• BIST 9079.97
  • Altın 2323.978
  • Dolar 32.361
  • Euro 34.9394
  • Lefkoşa 16 °C
  • Mağusa 18 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 16 °C
  • İskele 18 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 13 °C

Kıbrıs'ta çözümün anahtarı doğal kaynaklar

Kıbrıs'ta çözümün anahtarı doğal kaynaklar

ATİNA – Berire Paker Yunanistan’ın AB dönem başkanlığını almasının ardından gözler AB’ye aday ülkelerden Türkiye'nin bu ülke ile ilişkilerine çevrildi. Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Kerim Uras, Kıbrıs müzakere süreci, Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB), Batı Trakya Türk azınlık meselesi ve ekonomik ilişkileri AA’ya değerlendirdi. Uras, Yunanistan’ın AB Dönem Başkanlığı ve Kıbrıs müzakerelerinin birbiriyle oldukça ilintili olduğunu ifade ederek, “Kıbrıs’ın çözümünün anahtarı doğal kaynaklar, Türkiye’nin AB üyeliğinin anahtarı da Kıbrıs meselesinin çözümü” dedi. Güney Kıbrıs Rum yönetiminin (GKRY) haketse de etmese de AB’ye üye olmasıyla Kıbrıs meselesinin köklü bir değişikliğe uğradığını belirten Uras, şunları kaydetti: “GKRY, Annan Planı’nı reddettikten bir ay sonra AB’ye üye oldu. Ondan sonra da süreç içinde 13-14 olan Türkiye faslının 8’ini bloke ettiler. Kıbrıs meselesi 50 yıldır çözüm bekleyen bir meseledir ve çözümün anahtarı da hidrokarbon, su ve elektrikten oluşan doğal kaynaklardır. Bunlar daha önce elimizde olmayan unsurlardır ve biz bu umutla müzakerelere başlıyoruz. Zaman kaybedilmiş olsa da iki liderin birlikte kabul ettikleri bildiri müzakerelere yeniden ivme kazandırmıştır. Bu defa daha değişik bir ortam olduğu görülüyor. Bu süreçte taraflar birbirlerini daha iyi test etme ve farklılıklarını görme, bunların üstesinden gelme olanaklarını yakaladılar. Dolayısıyla bundan sonra işlerin süratleneceğini umuyoruz.” Kıbrıs’ta Türk ve Rum kesiminin anlaşmaya varmaları durumunda Türkiye’nin AB sürecinin önemli bir merhaleye gireceğini dile getiren Büyükelçi Uras, bu sürecin uluslararası ilişkilerde olumlu, pozitif bir domino etkisi yaratacağını belirtti. “ Kıbrıs bizim karşımızda bizi frenleyen ülkeyken bizim içeride bir numaralı savunucumuz durumuna gelecek” şeklinde konuşan Uras, öngörülen çözümde Dışişleri Bakanı Kıbrıslı Rum ise Avrupa Birliği Bakanı’nın Kıbrıslı Türk olmasının öngörüldüğünü,Kıbrıs tabelasının arkasında bir Kıbrıslı Türk oturduğu zaman Türkiye’nin AB üyeliğini daha değişik savunacağını, bizi bloke eden ülkenin ise savunan ülke durumuna geleceğini kaydetti. Kıbrıs meselesinin çözümü sürecinde doğal kaynaklardan doğacak güç ve parayla yeni çözümün ve yeni devletin kurulmasının finansmanının çok daha mümkün ve maddi yük getirmeksizin gerçekleşeceğini belirten Uras, sözlerine şöyle devam etti: “Bu yeni çözümün ortadan kaldıracağı yüklerin başında en çetin mesele olan mülkiyet geliyor. Bizim tanıdığımız KKTC’ye göre olmasa da uluslararası hukuka göre Kuzey Kıbrıs’taki özel mülkiyetin yüzde 80’i Rum malıdır ve bu meselenin çözümü şarttır. Bu da çok büyük paralar gerektirmektedir. Günümüz ekonomik ortamında milyarlarca avro olarak bahsedilen bu paraları çıkarmak mümkün değildir. Bu ancak doğal kaynaklardan elde edilecek gelirin bir kısmının tahsis edilmesiyle, bir tazminat havuzuna aktarılmasıyla mümkün hale geliyor. Böylece kimse bir yükle karşılaşmadan, bu meselenin çözümü  doğal kaynakların kendi kendisini finanse etmesiyle mümkün olacak. Annan Planı’nın Kıbrıs Rumlarınca reddedilmesinde de esas nokta, Rumların mülkiyet konusundaki çözüme fazla güvenmemeleriydi. Orada bir bono sistemi vardı. Bu sistemde bonolar yayınlanacak, o bonolar değer kazanacak ve bunlarla bu tazminatlar ödenecekti. Bu da referandumda olumsuz oy kullanmalarında belirleyici unsurların başında geldi. “ Uras, Kıbrıs sorununun çözüldüğününün varsayılması durumunda ise Kıbrıs’ın kurulmasının aşamalı olacağını ifade ederek, ”Buna paralel olarak Ege meseleleri de süratle çözüm yoluna girecektir. Tüm bu gelişmelere paralel olarak azınlık ve diğer meselelerin çözümü için çok daha uygun bir atmosfer ve zemin oluşacaktır ve en önemlisi tüm bu gelişmeler siyasi kararlılığa da katkıda bulunacaktır. Yani çözümden itibaren 3-5 sene içinde Türkiye çok farklı bir noktada olacak. Aynı şekilde bunun Yunanistan’a ve GKRY’ye de çok olumlu katkıları olacak. Çünkü doğacak ekonomik işbirliği ve olumlu ivmeden onların ekonomileri de çok büyük yarar sağlayacak. Zannediyorum ekonomik krizden çıkışı da orada aramaları gerekiyor “ şeklinde konuştu. “MEB konusu” Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB) konusundaki soru üzerine Uras, “Son dönmemde Mısır’la Yunanistan arasında bazı müzakereler oldu. Yunan basınının bize bildirdiğine göre, Yunanistan Mısır’dan istediklerini alamadı” dedi.  “ Türkiye-Mısır ilişkileri o kadar iyi değilken ve bizimki çok iyi durumdayken bile Mısır bize istediğimizi vermedi” ifadelerinin basında yer aldığını belirten Uras, şöyle konuştu: “ Tabii (Mısır) köklü bir devlet ve uzun vadeli menfaatlerini gözönüne alarak Türkiye’ye rağmen bir şey yapmadı. Bu da bize şunu gösteriyor, demek ki  bu yönde bir takım gayretler var. 'Acaba biz bunu bölgedeki ülkelerle ikili temelde yapar mıyız veya Türkiye’ye rağmen biraz ilerleme kaydedebilir miyiz' gibi bir takım arayışlar olduğu anlaşılıyor. Şayet bunlar doğruysa istediklerini alamadıkları da ortada. Onun ötesinde yaklaşık 55 tur yapılmış olan istikşafi görüşmeler var. Bunlar başından beri detayları pek açıklanmayan teknik nitelikli toplantılar. Ama aynı zamanda genel olarak söylenen, oldukça iyi ilerleme olduğu ve tarafların aşağı yukarı doğacak genel resmi oldukça iyi görebildikleri. Bu da şu demek oluyor ki uygun uluslararası ortam olursa ve arkasında da siyasi irade olursa bu meseleler süratle çözüm yoluna girebilir.” “Yasadışı göç konusunda işbirliğimiz tam” Yasadışı göçle ilgili Türkiye Yunanistan arasında çok iyi bir işbirliği olduğunu ifade eden Uras, iki ülkenin eskiden olmadığı kadar yakın işbirliği yaptığını ve birlikte bu meselenin üzerine kararlılıkla gittiklerini kaydetti. Organize suçun çok yaratıcı ve akışkan bir şey olduğunu dile getiren Uras, “Siz bir tedbir geliştiriyorsunuz onlar hemen karşı bir tedbir geliştiriyor. Devamlı bir mücadeledir gidiyor. Fakat rakamlara bakarsak çok daha iyi bir noktadayız.” dedi. İki ülke sahil muhafaza komutanlıkları arasında düzenli bilgi alışverişi olduğunu belirten Büyükelçi, “Türkiye-Yunanistan sınırı aslında en uzun sınırımız. Meis Adası’ndan Edirne’ye kadar uzanıyor ve bunun içinde çok zor alanlar var. Ege’de ulaşımı zor bir takım yerler, çok yakın adalar var. Bunlar hep bu organize suç ve bu yasadışı göçmenleri taşıyan suç çeteleri tarafından istismar ediliyor. Onun için yüzde yüz başarıyı sağlamak gerçekten zor ve bunu maalesef hiçbir ülke yapamıyor. Örneğin karadan geçişlerde bu oran yüzde 90 oranında azaldı. Bunun üzerine bu işin içinde yer alan ve menfaat sağlayan unsurlar deniz alanına yöneldi” ifadelerini kullandı. Yasadışı göç konusunun temelli çözümünün, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ön ayak olduğu AB ile bu meselenin kapsamlı bir şekilde ele alınması olduğunu bildiren Uras, konunun biraz da AB boyutuna taşınması gerektiğini belirtti. Batı Trakta Türk azınlığı Geçen ay Batı Trakya’nın İskeçe kentinde yerel bir televizyonun Türkçe haber yayınlamasına azınlık halkın tepkisi yönündeki soru üzerine ise Uras, şunları kaydetti:  “Ben spesifik örneklerden hareket etmekten ziyade genel ortama dikkat çekmeyi daha doğru buluyorum. Çünkü her gün yeni bir sorun çıkıyor. Bu da bunlardan bir tanesi. Genel olarak bakıldığında 6 tane AİHM kararı var. Bu, Yunan makamlarının yasakladığı Türkçe sıfatının kullanımı konusunda. Bunlar maalesef uygulanmıyor. AB alanında AİHM kararlarının uygulanmaması bir eksiklik.  Burada Yunan makamları biraz dar bir yoruma gidiyorlar. Lozan’da Türk ismi geçmiyor, Müslüman diyor.  Müslüman diyor ve bunu zaten kimse inkar etmiyor. Herkes Müslüman olmakla iftihar ediyor. Yalnız Müslümanlık  bir inanç sistemi, etnik bir tanım değil. Bunun yanında insan Müslüman olur, Türk olur, Müslüman olur, Arap olur. Müslümanlık insanların kendisini tanımlaması için yeterli değil. Modern normlarda bu konuda ısrar etmeyi anlamsız buluyoruz. Fakat maalesef buradaki makamlar henüz o noktada değil. Tabii bu bize göre çok geri bir anlayışı yansıtıyor. Ümt ediyoruz en kısa zamanda buradaki makamlar doğru yolu bulur ve insanların talep ettiği, bu kendi kimliğini özgürce ifade edebilme, istediği dili kullanabilme konusundaki kısıtlamaları kaldırırlar.” Batı Trakya Türk azınlığın birçok sorunla mücadele ettiğini de belirten Büyükelçi, müftülük sorunun ise öncelikli ve önemli olduğunu belirtti. “Kamuoyunun, halkın gönlünün nerede olduğu çok aşikar. Seçilmiş müftütler bütün camileri doldurup, kontrol ederken ve halk onlara bağlılık ifade ederken, atanmış müftüler bir cuma namazına gidecek grup bulamıyorlar. Bazen müftü tek başına, cemaatsiz ibadetini tamamlamak zorunda kalıyor” şeklinde konuşan Uras, insanların gönlünün nerede yattığının belli olduğunu ve AB’de böyle uygulamalar olmasının insanı şaşırtabildiğini kaydetti. Azınlığın bir diğer sorunun da eğitim olduğunu dile getiren Uras, azınlık okullarının genişlemesine müsaade edilmediğini, ilave sınıf oluşturulamadığını ve binaların bakımının yapılamadığını bildirdi. “Kitapların gelişinde, öğretmenlerin atanmasında bir takım sorunlar var, üzerine tüm Yunanistan’da olduğu gibi ekonomik sorunlar da geldi. Zannediyorum genel iklim iyileştiği zaman bunlar da süratle düzelecektir” diye konuşan Uras, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm bu yaşananların yanında biz soydaşlarımın göç etmesini teşvik etmiyoruz. Biz meselelerin çözülmesini, insanların bulunduğu yerde rahat etmelerini ve iyi vatandaş olarak yaşamlarına devam etmelerini arzu ediyoruz. Tabii soydaşlarımız Yunanistan vatandaşı, mübadeleden muaf tutuldular. Biz şu anda Türkiye’de Rum Ortodoks vatandaşlarımız için ortamı iyileştirici çok doğru yönde bir takım adımlar atıyoruz ve bunların da devamı geliyor. Şimdi burada karşılıklılık beklemek doğrudur, insanın doğasıdır. Biz bunları yapıyoruz karşılığında ne alıyoruz diye insanlar doğal olarak soruyarlar. Diğer taraftan şunu da söylemek mümkün. Rumlar bizim vatandaşımız. Onların yaşam koşullarını iyileştirmeyi başka bir ülkenin tasarrufuna endekslemek de aslında bir çelişki ve işi çıkmaza sokabiliyor. Yunanistan bizim azınlığa yönelik adım atmazsa biz kendi insanımıza olumlu şeyler yapmayacak mıyız? Bu bir çelişki olmaz mı? Bence doğrusu bizim üstümüze düşeni yapmamız, yapmaya devam etmemiz, buradan da siz de yapın diye beklentilerimizi ifade etmemiz. Vefakar ve cefakar soydaşlarımızın da biraz daha sabretmelerini istiyorum.” Ekonomik ilişkiler Yunanistan ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilere de değinen Uras, Türkiye'nin Yunanistan’ın bir numaralı ihracat ülkesi olduğunu söyledi. Turizm alanında da  600-650 bin olan turist sayısının ikiye katlandığını ifade eden Uras, bu sayının geçen yıl yaklaşık bir milyon olduğunu belirtti. Ekonomik krizdeki Yunanistan’a Türkiye’nin el uzattığını dile getiren Uras, Türkiye’de çalışmak için Yunanların yoğun ilgi gösterdiğini bildirdi. Uras, şunları kaydetti: “Geçmişe kıyasla ilişkilerimizin iyiye gittiği başka alan da ülkemizde çalışan Yunanların sayısındaki artış. THY’de yüze yakın Yunanlı pilot görev aldı ve alıyor, çok da memnunlar. Hem maaşlardan hem koşullardan hem de insani ilişkilerden. Aynı şekilde yüze yakın akademisyen olduğu söyleniyor. Bunun üzerine Sağlık Bakanımızın ziyaretiyle ortaya çıkan doktorlarımızın görev alması meselesi var. Türkiye’de yaklaşık 20 bin doktor ve hemşire açığı var. Burada da yaklaşık 7 bin fazla var. Dolayısıyla bu iki taraftaki tablo birbirini tamamlıyor. Bizim çağrımız var, gelip Türkiye’de görev yapmaları için. Tabii bazı hukuki düzenlemeler yapılması lazım. Çünkü doktorluk önemli bir meslek ve hukuki altyapısının tamamlanması lazım. Özellikle devlet hastanelerinde görev alacaklarsa, fakat şu anda özel hastanelerde görev alabiliyorlar ve bu yönde de ilgi var.” Türkiye’nin çağrısı üzerine Türkçe ve Türkiye’ye karşı algının da olumlu yönde değiştiğini belirten Uras, yıllardır Türkiye ile olan durağan donuk ilişkilerin, kamuoyundaki negatif algının değiştiğini belirtti.  Bunun en önemli nedenlerinin de karşılıklı gidiş gelişler, turizm, ticaret, profesyonel meslek gruplarının ülkemizde gidip çalışmaları ve Türk dizileri olduğunu belirten Uras, sözlerini şöyle tamamladı: “ Burada 7-8 Türk dizisi gösteriliyor. Bunlar Yunanistan’ın her köşesinde her eve giriyor. Yunanların Türkiye ve Türk insanına bakışında çok olumluya doğru bir değişiklik meydana geldi. Bu da tabii siyasetçilerin elini rahatlatıyor ve ilişki kurulmasını kolaylaştırıyor. Yunan insanı Türk insanının aslında kendisine ne kadar benzediğini, ne kadar çok ortak noktamız olduğunu ve aslında yıllarca kafalarında büyüttükleri şeylerin pek de önemli şeyler olmadıklarını görmeye başladılar. Diğer yandan Türkiye’deki aile yaşamını, yaşantıyı aslında AB üyeliğinin ardından kendilerinin kaybettiğini gördüler. Bu da nostaljik bir yaklaşımı getirdi beraberinde. Biz de böyleydik, böyle olmalıyız. 'Ne güzel aile bağlarımız vardı' yorumunu çok Yunanlıdan duydum. Dolayısıyla bu dizilerde rol alan sanatçılar da bir nevi büyükelçilik görevi yapıyor ve bizim buradaki işlerimizi gerçekten kolaylaştırıyor.”

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler