• BIST 9733.17
  • Altın 3045.246
  • Dolar 35.4743
  • Euro 36.3755
  • Lefkoşa 10 °C
  • Mağusa 8 °C
  • Girne 12 °C
  • Güzelyurt 8 °C
  • İskele 8 °C
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 5 °C

Ev Bana, Bahçenin Dışı Sana, Çünkü Biz Bir Aileyiz(!)

Ayşegül Garabli

“Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” Bugün sizlere,  Nazilerin, Almanya’da yaşattıkları faşizme karşı, sessiz kalan, Alman rahip  Martin Niemöller’in, sessiz kalışından dolayı, duyduğu  pişmanlık sözleri ile merhaba demek istedim. Yani , geleceğin eczacılarını ve daha sonra da diğer  meslek guruplarındaki gençleri, göç ettirecek  tüzüklere karşı çıkışım, sosyal medya üzerinden birkaç eczacının dediği gibi, eczacılıkta okuyan çocuğum ya da aileden biri olduğu için değil. Bu konu, ailemden herhangi bir ferdi ya da yakınım olan birini, direk ilgilendiren bir konu değil. Buna açıklık getirmek istedim; çünkü, “ eğer bir şeyi destekliyor ya da karşı çıkıyorsanız,mutlaka bir çıkarınız vardır” gibi  yanlış bir algı  yerleştirilmiş, toplumun belleğine. Oysa ki, toplumda yaralanan her bir birey, toplun bütününü oluşturan, en önemli bir parçadır. Benim mücadelem de,parçaları yaralanmamış, sağlıklı bir bütün içindir. Ayrıca   tüm samimiyetimle belirtmeliyim ki, hiç kimseyle bir polemiğe girme niyetinde değilim. Ancak, sosyal sorumluluğun, vicdanıma yüklediği göreve de, kayıtsız kalmam kendi anlayışımla mümkün değildir. Zira biz neysek, gelecekte çocuklarımız da o olacak. Bu gün ne ekersek, yarın onu biçeceğiz. Kısacası,  geleceğin eczacılarına, yaşatılan haksızlığa tepki gösteriyor olmam da bu yüzdendir. Belki bu  gün, eczacı olacak gençlerin hakları ellerinden alınıyor ama bu sorun sadece bu gençlerin sorunu değil. Dolayısıyla, bu gün eczacılık camiasında başlayan,Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı  ayrıcalıklı kitle yaratma girişimi, yarın tüm sektörlere sıçrayıp kaos yaratacak ve genç nesli, göç yollarına düşürecek. Dün Genç TV’de, Aysu Basri’nin konuğu,  Eczacılar birliği başkanıydı. Dikkatle tüm programı izledim. Eczacılık fakültesinde okuyan mağdur öğrenciler de,programa Sms yolu ile katılıp, sorular  sordular. Ne yazık ki, sorulara verilen cevaplar, bu tüzüğün, adaletten   yoksun bir tüzük olduğunun   kanıtıydı. O yüzden, Birlik başkanının  açıklamalarından  sonra, artık hiç kimse bana, bu bir yasaklama  değildir; bu tüzük gençleri göç ettirmez demesin. Eğer bir alanda sıkıntı yaşanıyorsa, elbette ki, o alanla ilgili düzenlemelerin yapılması ve halkın refah içerisinde yaşamını sürdürmesi sağlanmalı. Ancak bu düzenlemeler, her kesim için eşit ve adil olmalı. Gençler soruyor; “ Bu tüzükte mesafe kısıtlaması var mı?” “Evet, yeni bir eczane, şu an var olan eczanelerin, sağından, solundan, arkasından, önünden, 350m uzağa açılabilir” diyor başkan. Yani var olan bir eczaneyi 350m yarıçapla çevreleyen bir dairenin içerisine açamazsınız demektir bu. Bunun diğer bir anlamı da, yerleşim yerlerinin yoğun olduğu yerlerin  dışında açabilirsiniz demektir. Zaten başka bir Sms Sorusuna verilen cevap da bunu kanıtladı. Genç sorusunda, şu an eczane açılabilecek bölgelere birkaç örnek istedi. Verilen cevap; “Metehan yolunun ikinci kısmı, Demirhan yolu, yani bakın çok yer var ancak, metropol yoluna açılamaz, Lemar yolunda bile şuan 12 tane eczane var,daha kaç tane olacak? Hem yeni açılacak eczane de burada iş yapamayacak” oldu. İşte tüm sorun bu cevapta. Birincisi, bizim, gençlerden önce doğmuş olmamız, ülkenin tüm nimetlerinden bizim yararlanıp, gençlerin ise bizden arta kalanla idare etmesi gerektiği, hakkını vermez bize. Eğer bir düzenleme şartsa, tüm ülkenin planı çıkarılıp, bu 350m yarı çap da göz önüne alınarak, hangi noktalara eczane açılacağı belirlenmeli. Sonrasında, eski yeni herkesin yaşadığı yerde  kura ile nerede  eczane açabileceği belirlenmeli. Bundan sonra gelecek olan eczacılar da bu sistemle devam etmeli.   Yani öyle Orhan Veli’nin; “ Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava” Dizelerindeki gibi; başkanın, kendilerine dokunmadan gençlere  ön gördüğü; “şehirlerin dışı, dağ ,taş müsait”  şeklinde olmamalı. Çünkü bu,  “Burada sana yaşama alanı bırakmıyorum; GÖÇ et” demektir. Ayrıca , bu yıldan itibaren eczacılık mesleğini seçeceklere, seçmeleri halinde hangi koşulların kendilerini beklediği anlatılmalı. Of of, yine bana ayrılan yer bitmiş. Yazının devamı yarına kaldı.  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları