İnsana dair olguların her gün biraz daha geriye itildiği, kültürel değerlerin asgariye
indiği, “biz” değil, “ben” in öne çıktığı bir çağda yaşıyoruz. Doğruluk, adalet, iyilik,
vefa, dostluk vb. soyut kavramların hayatımızda acaba ne kadar yeri vardır? Bütün
bunlar aslında göreceli kavramlar... Bireyciliğin tavan yaptığı böyle bir zamanda
örneğin “iyilik” kavramının bizim için anlamı nedir? Kimin için, ne kadar iyiyiz?..
İyilik nedir ve niçin yapılır?.. Gerçekten zorda olana yardım etmek için mi?
Kendimizi rahatlatmak için mi? Tanrı bilsin diye mi?. Yapılan iyiliğin derecesini ölçüp
biçen kim? Vicdanımız mı? Toplum mu? Tanrı mı?.. Acaba iyilik yapıp da bu
dünyada -veya varsa ötekinde- hiçbir karşılık almayacağımızı bilseydik tavrımız ne
olurdu? Bunların hepsi iyilik bulmak için iyilik yaptığımız sonucuna çıkarmıyor mu
bizi? Peki, bunun tam aksi; iyilik yapıp karşılığında kötülük bulmak olursa tavrımız ne
olur? Aslında iyiliğin makbulü karşılık beklemeden yapılanı olsa da içimizden hep bir
gün bunun karşılığını göreceğimizi düşünürüz. Yine de karşılığını beklesek
beklemesek, karşılığında kötülük görsek görmesek, iyilik; ruhumuza pozitif enerji
yükleyen, rahatlatan, huzur veren bir duygu ve davranıştır.
*****
Dünya denilen bir gezegende, ayni yolda ama farklı hayatları yaşayarak geçiyor
ömrümüz. Tanrının tüm yarattıklarına nasıl merhamet ettiğini, nasıl sabırlı olduğunu
düşününce, insan olarak her canlıya şefkat ve sevgiyle yaklaşmak hiç de zor
olmamalıdır. Esasen bütün toplum kuramları, ahlak felsefeleri bireylerin birbirlerine
olan sorumluluklarını anlatır. Ancak ne yazık ki bu iyi duygularımızı istismar edenler,
kötüye kullananlar da var. Merhamet ve şefkat çok yüce ve asil duygulardır da, sonu
bazen hayal kırıklığı da olabilir. İşte tam da bu noktada Nietzsce’nin “merhameti
öldürün” sözleri çınlıyor kulaklarımda. “Merhametten maraz doğar, kimseye acıma,
acınacak hale gelirsin” diyor bir başkaları. Peki de merhameti öldürmek mümkün
mü?. Hele içiniz iyi duygularla doluysa!..
Merhamet!.. Kelime anlamı esirgemek ve korumak.. Bütünü yok sayarak parçanın
varoluşu nasıl imkânsız ise bireyin de toplumun bir parçası olarak tek başına var
olması imkansızdır. Bu yüzden toplum halinde yaşamanın bir gereği de yardımlaşma
olmalıdır. Ama bunu yaparken yardım edilen insanın karakterini tanımaya çalışmak
da gerekir. Her ne kadar yapılan iyiliğin karşılığı beklenmese de; merhametten ileride
maraz doğmaması için bunu yapmak zorundayız. Esasen kıymet bilmeyen, aksine
iyiliğinize karşılık sizi üzecek davranışlarda bulunan böyle insanlara yardım etmek,
onlara kötülük yapmakla eş anlamlıdır. Çünkü hayatta sadece almasını bilen bu tip
insanlar bu davranışımıza devam ettiğimiz takdirde vermek fiilini asla
öğrenemeyecekler; hatta kendilerini çok akıllı, karşılarındakini enayi sanacak kadar
ileri gideceklerdir arsızlıklarında.
Her insan, kendine olan yolculuğunda, tevazu, sevgi, saygı ve empati ile ilerlediği
takdirde, kendine olan saygısı ortaya çıkar. Dünyadaki canlıların en değerlisi insansa;
insanın en değerli olanı da; iradesi ve aklı ile iyiyi, doğruyu, güzeli seçebileni,
fikirleriyle barışık olanı, doğruluktan şaşmayanıdır. Hepimizin çoğu zaman yapmayı
unuttuğu, önemsiz sandığımız, ama aslında çok önemli olan bir detay, bir ayrıntı
vardır… Kendimizi sorgulamak!..
Her gece, gün içinde yaşadıklarımızın bir bilançosunu yaparak, kendimizi tarafsızca
sorgulamayı başarabiliyorsak, hatalarımızdan dolayı vicdanımızı rahatlatacak kulplar
bulmak yerine onları düzeltme yolunu seçebiliyorsak ve sabahleyin aynada kendi
yüzümüze utanmadan bakabiliyorsak, onurlu yaşamaya azmetmişiz demektir. Fakat
maalesef günümüzde onurlu ve erdemli yaşamak suç oldu. “iyi” nin kelime anlamı
“enayi” oldu. İnsana verilen değer maddiyat ve mevki ile ölçülür oldu. Güven denen
kelimenin içi boşaltıldı, dostluk sadece lafta kaldı. Öyle insanlar tanıdık ki, gerek
sözleri gerekse yazdıkları ile laf ebeliğinde ne kadar mahir olduklarını gösterirlerken;
iş, o söylediklerini veya yazdıklarını uygulamaya gelince bunun tam aksi davranışlarla
karşımıza çıktılar ve bizi hayretler içinde bıraktılar. Başkalarına dürüst olmayan bu
insanlar, aslında kendilerine dürüst olmadıklarını keşke bilselerdi.





















-001.gif)



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.