• BIST 9915.62
  • Altın 2440.177
  • Dolar 32.4575
  • Euro 34.7559
  • Lefkoşa 21 °C
  • Mağusa 21 °C
  • Girne 21 °C
  • Güzelyurt 22 °C
  • İskele 21 °C
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 22 °C

Özgürgün, “protokol en kısa sürede imzalanacak”

Özgürgün, Türkiye ile imzalanacak Ekonomik ve Mali Protokol konusunda pürüz olmadığını en kısa sürede protokolün imzalanacağını söyledi
Özgürgün, “protokol en kısa sürede imzalanacak”

Başbakan Özgürgün, 25 bin vatandaşlık verileceği konusunun Mali Protokol’ün 

kapsamında olmadığını, kendi gündemlerinde de böyle bir konu olmadığını 

belirtti.

Hükümet olarak, önlerindeki iki yıllık süreyi en olumlu bir şekilde 

değerlendireceklerini vurgulayan Başbakan Özgürgün, içinde bulunulan 

ekonomik ve sosyal anlamdaki sorunların en kısa sürede aşılması, ekonomik 

anlamda projelerin hızlandırılması ve yeni projelerin başlatılması, reel sektörün 

canlandırılması, ekonominin önünün açılmasını hedeflediklerini vurguladı. 

Özgürgün, Kıbrıs konusunda da, Anavatan Türkiye ile birlikte Cumhurbaşkanı 

ile istişare ederek Kıbrıs sorununda bir çözüme ulaşılmasına destek 

olacaklarını söyledi.

Özgürgün, Türkiye’nin, Avrupa Birliği  (AB) üyesi ülkelerin vatandaşlarına vize 

uygulamasını kaldırmasının, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanıdığı anlamına 

gelmediğini de vurguladı.

Cumhurbaşkanı Akıncı ile iyi diyalog içinde olacaklarını ifade eden Başbakan 

Özgürgün, farklı görüş ayrıklarının olabileceğini, sıkıntıları basın önünde değil 

de yüz yüze görüşerek aşacaklarını, Cumhurbaşkanı ile “tartışmaya” 

girmeyeceklerini kaydetti.  

Başbakan Özgürgün, BRTK’da Levent Kutay’ın gündeme ilişkin sorularını 

yanıtlayarak değerlendirmelerde bulundu. 

UBP-DP Hükümetin kurulma amacına yönelik bir soruya karşılık Özgürgün, 

UBP-DP hükümetinin Temmuz 2013 seçimlerinden sonra kurulan üçüncü 

hükümet olduğuna işaret ederek, “İstikrar önemlidir, özellikle de ekonomik 

istikrarın sağlanabilmiş olması siyasi istikrara da bağlı. Siyasi istikrar olmazsa 

ekonomik istikrar da olmaz. Üç yılda üçüncü hükümetin kuruluyor olması bu 

istikrarı bir türlü getirmedi. Dolayısıyla ekonominin çarkları ciddi şekilde 

sıkıntılı” dedi.

Siyasetin, halkın ekonomik gelişiminin ve refahının önünü tıkayan bir noktaya 

gelmesini arzulamadığını vurgulayan Başbakan Özgürgün, “Ekonominin ve 

tıkanan çarkların yeniden dönmeye başlaması, ekonominin önünün açılması, 

reel sektörün canlanması, devletin yapısında meydana gelmiş olan ve 

düzletilmesi gereken tıkanıklıkların aşılması en birinci öncelik” diye konuştu.

Hükümetin, seçime kadar önünde iki yıllık bir süre olduğuna değinen 

Başbakan Özgürgün, bu dönemde uzun vadeli işlere kalkışamayacaklarını, 

kısa vadede alınacak tedbirler ve bu anlamda ortaya konacak açılımlarla, uzun 

vadede planlanan projelerin de bu dönemde başlatılmasını hedeflediklerini 

kaydetti.

Bunların ulaşılacak hedefler olduğunun altını çizen Başbakan Özgürgün, 

“UBP-DP hükümeti ortaya çıkarken 4 bağımsız milletvekili ile destekleniyor 

olması gibi, negatif gibi gözüken aritmetik bir tablo da var. Bunların hepsini 

olumluya çevirecek koordinasyonu ve düzenlemeyi de bu dönemde 

sağlamamız gerekiyor. Bunun içinde Başbakan olarak, bütün bu 

koordinasyonu, işbirliğini sağlamak anlamında elimden geleni yapacağım. 

Çünkü bir kere daha hükümet değişikliği, ki bu erken seçimi getirecektir, 

arkasından yeni kurulacak hükümet, zaman kayıpları bu anlamda yapılacak 

işlerin, halkın önünün belki de daha fazla tıkanmasına sebep olacak” diye 

konuştu.

“BİRİNİN ATEŞTEN GÖMLEĞİ GİYMESİ GEREKİYORDU”

“Ateşten gömlek giydi” yorumlarının doğru olduğunu dile getiren Özgürgün, 

şöyle devam etti:

“Birinin ateşten gömleği giymesi lazım. Bugün içinde bulunulan koşularda 

bizim giymemiz gerekti, bunu giydik. Bu demek değildir ki siyaset her zaman 

güllük gülistanlık, her zaman sıkıntılıdır. Bu dönem biraz daha sıkıntılı geldi, 

özellikle son dönem. Ben 1998 yılından beri Meclis’teyim. Aktif siyaset olarak 

Meclis’te 18 yılı doldurdum, ilk defa biz bir dönemde her yılda bir hükümet 

değiştirerek üç yılı tamamladık. Bu da demektir ki bu dönem biraz daha 

sıkıntılı. Gerek partilerin iç dinamikleri açısından sıkıntılı oldu, gerekse 

hükümet etmenin daha zorlaştığı bir dönem olduğu için zor oldu.”

Hükümetin, önündeki iki yılda, ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamak için 

üzerlerine düşeni yapacağını belirten Başbakan Özgürgün, mali ve ekonomik 

sorunların aşılması, Anavatan Türkiye ile ilişkilerin çok daha sağlıklı bir şekilde 

yürütülmesi, Türkiye’den gelen suyun ekonomik dönüşüm sağlaması 

anlamında projelerin başlatılmasının iki yılda yapacakları işler arasında 

olduğunu, anlattı.

UBP-DP Hükümetine karşı yapılan, “icracı hükümet değil, imzacı hükümet” 

eleştirilerine de yanıt veren Başbakan Özgürgün, bir önceki, CTP-UBP 

koalisyon hükümetinin ilklerin ve sıkıntıların hükümeti olduğunu, tüm 

gayretlerine rağmen hükümetin ömrünün kısa olduğunu, su konusunda 

gereksiz tartışmalarla geçen 6 ayın, hükümeti 8 ayda icraat hükümeti olmaktan 

çıkardığını anlattı. Özgürgün, şöyle devam etti:

“İcra yapan bir hükümet varsaydı neden bozulsun ki. Bir önceki hükümet son 

dönemde çok ciddi tepkiler aldı. Bizim bütün iyi niyetimize rağmen oldu bu. En 

sonunda tıkandı da. Birçok anlamda sorunlar yaşarken mali ve ekonomik 

anlamda da tıkandı. O dönemde hükümette görev almadım, hükümette görev 

almamak demek, olayları dıştan karışmadan izlemem anlamında değildi. CTP 

Genel Başkanı Sayın Talat da, önceden milletvekili olmadığı için Başbakan da 

olamadı, dolayısıyla o da dıştan olayları izlemek ve takip etmek durumunda 

kaldı. İki genel başkanın da olmadığı iki partinin koalisyon kurduğu bir ilkti. 

Hem UBP-CTP bir ilkti, hem iki parti genel başkanının olmadığı bir hükümet 

ilkti. Hep, ilklerin ve sıkıntıların içinde başlamış fakat bütün çalışmamıza 

rağmen ömrü bu kadar olmuş. Yani burada, bir önceki hükümeti 

sorgulamaktan çok; bir su olayı ile 6 ay uğraşmak zorunda kalmamız, dıştan 

içerdeki işlerin yürüdüğünü takip etmedeki zorluklar ve enerjimizi bir çok 

anlamda bence boşa heba ettiğimiz su konusundaki gereksiz tartışmalar diğer 

konuları da geri bıraktı. Hükümet 8 ayda icraat hükümeti olmaktan çıktı, sıkıntı 

yaşayan ve konuları aşamayan bir yapı ortaya geldi. Bunu da zaten halkımız 

gördü. Bu, son üç yılda kurulan üçüncü hükümet. CTP başkanlığında kurulan 

iki hükümette de sıkıntı yaşandı. Biz bu denemeyi yapmak durumundaydık, 

halkın geniş tabanlı hükümet arzusu vardı, ilk hükümet oluştuğunda. Biz de iyi 

niyetle o hükümeti, hatta ben biraz da zorlayarak, çok iyi niyetle götürmeye 

çalıştık. Ama sonuçta hem parti tabanımızdan gerekse halktan ciddi sıkıntılar 

yükseldiğini, sesler duyulduğunu da gördükten sonra, sıkıntı hükümetin 

dağılmasına sebep oldu. Bunu şu ya da bu şekle bağlamak istemem, geçmiş 

için öyle bir yorum da yapmak istemem ama bir şey gösterdik; bazıları, ‘UBP-

CTP hükümeti, bir daha UBP-CTP hükümetlerinin kurulamayacağını gösterdi’ 

diyor. Bana göre öyle değil. Çok zorluklarla başlayan CTP-UBP 

koalisyonlarının ilki ama iki genel başkanın dışarıda olduğu da ilk koalisyon. 

Çok sıkıntılarla yürüdü. Ben aslında, olabileceğini gösterdiğini düşünüyorum. 

Sıkıntıların olup, bunun ömrünün uzun olmaması bundan sonra olamayacağı 

anlamında değildir.”

“ÇOK KISA SÜREDE ATILMASI GEREKEN ADIMLAR VAR, ONLARI ATACAĞIZ”

Başbakan Özgürgün, hükümetin önünde 2 yıl olduğunu, 5 yıl için kurulan bir 

hükümet gibi davranamayacaklarına işaret ederek, “Çok kısa sürede atılması 

gereken adımlar var, onları atacağız. Çok uzun vadeli plan yapma durumumuz 

olmadığı için önemli projeler var gündemimizde. Bunların en azından temelini 

atıp başlatma ya da bitmeye yakın olan veya devam etmekte olanları 

hızlandırma ve ekonomik anlamda reel sektörün canlanmasını hedefliyoruz” 

dedi.

Turizmin ve eğitim alanında devlet çarkı içerisinde yatırımların daha hızlı 

dönebilmesi için yatırımcının ve teşviklerin önünün aşılabilmesi,

 bu anlamda yaşanan bürokratik sıkıntıların ortadan kaldırılıp, sıkıntıları 

aşmanın önemi olduğuna işaret eden Başbakan Özürgün, “KKTC’nin güçlü bir 

ekonomik ve sosyal alt yapıya daha hızlı yürümesi anlamında hükümetin 

icraatlarının dengeli ve o kadar da istikrarlı olması gerekiyor. Bu 

koordinasyonu sağlamak da Başbakan olarak bana düşüyor” diye konuştu.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER

Bu dönemdeki hedefinin, biraz sıkıntıya girmiş gibi gözüken Türkiye ile 

ilişkilerin daha sağlıklı ve verimli bir şekilde yürümesi ve devlet kurumları 

arasındaki işbirliğini en iyi şekilde sağlamak olduğunu vurgulayan Başbakan 

Özgürgün, Cumhurbaşkanı Akıncı ile ilişkilerin de iyi diyalog içinde 

yürütüleceğini söyledi. 

Özgürgün, devletin üzerinde herhangi bir sıkıntı, tartışma ve ciddi probleme 

olanak vermeden, bütün ilişkileri iyi düzeyde tutarak götürmeyi hedeflediklerini 

ifade ederek, ülkedeki üst düzey yapının şuan renkli bir yapı olduğunu, Meclis 

Başkanın başka bir partiden, Cumhurbaşkanın farklı şekilde ve iki partinin 

koalisyonu olduğunu kaydetti. 

Özgürgün, “Böyle bir yapı içerisinde didişmek yerine KKTC’nin ve Kıbrıs Türk 

halkının daha ileriye refah içerisinde adım atabilmesi için onlarla da iletişimde 

sağlıklı ve birlikte hareket etmeyi sağlamak hedef. Burada da en büyük görev 

bana düşüyor, ben de bunu yapacağım” dedi.

MALİ PROTOKOL VE ELEKTRİK KONUSU

Başbakan Hüseyin Özgürgün, Ekonomik ve Mali Protokol konusundaki son 

durumuna ilişkin bir soru üzerine, protokolde aşılamayacak bir nokta 

olmadığını belirterek, üst düzeyde yapılacak bir görüşme süreci sonunda çok 

kısa sürede protokolün imzalanacağını söyledi. 

Üst düzey görüşmeleri, Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı ile Ekonomi ve 

Enerji Bakanı’nın yürüteceğini kaydeden Başbakan Özgürgün, üst düzey 

görüşmelerin kısa sürede sonuçlanacağını, varsa pürüzlerin de süratle 

giderileceğini belirtti.

Elektrikle ilgi bir soru üzerine, özelleştirmeye karşı negatif bir algı olduğuna ve 

elektriğin zaten şuanda yarısının özel tarafından üretildiğine işaret eden 

Başbakan Özgürgün, yapılmak istenilene ve içeriğine bakmak gerektiğini 

söyledi.

“ELEKTRİĞİN MUTLAKA HALKA DAHA UCUZA GİTMESİ LAZIM”

Özgürgün, “Elektriğin mutlaka halka daha ucuz gitmesi lazım. Bugünkü  

koşullarda üçte bir fiyatına gitmesi gereken elektrik üç katı pahalı gidiyor. 

Burada amaç, halkın daha ucuz elektrik almasıdır, düşündüğümüz bunu 

sağlayabilecek bir yöntemdir. Bunun için, Türkiye’den kablo ile elektriğin 

getirilmesi de, UBP hükümetlerinin daha önce de hedefiydi ve bu hedefe çok 

yakındı, dolayısıyla kablo ile elektriğin gelmesi, enterkonnekte olması 

uluslararası piyasalara da bağlanması hedefimizdir. Burada bütün hedef, 

sağlıklı, düzgün, düzenli ve ucuz bir şekilde halka elektrik verilmesidir. Bizim 

hedefimiz budur. Bunun adına özelleştirme dediğiniz zaman bir şekilde ortaya 

çıkan o tepkiler, aslında bizim bu hedefimiz doğrultusunda yapacağımız 

düzenlemelerdir. Yoksa bunu birisine satıp da içindeki çalışanları da mağdur 

edeceğiz mümkün değil. Öyle bir şeyi zaten kabul etmeyiz. Ama bu herkese 

olumlu olacak şekilde olacak” dedi. 

Başbakan Özgürgün, herhangi bir şekilde peşkeş çekecek, mağduriyete yol 

açacak niyetlerinin olmadığını, halkın, düzgün, sağlıklı ve ucuz bir şekilde 

elektrik alacağı koşulları yaratmanın da görevleri olduğunu söyledi.

VATANDAŞLIK KONUSU

Başbakan Hüseyin Özgürgün, vatandaşlıklarla ilgili bir soru üzerine, Mali 

Protokol’de 25 bin kişinin vatandaş yapılmasını öngören bir konu olmadığını ve 

vatandaşlıkların Mali Protokolün konusu da olmadığını vurgulayarak, “ Öyle bir 

şey yoktur, Mali ve Ekonomik İşbirliği Protokolü’nde de yoktur, Bizim 

gündemimizde de yoktur” dedi.

CUMHURBAŞKANI İLE DİYALOG

Başbakan Özgürgün, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile ilişkilere, işbirliği ve 

uyum içerisinde çalışmak çerçevesinde herhangi bir sorun  olmayacak şekilde 

baktıklarını, haftalık olağan görüşmelerini de yaptıklarını belirtti.

Bir sıkıntı varsa, Cumhurbaşkanı ve hükümetin başı olarak olağan görüşmede 

ele aldıklarını ifade eden Özgürgün, ülkeyi, halkın sağlıklı refah içinde 

yaşayacağı bir hedef doğrultusunda yönetmek durumunda olduklarını, Kıbrıs 

konusunda bir anlaşma olacaksa da bunun böyle olacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Alkıncı ile bir sıkıntı olmadığını, şuan uyum içinde çalıştıklarını 

dile getiren Başbakan Özgürgün, “Bir sıkıntı olursa, biz şunu söyledik; farklı 

görüşlerimiz zaman zaman olabilir, farklı görüşleri mutlaka kendisi ile 

konuşuruz ama bunu basın önünde yapmayız. Devletin üstündeki bu 

görüntüye ve algıya zarar verecek bir şekilde Cumhurbaşkanı ile ‘kavgaya’ 

girmeyiz. Tartışmaya girmeyiz. Kendisiyle görüş ayrılıklarımız olacaktır, 

sıkıntılar da olacaktır. Bunları biz yüz yüze görüşürüz ve aşarız” dedi.

TÜRKİYE’NİN AB ÜLKELERİNE VİZEYİ KALDIRMASI

Başbakan Özgürgün, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke vatandaşlarına 

vize uygulamasını kaldırmasıyla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine de, 

bu konunun uzun zamandan beri gündemde olduğunu belirterek, şöyle devam 

etti:

“Türk vatandaşlarına AB ülkelerinde vizenin kaldırılmasına karşılık, AB üyesi 

ülkelerin vatandaşlarına Türkiye’ye vizesiz girme hakkı verilecek. Birilere şu 

şekilde algı geliştirirse bu doğru olmaz; yani  ‘Türkiye Güney Kıbrıs’ı tanıyor 

mu?’, orası da AB üyesi olduğu için. Hayır, o bireysel olarak vatandaşlarının 

ülkeye girişlerinde vizenin kalkmış olmasıdır. Bu Türk vatandaşlarının 

Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs’a da vizesiz girmesi tersini de doğurur. Ama siz 

bir yerde büyükelçilik açmazsanız, büyükelçiliğiniz ve resmi diplomatik 

temasınız yoksa o ülkeyi tanıyıp tanımama ancak öyle konuşulur.”

Kıbrıs’ta farklı bir durum olduğunu, AB’nin yanlış politikaları sonucu, Kıbrıs 

Türk halkının 2004’de Annan Planı’na “evet” demesine rağmen AB dışında 

tutulduğunu ve Güney Kıbrıs’ın  üyeliğe alındığını dile getiren Başbakan 

Özgürgün, şunları kaydetti:

“Gelinen aşamada, örneğin Güney Kıbrıs vatandaşları Türkiye’ye vizesiz 

girebilecekken, Kuzey Kıbrıs vatandaşlarının da Yunanistan’a vizesiz girmesini 

engelliyor. Ama orada ne var; ‘gelin Kıbrıs cumhuriyeti pasaportunu, kimliğini 

alın da gidin’ şeklinde, bunun karşısında bir durum geliştirilebilir. Bunlar tamam 

değil. Bunlar işin sıkıntılı tarafları. Burada doğrusu, Kıbrıs Türk halkının da, 

KKTC’nin de, Güney Kıbrıs’taki devlet kadar yasal ve onun kadar eşit haklara 

sahip bir halkın kurduğu bir devlet olduğu ve bunun bir anlaşma yoluyla ancak 

çözümlenebilecek bir problem olduğunun da görülmesi lazım. Bu anlaşma da, 

bizim siyasi eşitliğimizden, Kıbrıs Türk halkının da Kıbrıs’ta Rum halkı kadar 

eşit siyasi haklara sahip olduğu gerçeğinin kabulünden başlıyor.”

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler