemaliye Hanım’ın ardından İngiltere’ye giden Halim Bey, onu evlenmeye ikna eder. Ada’ya dönene kadar evlenmekten cayar diye de korkarak 22 Nisan 1962’de Cemaliye Hanım’la İngiltere’de nikâhlanırlar.

Cemaliye Hanım, İngiltere ve çeşitli Avrupa ülkelerinde aldığı halk sağlığı eğitimini tamamlayarak, 1963 sonbaharında yeniden Kıbrıs’a döner. Kıbrıs’ın karışık ortamı düğün hayallerini de suya düşürür. Eşi ile birlikte Limasol’da görevli olan Cemaliye Hanım’a Limasol ve Baf bölgelerinin sağlık sorumluluğu verilir. Yüzlerce köyün halk sağlığı teşkilatlarından, çalışanlarından ve sistemin sağlıklı yürümesinden sorumlu tutulan Cemaliye Hanım’ın bu görevi, 63 olaylarının patlak vermesi ile birlikte son bulur. Olaylarla birlikte hemen Limasol’a dönen Cemaliye Hocaoğlu, arkadaşlarıyla birlikte, bir düğün salonunu hastaneye çevirirler. Arkadaşlarından aldıkları destekle bir hastane kurmayı başaran Türk doktor ve hemşireler, yaralılara yardımı aksatmadan sürdürürler. Bu dönemde farklı bir alanda çalışan Cemaliye Hanım, anestezist yokluğundan kendi görevleri yanında anestezist görevini de sürdürür. Yıllarca yokluk içinde görevlerini yürüten bu ekibe ancak 1969 yılından itibaren destek verilmeye başlanır.,

     ( Devam edecek)

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları