• BIST 11337.37
  • Altın 6073.24
  • Dolar 42.8035
  • Euro 50.2737
  • Lefkoşa 18 °C
  • Mağusa 18 °C
  • Girne 18 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 18 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 8 °C

DAÜ’deki Rekörlük belirlenme süreci ile ilgili bir değerlendirme

Prof. Dr. Şebnem HOŞKARA

DAÜ’deki Rekörlük belirlenme süreci ile ilgili bir değerlendirme   Prof.Dr. Şebnem Hoşkara DAÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı   Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ),ülkenin en önemli kurumlarından birisidir. Hem Mağusa kenti için hem de tüm ülke adına toplumsal, kültürel ve ekonomik bir değerdir. Birkaç haftadır DAÜ’deki Rektör krizi ile ilgili yazılıyor, çiziliyor, toparlanılıyor, protestolar yapılıyor, sosyal medya dâhil her çeşit yazılı ve görsel medya kullanılarak farklı görüşler ortaya konuluyor. Son olarak Başbakan ve Başbakan Yardımcısının yaptığı açıklamalar ve Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun (VYK) kararı ile gelinen noktada işler iyice kızıştı. [caption id="attachment_35512" align="alignright" width="300"]Dogu Akdeniz Üniversitesi Dogu Akdeniz Üniversitesi[/caption]     Ben de, DAÜ’de görev yapan seçilmiş bir Dekan ve bir Senato üyesi olarak, süreci en başından itibaren içinden yaşayan bir kişi olarak konuyla ilgili görüşlerimi paylaşma ihtiyacı duymaktayım.   BILINMESI GEREKEN BAZI KONULAR   Öncelikle şu konuları hatırlatmakta fayda görmekteyim: Kuzey Kıbrıs Eğitim Vakfı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Kuruluş Yasası’nın 5. Bölüm 12 (2) maddesi uyarınca Rektör, Senato’nun önerisi ile Vakıf Yöneticiler Kurulu (VYK) tarafından Üniversitenin içinden veya dışındaki Üniversite Profesörleri arasından 5 yıllık süre için atanır. Yasadan da anlaşıldığı üzere, VYK Senato’nun önereceği kişiyi atama veya ret etme yetkisine sahiptir. Senato, uzun yıllardır (benim hatırladığım 2007 yılından başlanmak üzere), Rektör olarak önereceği kişiyi belirlemede, üniversite çalışanları arasında ‘eğilim belirleme yoklaması yapma (bir anlamda seçim)’ yöntemini benimsemektedir. Bir başka deyişle, Senato, görüşünü oluştururken, DAÜ çalışanlarının görüşlerine başvurmaktadır; bunu yapabilmek adına da Rektör Adaylarını Saptama Komitesi (RASK) adında bir komite kurmaktadır ve bu komite tüm süreci yürütmektedir. (Hatırladığım kadarıyla ilk RASK 2003 yılında kurulmuştu - ki ben de şahsen komitede görev almıştım; ancak o dönemde Senato, Rektör önerisini çalışanlara sormadan kendisi yapmıştı.) Ancak tüm bu süreçler,  bundan önceki yıllarda, her zaman VYK ile istişare, uyum ve uzlaşı içinde yürütülmüştür; Senato tarafından kurulan Rektör Adaylarını Saptama Komitesi çalışmalarına paralel olarak, VYK, Kıbrıs’ta yayımlanan gazetelerde münhal ilanı vermiştir. Bir başka deyişle süreçler, her zaman VYK’nın bilgisi dâhilinde yürütülmüştür ve her zaman, mevcut yasa dâhilinde atama yetkisi VYK’da olmuştur.   2014 REKTÖR BELIRLEME SÜRECININ GELIŞIMI VE SÜREÇTEKİ SAKINCALAR   Bu ön bilgilendirmenin ardından gelelim bu seneki Rektör belirleme sürecine. Konuyla ilgili, Doğu Akdeniz Üniversitesi’ndeki sorunlu ortam, 14 Ekim 2014 tarihinde görev süresi dolacak olan Sayın Rektör Abdullah Öztoprak’ın, kendisinin başkanlık yaptığı 21 Mayıs 2014 tarihli Senato toplantısında, DAÜ’de Rektör belirlenme sürecini erkene aldırması ile başladı. Bu dönemde konunun Senato’ya (hatta bir gün önce Üniversite Yönetim Kurulu’na da) getirilmesi noktasında, Senato’da, sürecin öne alınmasının ortaya çıkarabileceği sorunlar, azınlıkta da olsa bazı Senatörler tarafından dile getirildi; ancak ne yazık ki çoğunluk tarafından bu sakıncalar önemsenmedi. Neydi bu sakıncalar:   Öncelikle, apar topar yapılacak olan Rektör seçimi ve önerisi, üniversite içinden veya dışından başka akademisyenlerin aday olmaları açısından kısıtlayıcı olabilecekti ve bu spekülasyonlara sebep olacaktı. Diğer yandan, o günlerde ülke, yerel yönetim seçimi süreci içindeydi. Seçim dönemine paralel olarak üniversite içinde böylesine önemli bir süreci başlatmak uygun olmayacak ve pek çok spekülasyona yol açacaktı. Kaldı ki, o günlerde Rektör belirleme süreci VYK’nın gündeminde yoktu. VYK Başkanı’nın kendisi zaten Mağusa Belediye Başkanlığı için adaydı; diğer bazı VYK üyeleri de çeşitli Belediyelerin meclis üyelikleri için adaydılar. Ayrıca, önceki teamüllere göre Rektör belirleme süreçlerinde, Vakıf Yöneticiler Kurulu, Senato ve RASK çalışmalarına paralel olarak münhal açardı; münhal yetkisi VYK’daydı. Seçim sürecinde münhal açılması da mümkün olmayacaktı.   Dolayısıyla VYK’nun o dönemlerde DAÜ’de süresi henüz dolmamış olan bir Rektörlük için bir süreçle ilgilenmesi mümkün değildi; üstelik etik de olmayacaktı. VYK’nun dâhil olmayacağı bir süreç ise, Senato önerisi sonrasında sorunlu olabilecekti. VYK, kendi dâhil olmadığı bir süreci usulsüz bulabilecekti ve bu da üniversite için sorun ve gerginlik yaratabilecekti.   Bu konular, Üniversite içindeki yetkili sendikalar tarafından da dile getirildi. Rektör belirleme sürecinin usullere ve teamüllere uygun yapılması konusunda sendikalar, çeşitli beyanatlar verdi, basın açıklamaları yaptı. Üyelerini süreci protesto etmeye davet etti.   Ancak tüm bu olumsuzluklara ve risklere rağmen DAÜ Senatosu, Rektör belirleme sürecini erkene alarak Haziran 2014’de başlattı ve yürüttü. Rektörlük için münhal açılmadı, sadece basına duyuru yapıldı. Süreç sonunda da DAÜ Rektörlüğü için tek aday olarak başvuru yapan Sayın Prof.Dr. Abdullah Öztoprak, yapılan eğilim yoklaması sonucunda seçime katılanların yüzde ellisinin üzerinde bir oy aldı ve Senato, bu doğrultuda kendisini VYK’na yeni Rektör olarak 9 Temmuz 2014 tarihinde önerdi.   SENATO ÖNERİSİ ARDINDAN ORTAYA ÇIKAN GELİŞMELER   Bu önerinin yapılmasının ardından Senato’nun beklentisi neydi? VYK’nun öneriyi alıp, görev süresi 14 Ekim 2014’de dolacak olan Sayın Rektör’ün yeniden atanması konusunda karar vermesiydi. Ancak ülke içindeki yerel seçimler o dönemlerde henüz tamamlanmıştı. VYK Başkanı, Mağusa kentinin yeni Belediye Başkanı olarak seçilmişti. Diğer bazı VYK üyeleri çeşitli Belediyelerde Meclis Üyesi olarak görev almışlardı. Tüm bu ortam içinde DAÜ VYK, zaten süresi dolmamış olan Rektörlük konusuyla ilgilenmedi. Yapılan toplantılarda konuyu gündemine almadı. Bu doğru muydu? Değildi. VYK’nun konuyla ilgilenmesi gerekiyor muydu? Evet gerekiyordu. Atamayı yapacaksa yapacaktı. İşletilmiş olan süreci doğru bulmadıysa söyleyecekti. Öneriyi Senato’ya geri gönderecekse o zaman (en azından Temmuz ayı sonlarında) gönderecekti. ‘Ben bu sürecin hiçbir yerinde yoktum; bu teamüllere aykırıdır; süreci yeniden başlatın, ben de şu tarihte münhal açıyorum.’ diyecekti. Oysa VYK bunların hiçbirini yapmadı. Onun yerine konuyu sürüncemede bıraktı. Yaptığı yasaya aykırı mıydı? Değildi. Ama doğru da değildi. Bu konuda Senato’nun yapabileceği bir şey var mıydı? Yasaya göre yoktu. Senato önerisini yapmıştı. Atama yetkisi VYK’daydı. Rektör’ün süresi henüz dolmamıştı. VYK da zamanı kullanıyordu.   Bunun böyle olabileceği, sürecin en başından biliniyor muydu ya da tahmin edilebilir miydi? Evet. Senato bir risk mi almıştı? Bence evet Senato bu riski göze almıştı. Bunu umuyor muydu? Hayır, bunun böyle olmasını ummuyordu.   Bu noktada Sendikalar ne yaptı. Baştan uyarılarını yapmışlardı. Sonra beklemeye geçtiler. Onlar da VYK’nun bu konulardaki tutumunun ne olacağını beklediler. Eylem yapmadılar; baskı kurmadılar. Ne de olsa öğrenci akışı bekleniyordu; daha önce bu süreçlerde eylemler yaptıkları için eleştirilmişlerdi; bu sefere sessiz kaldılar. Hatta konuyla ilgili bazı üyelerin sabırsız serzenişlerini bile sükûnet içinde karşıladılar.   Sonra, zaman daraldı. Beklentiler yükselmeye başladı. VYK konuyu bir türlü gündemine almıyordu. Ya da alıp erteliyordu. Bunun üzerine çeşitli duyumlar dolaşmaya başladı; VYK’nun Prof.Dr. Öztoprak’ı yeniden atamayacağı duyumları ortaya çıktı. Senato, bazı senatörlerin imzasıyla olağanüstü toplantıya çağırıldı. VYK’nun toplantısından bir gün önce yapılan bu olağanüstü toplantı çağrısı VYK’nda sıkıntı yarattı. Bu olağanüstü toplantıda, Senato içinden kurulan alt komitenin VYK Başkanı ile görüşmesi, konuyla ilgili bilgi alınması ve görüş paylaşılması kararı alındı. Senato’nun görüşü ve tavrı (oy çokluğu ile), ‘biz önerimiz yaptık; VYK bu atamayı gerçekleştirmekle yükümlüdür’ şeklindeydi. Oysa süreç içinde Üniversite Rektörlüğünün tüm çalışanlarıyla paylaştığı hukukçu görüşlerine göre de (görüşler Avukat Fuat Veziroğlu tarafından Rektörlüğe gönderilmişti ve Rektörlük tarafından çalışanlara da iletilmişti) VYK, Senato’nun önereceği kişiyi atama veya önerilen kişiyi ret etme yetkisine sahipti.   SÜRECİN SONUNDA GELİNEN NOKTA: VYK’NUN KARARI VE SENATO’NUN DURUŞU   Tüm bu süreç sonunda kamuoyunun da bildiği ve takip ettiği gibi, VYK kararının hemen öncesinde, konu, hükümet eden Başbakan ve Başbakan Yardımcısına sorulduğunda, Sayın Prof.Dr. Abdullah Öztoprak’ın yeniden atanmayacağı, yeni Rektör atamasının yasa değişikliğinin ardından gerçekleşeceği konusu ifade edilmiş; bir başka deyişle VYK kararını açıklamadan hemen önce hükümet yetkilileri konuyla ilgili açıklama yapmışlardır. DAÜ’den bir grup çalışanın kendi inisiyatifleriyle ortaya koydukları protestolarına maruz kalan bu açıklamanın ardından da, VYK, yukarıda bahsedilen yetkisini kullanmış ve ana fikir olarak, ‘Rektör atamasına ilişkin süreçte herhangi bir kararı bulunmamasından dolayı’ usulde sorun olduğu gerekçesiyle Senato’nun kararını iade etmiştir.   Bu kez de Senato, önceki kararının arkasında olduğunu belirterek Sayın Prof.Dr. Abdullah Öztoprak’ı yeniden VYK’na önerme kararı almıştır (oy çokluğu ile). Bunun yanında Senato, Hükümet yetkililerinin ‘yasa değişikliği sonrasında yeni Rektörün belirleneceği’ ile ilgili görüşlerine karşılık (-ki Hükümetin önerdiği şekliyle yasanın bir parçasının değiştirilmesi doğru olmayacaktır), 2007 yılında DAÜ Senatosu tarafından da onaylanarak Meclise gönderilmiş olan yasa tasarısının ruhunu koruyarak ancak güncellenerek yasallaşması konusunda da adım atılması konusunda karar üretmiştir.   BAZI SORULAR VE GELECEĞE YÖNELİK ATILMASI GEREKEN ADIMLAR   Burada sorulması gereken bir soru, ‘bir yıldır görevde olan mevcut hükümetin aklına DAÜ yasasının değişmesi gerektiğinin yeni mi geldiği’; diğer bir soru da, ‘2009 yılından beri görevde olan Rektörlüğün ve üyeleri ara ara değişse de görevini aynı Rektörlük ile sürdüren DAÜ Senatosu’nun 2007 yılında önerilmiş olan DAÜ yasa değişikliğinin takipçisi olması konusunu neden bugün gündemine aldığıdır. Ancak DAÜ için böylesinde önemli bir konuda zararın neresinden dönülse kardır. Gerçekten DAÜ yasası, Üniversite’nin şeffaf, hesap verebilir, demokratik ve özerk bir yapıya sahip olabilmesi adına; yasadaki tüm boşlukların doldurulması, açıklığa kavuşturulması adına, ivedilikle değiştirilmelidir. Burada yasa yapma yetkisi yine Meclis’tedir. Meclis, tüm paydaşlarla (DAÜ Senatosu ve yetkili sendikalar ile birlikte) DAÜ yasasını ivedilikle değiştirmeli, güncellemelidir.   Gelinen noktada pek çok basın mensubu, VYK’nın son kararını ve Hükümet yetkililerinin açıklamalarını ‘siyasi darbe’ olarak nitelendirmiş; siyasileri kendi çıkarları (!) uğruna Üniversite’yi kaosa sürükledikleri görüşüyle suçlamışlardır. Oysa kanımca durum böyle değildir. Süreçle ilgili başta Sayın Rektör ve Senato hata yapmıştır. Ardından da VYK hatalı davranmıştır. Hatta hükümet de, konuyla ilgili bir niyeti vardıysa, bu niyet ile hareket etmekte geç kalarak hata yapmıştır.   Bugünden itibaren olması gereken, bir Devlet Vakıf Üniversitesi olan DAÜ’ nün, kişisel ve siyasi çıkarlardan arındırılmak üzere yeni yasasıyla idare edilmesi gerekliliğidir. Bunun için, Senato, Üniversite’yi kaosa sürükleyecek inatlaşmalardan ve iddialaşmalardan vazgeçmelidir. Hükümet ve VYK, bir an önce yasa değişikliği için gerekli adımları atmalı; yeni Rektör belirleme süreci, DAÜ Senatosu ve VYK’nun uyumlu çalışması, istişaresi ve uzlaşısı ile yürütülmeli; bu süre içinde de (tüm bu süreç tamamlanıncaya kadar) muhtemelen Vekil olarak görev alacak olan Rektör’e kurumsal çalışmalarda destek olunarak DAÜ’ nün başarıları artırılmalıdır. Basınımız da, tüm bu karmaşık yapı içinde ‘taraf’ olmaktan vazgeçmelidir. Birilerini yerden yere vurup, diğerlerini göklere çıkartmak, DAÜ’ nün geleceği için sağlıklı bir yaklaşım değildir. DAÜ’de bugüne kadar yöneticilik yapmış tüm akademisyenler, kendi doğruları üzerinden DAÜ’yü en iyi şekilde yönetmek üzere görev almışlardır; bundan sonra da böyle olacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Önemli olan, DAÜ yönetiminde adil, şeffaf, hesap verebilir, demokratik ve özerk bir yapıya ulaşılmasıdır. Bunun için de tüm paydaşların - kendi yetki ve sorumlulukları çerçevesinde, pozitif katkısına ihtiyaç vardır.   DAÜ’de krizin büyümesi, Mağusa kentine ve tüm ülkeye büyük zarar verecektir. Ayrıca bunca yıldır tüm paydaşların DAÜ için harcadıkları tüm emekleri boşa çıkaracaktır. DAÜ ve Mağusa kenti bunu hak etmemektedir.  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları